185- KALB VUSLATA GİRDİĞİNDE

Seviyorum ya seni ey rabbim, buldur kendini.
Çektim nefesimi içimde, hissettim kendimi.

Sakın toparlanma dedin, dedin bana uzat elini.
Senin muhabbetin sardı, var etti tüm âlemi.

Dedin ya işte, sen de sadece ol bana sevgili.
Gayrı sana senden istediğinde, sendeki eli.

Sakın uzatma elini gayra, verme Kâbe’ye sırtını.
Kâbe’nin rabbi sever seni, tümüyle dön yüzünü.

Seyreder o özünü özüyle, sever seni sözüyle.
Halife etti kendine, gayrıya vermez bil tümüyle.

Onun için dön rabbine, sakın olma gayrısıyle.
İşte Muhammed, nazım ol Kâbe’nin rabbisiyle.

Sakın gösterme zahir yüzünü sevgiliye.
Ki öylece dönsün etrafında, dönsün deliye.

Kâbe’nin yüzü siyah örtü ile örtülü hacılardan.
Etrafında dönsünler hasret sürsün heyecandan.

Titresin gönül veçhullâhın muhabbetinden.
Öylece mahrum olmasın hikmetinden.

Zira yüz gösterildiğinde, kalb vuslata girdiğinde…
Heyecanı geçirdiğinde, artık deveran kaybolur.

Onun için sakın yüzünü gösterme kuluna.
Sevgili yansa da o vechullâh gizlenmiş ona.

Az kaldırdın alttan perdeni insanlığa.
İnsanlık baka kaldı, dokundu bak kalabalığa.

Artık tavaf etmeye yer bile kalmadı.
Çünkü insanlık vuslatına birleşti.

Hu illa huu…

Yorum yapın