VECİZELER “-Z- HARFİ”

-Z-

  • Mazlum görünüp zulmeden en büyük zalimdir. Mazlum deyince gözünüze mazlum postuna bürünen kimseler gelmesin. Onlar en büyük zalimdirler. Çünkü nefislerine zülüm etmişlerdir.
  • Ah be ah ki dünya gözümüzü doyurmadı. İnsanlık Tarihindeki tüm zulümler niye oldu biliyor musunuz? İran fetih edilince Hz Ömer ağlamıştır. Sordular halifeye niye ağlarsın? Derki Allah bizi açlıkla, kamçıyla, sürgünle imtihan etti. Tümünü geçtik. Şimdi mal mülkle imtihan ediyor. Korkarım ki geçmeyelim. Evet, Hz Ömer haklıydı. Sınav geçilmedi. Bir sürü insan öldürüldü. Sebebi ekonomiyi yönetmekti. İfk falan hikâye. Tüm mesele hazineyi yönetmekti. Hâlâ da öyle…
  • Bunca zulme Allah niye müdahale etmiyor? Resulullah sav der ki düşmanın silahıyla silahlanın. Bilelim ki bu zulümler kesret makamında oluşur. Çünkü burada kula verilen serbest irade mevzubahistir. Fiil âleminin sonucu yaratılan kesret makamında var edilen kulun çaresi tükenince, Allah olaya esma makamıyla müdahale eder ve perçeminden yakalar yok eder. Ebreheyi perçeminden tutup yok ettiği gibi. Ama bizden fiil âleminin sonucu oluşan kesret makamında tedarik istenmiştir. Verdiğim ilim, irade ve kudreti kullan demiştir. Akıl kalemini oynat demiştir. Gücün tükenince ise, yetişirim demiştir. O yüzden de denilmiştir ki, kul sıkışınca Hızır yetişir.
  • Zikirle kalp sahibine mal olur. Zikirsiz kalp gayrıya mal olur. Çünkü… Huzur zikirdedir. Sukun fikirdedir. Tatmin şükürdedir.
  • Dinde zorlama olamaz… “Allah sizi din hakkında size kıtal yapmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselerden, onlara iyilik etmeniz ve kendilerine adalet yapmanızdan nehyetmez, çünkü Allah adalet yapanları sever” 60/8 Demek anarşi çıkarmayan insanla ve her biri kendi inanışında olarak hep birlikte yaşanılabilir. Allah bunu yasaklamaz. Zaten dinde zorlama yoktur. Zorlanan gizli bir bomba olur ve her an patlamaya hazır olur.
  • İyilik yapıyorsan bir aşama sonra karşılığını alacaksın. Kötülük yaparsan bir aşama sonra onun karşılığını alacaksın. ALLAH ZULMETMEZ. Biz nefsimize zulüm ederiz.
  • İnsanı zikir insan yapar. Çünkü zikrullah ekberdir. Bilmediklerinizi zikir ehline sorun der Allah. Çünkü zikir ehli, okuduğu zikirlerle – kitaplardan okuyarak bilinemeyecek şeyleri- kalbine akıtır.
  • Zikri terk eden özüne giden yolları kapatmıştır. Kendisini bedenine hapsetmiştir. Zikri terk “Allah kulunu” çok üzmüş ve sudan çıkan balık gibi eylemiştir.
  • Zalim olan kâfir en korkunç mahlûktur. Zalim zulumattan yani karanlıktan gelir. Kalb o kadar siyahlaşır ki bu siyahlık dışarı yansır. İşte mühürlü olanlar bunların ta kendileridir.
  • En zor haslet olan öfkesini yutup taarruza geçmemek ve affedici olmak er kişiye nasip olur.
  • Emmare ve Levvamenin katranında yaşayan için herbir zikir biraz arındırır.
  • Ölüme kadar zikirlere ve riyazata devam edilmelidir. Yoksa zikirle gelişen manalar, eğer ki zikirler terk edilirse, tekrar insan eski bilince döner.
  • Anlatılan tüm Zahiri kavramların yanında mana âleminde şunlarda düşünülebilir. Âdem iyi temiz kimse demektir. Mutlak yokluğu hissedip bencillikten geçip saf olan kişiye Âdem denir. Bencillikten geçende tüm ilahi kuvveler tezahür eder. İlahi kuvvelere meleke denir. Melekeler insana suretlenerek melek şeklinde gözükür. Âdeme eren meleklerin kendisine secdesine şahit olur.
  • Etrafa saçtığımız sadece datadır. Her bir birim ve Burçlar dahi öyledir. Her bir birim kendine göre değerlendirir. 3G uyumlu olan telefonun 4.5G veriyi çekmediği gibi, her insanda kendine ulaşan veriyi aynı şekilde işleyemez. Nasıl ki 4.5G verisinden faydalanmak için uyumlu bir telefon almak lazımsa, bilincimizin de daha kapsamlı veri alması içinde zikirle bakış açımızı genişletmemiz lazımdır.
