Sen ne dersin ey narin gönül, cihan sana ayan.
Sen arındıkça nurun parlar, olur ayan sana beyan.
Ben aciz ve garip bir kul, öylesine yaşarım her an.
Ne bileyim öteyi, dem içinde an, an içinde gizli an.
Hak sevdası derim sevdama, bakarım nefis ağlar.
Nefsi atarım, bakarım bu defa vehim araya sızlar.
Vehmi uyuturum, bakarım bu defa şeytan parlar.
Tümünü sukut ettiririm, bakarım ki içim içim yanar.
Sen ey pırlanta kul, nerden şahlanıp ayna oldun.
Seyirle tüm dertlerimi unuturken, sen uzakta oldun.
Mekânsal olarak uzakta olsan da, kalbimde dokudun.
Zaman ve mekân ortadan kalkınca, cihanımla doldun.
Nurum derim, çünkü aydınlık oldun bana her an.
Güneş bile karanlık kalır yanında, bu her an ayan.
Bu iltifat değil hakikatım ile seyrederek derim şu an.
İşte içte hüzün, dışta hüzün rahmet, olsun her bir an.
Rabbime kulluk ederek göçmek isterim dünyadan.
Çeper olmak olmak isterim, korunarak masivadan.
Varlığınla mesrur olup su içmek isterim deryadan.
Bir kadeh suyunla ıslanıp öylece göçeyin buradan.
İşte ey kul sana ulaşan ses, senin lazımın olan sesti.
Bu ses ile titredi senin bünyen, evet işte bu dedi.
Nefsin imtina edip az geri çekildi, imtina etti.
Ama ruhun hayır hayır bu ses o ses, dikkat et dedi.