  • İnsan bilinci hazır ve uyanıksa hisseder. Dilimizden ve elimizden dökülen, sadece yaşamımız ve hissettiğimiz olsun. Zira kişilik bilinci, yaşanmasına müsait olmadan kendisine aktarılan her bir bilgi, asla üzerine işlemez. Kendi üzerinden kayıp gittiği gibi, akatardığı kişinin üzerinden kayıp gider. Onun için de, ilmin işlenmesi için, ilme hazır bir bilinç hali şarttır. Unutmayalım ki; bilinci ilme, zikir hazır eder.
  • Bazen yorulursun da sevdiğin canı sessizce izlemeye koyulursun… Bazen de sessiz ve sözsüz izlersin… Bazen de buna sukutu eklersin…
  • Bir an sonrasında bir an öncesi unutulan hayat, tüm zımbırtısıyla sürüp gidiyor. Bir an öncesi bir an sonrasına ilham olacak şekilde her anını yücelten kullar arasına giren; yani zımbırtısız bir hayat, bize de nasip olsun dilerim. Allah’a ermeye ve kendini tanımaya adanmanın dışındaki tüm çalışma ve uğraşama; bilelim ki zımbırtıyla meşguliyettir. Ve sonu neysen mensiyyadır.
  • Mazlum deyince gözünüze mazlum postuna bürünen kimseler gelmesin. Onlar en büyük zalimdirler. Çünkü nefislerine zülüm etmişlerdir.
  • İnsanlık tarihindeki tüm zulümler niye oldu biliyor musun? İran fetih edilince Hz Ömer ağlamıştır. Sordular halifeye niye ağlarsın? Derki Allah bizi açlıkla, kamçıyla, sürgünle imtihan etti. Tümünü geçtik. Şimdi mal mülkle imtihan ediyor. Korkarım ki geçmeyelim. Evet, Hz Ömer haklıydı. Sınav geçilmedi. Bir sürü insan öldürüldü. Sebebi ekonomiyi yönetmekti. İfk falan hikâye. Tüm mesele hazineyi yönetmekti. Hâlâ da öyle… Uyan dünya hazinesine ulaşmak için kavdan sıyrıl ve selamete er.
  • Zikirden yoksun yaşayan yerinde çakılıp kalır. Hiçbir okuma ve sohbet derinlik vermez. Zikirle hemhal olup ilimle ve tefekkürle yönelenen kişiye, bilmediği sırlara doğru kapı aralanır. Kapı aralandıkça tefekkür yoğunluğu olur. Kapı açılınca öğretmene ihtiyaç biter. Zaten kendi görür ve halleder. Ve hatta öğretmeye başlar. Sadece öğretmenine kalbi muhabbetle saygıda daim olur. Bilir hakka doğru pencereyi onunla açmayı başarmıştı. Zira Allah nankörleri sevmez.
  • Zikir terk edilse, ne aşk kalır ne de meşk. Ne seyir kalır ne de seyredilen. Ne his kalır ne de hissedilen. Yenilenen, sadece bakış açısıdır. Yoksa aşk geldi zikir bitti diye bir şey mevzubahis bile olamaz. Zikrin oturduğu kalbe şeytan oturamaz. Onun için tüm zikirleri zihinle kalbe indirerek yapmaya gayret edelim. Farkı fark edelim.
  • Kişi boynu bükük içine doğru derin sessizlikle zikrine dalar. Gözü çevresinde acaba bir sesleneni olur mu diye, rabbine rücu eder. Sonra bakar ki kimse bir şey demez, derin bir sessizlik kapsar. Sonra garip bir halde bakışlarını gerisin geriye çeker. Hayâ eder ve rabbine rücu ile yalvarır ki kendisine rahmetle nüzul etsin.
  • Maksadın zarf ise, kırtasiye hatta bakkaliyede bile bol bulunur. Maksat mazruf ise, zor bulunur.
  • Mana yolunda yolcu olana günlük vird yani günlük eşit şekilde ve düzenli olarak zikir okuması şarttır be kardeşim… Bakın tarihteki evliyaya, tümü okumuş. Hatta ki bazısı o kadar okumuş ki parmakları oluklaşmış.
  • İnsanlara yapılan en büyük zulüm, kişiyi nefsinden gafil eylemek için yapılan bozuk fikirli telkinlerdir.
  • Zikrettiğin esmanın sende salgı üretmesi için önce ruhun ona alışması gerekir. Onun için de salgı üretilmesi biraz zaman alabilir. Daha sonra hep tanış olur.
  • Limonun adını duyan kişinin beyni, hemen salgı üretir. Sanki limon yemiş gibi ağzı sulanır. Manada tüm çalışmalar da öyle. Her esma zikri ayrı salgı üretir ve kişiye güzellikler yaşatır.
  • Okunan her zikir, kişinin ruhu tarafından oluşan etki ile kişinin beyin başta olmak üzere vücudun belli başlı yerlerinde salgılar salgılatır. O salgının türüne göre de, kişi birçok güzellik hisseder. Bunu çoğu defa ruhsal tatminler olarak zanneder. Oysaki sadece salgılanan salgının beyinde oluşturduğu illüzyondu. Hedef Allah’ın cemali olmalıdır. Her türlü sezgi ve tatminsel zevkleri hedef edinmeksizin rıza-i Bari’den geri kalmayalım. Oluşan her güzelliği Allahın bir lütfü bilip asla kayıtlanamayalım. Çünkü kayıtlanan kayıtladığı ile kalır da, ötesine geçemez.
  • Zikir okumadan manada yürümek isteyenin yürüyüşü dedikodudan öteye geçmez. Söyler söyler sonra başladığı yere geri döner.
  • Aşikâr olanı zikredersin, öylece kendinden kendine bir yol bulursun. Hak tealayı her şeyden münezzeh ederek arınırsın. Öylece farkında lığını elde edersin.
  • Zeytin Vahdete işaret eder. Bizler ise kesrette bulduk kendimizi. Kesrette vahdeti yaşamak için zeytini örnek almalıyız. Dişinle çekirdeğine bastırırsan, dişini tahrip edersin. Onun için yumuşak dokunacak, dişine hasar gelmesin.
  • Zati zevk olayını herkes yaşayacak diye bir şey yoktur. Yaşamayan da şirkte değildir. Gözünü aç ey kul, sayısız iman ehli kişi mevcuttur. Tümü de Allaha kalpten bağlıdır. Senin sözde zevkini zevk etmesine de ihtiyacı yoktur ve zannettiğin gibi de şirkte değillerdir. Zati zevk seyrine eremediği için, birine şirktesin dersen, bu laf sana döner. İmanın gider de farkında olmazsın. Çünkü bir iman ehlini şirkle veya küfürle itham edene, o söz geri döner ve kendisini söylediği yerden vurur.
  • Yalanı süsleyip gerçekmiş gibi sunan ve bu şekilde insanlığı kandırıp aklını çelenden daha zâlim kim olabilir?
  • Ey zemzem! Suyunu bekletmem… Yıkanır içerim, her yerde vardır gözüm… Gözlerde dolanır sözüm, iki lafı cem eder yüzüm. Yüzdüm veçhullâhın yüzünde… Kayboldun kesretin dilinde… Ef’alin seyrini ettim esmanın kaydında… Öylece Rahmani nefes üfledi… Zatı aşikâr edildi Kâbe’nin veçhinde… Cemalin yaktı işte cemalimi… Seyrettim içinde kemalimi… Kapının eşiğinde.
  • Ey zemzem, suyun suyuma karışır. Onunla nefes sıvışır. Nefs geri çekilip kıvrışır.
  • Bir gün sana sorarlarsa: Neden üzgünsün? Dürüstçe cevapla: İstiğfarın azlığından, Kur’an dan uzaklıktan… Çünkü Taha suresinde ayet şöyle der;  “Kim zikrimden yüz çevirirse ona sıkıntılı bir yaşam vardır”.
  • Zikrin önemi hakkıyla anlatılmalı… İnsanlar Allahın zikriyle buluşmalı…
  • Zikir olmadan fikir olmaz… Fikir olmadan şükür olmaz…
  • Zikir yolu incedir… Yolcuları yasemincedir.
  • Allah’ı zikrederken her zikirle beraber, buyur ey kulum der. İsmin içeriği ile kuluna karşılık verir.
  • Zikri daimi, kalbe oturan muhabbetullatır…
  • Zikirden yoksun olan kalp kapkara olur.
  • Zikrullah yani Allahın zikri… Zikretmeden hiçbir şey üretilemez. Maddi, manevi, zihinsel, ruhsal, dünyevi, uhrevi herşeyi evet herşeyi ancak zikirle oluştururuz. Hz. Zekeriya as zikirde en deha bir çalışmaya sahip olduğu için o isimle anılmıştır. Aşırı zikir ehli olduğu için, Ya Zekeriya kitabı kuvvetle tut hitabına mazhar olmuştur. Zekeriya’nın sonundaki hemzeye tesniye mânası verirsek, maddi ve manevi her türlü güzelliğe zikirle ulaştığı söylenilebilir. Öyle ki, ağaç kovuğunun içinde kesildiğinde, ay bile dememiştir. Çünkü yaptığı zikir sonucu, maddi ve manevi âlemleri cem etmişti. Zikretmek, madden ve manen yani fiziksel ve zihinsel bir hizmet ve üretim biçimidir. Ayetlere dikkat ettiğimizde, zikrullahi ebker olarak bize bildirilmiştir. Zikirden uzak kalan ise, fasid bir dairede ömrünü tüketir.
  • İnsanlık Tarihindeki zulümler tüm zulümler niye oldu biliyor musun? İran fetih edilince Hz. Ömer ağlamıştır. Sordular halifeye niye ağlarsın? Der ki Allah bizi açlıkla, kamçıyla, sürgünle imtihan etti. Tümünü geçtik. Şimdi mal mülkle imtihan ediyor. Korkarım ki geçmeyelim. Evet, Hz. Ömer haklıydı. Sınav geçilmedi. Halk arasına gizlenen (ajanlar/münafıklar) boş durmadı. Her taraftan ve her kılıkla saldırdı. Birçok insan öldürüldü. Sebebi ekonomiyi yönetmekti. ifk falan hikâye. Tüm mesele hazineyi yönetmekti.
  • Dengesiz zikirler kişiliği bozar. Psikolojik sorunlar oluşturur.
  • ZAN ve ZEN dışında bir yol bul. O yolda Kur’an ve sünnet yoludur. Burada uçup kaçmak yoktur. Ermek ZAN olan et kemik bedenin duyuları üzerinden tatmine ulaşmakta değildir. Ermek ZEN ustası olmak değildir. ZEN yolunda tatminlik nari bir yoldur. Bir kaç ZEN tekniğini edinmekle erdiğini sanan, bilsin ki o bir kaç teknik onun yegâne düşmanıdır.
  • Kişi bilinçli ve planlı olarak zikir okuyarak düşünce âleminin yönünü değiştirmekle, içinde bulunduğu puslu durumdan kurtulabilir.
  • Tüm amel ve ibadetlerin temel gayesi zikirdir. Her amelin temel ve sebebi de zikirle hemhal olmak içindir.
  • Zenginlik çil çil deste deste para sahibi olmak olmayıp, kimseye muhtaç olmamaktır. Kişinin trilyon parası olsa, ama çölde olup bir tas su bulamazsa ve nihayet ölmek üzereyken tüm malı karşılığında bir tas su teklif edilse, tüm malını verir. Çünkü o anda onun için zenginlik sadece bir tas sudur.
  • Zikir olmadan fikir oluşmaz. Fikir olmadan şükür oluşmaz. Şükür olmadan Hamd oluşmaz. Hamd olmadan kulluk oluşmaz. Kulluk olmadan nefsi idrak oluşmaz. Nefis tanınmadan rabbi tanıma oluşmaz. Rab bilinmeden cihanı neylersin. Rabbini bilmeyen nefsini bilemez. Nefsini bilmeyen cevherini arız bilir ve aruzda notalara karışamaz.
  • Zikir insanı yeniden kendisiyle yüzleştirir.
  • Zikir ve yöneliş bakımından Cuma günü öğle namazı saati çok önemlidir. Erkeğin öğle saatinde camide bulunup hutbeyi dinlemesi şarttır. Bayanın da müsaitse gidip dinlemesi veya cuma saatinde kesinlikle evinden dışarı çıkmadan ve alışverişten uzak olarak o saati zikir ve okumakla geçirmesi gerekir. Yoksa cumamız mübarek olmaz, aksine keder olarak kişinin ruhi dengesinde olumsuz etki bırakır. Bu olay o kadar önemlidir ki Allah, cuma süresi adında Kur’an da buna özel yer ayırmıştır.
  • Zikir, tefekkür ve şükür öz bilincimizin mutlak bilinçle iletişime geçmesi için ana girdilerdir. Çıktısı ise Sünnetullah yaşamıdır. Zikrin tüme varış şekli, aklı ve kalbi aynı hizaya getirmektir. Kendini bilmeden kitaplar deviren, zikirden uzak ve gönlünden bihaber sözde âlimler sardı âlemi. Gün ayık olma günü, hayr ve şerri karıştırmadan sağlam adımlarla sıratta yürüme anıdır.
  • Şükrü doğuran fikirdir. Fikri doğuran zikirdir. Zikri doğuran ise inandığın birini bulmandır ki başlayasın. İnanmayan başlamaz.
  • Ensesi kalın diyorlar ya… Demek ki zikir de manevi enseyi kalın eder.
  • Hangi zikir veya düşünce akımı sizi en yakınınızdan soğutuyorsa veya aranıza zahiri veya batını sevgisizlik aşılıyorsa o şeytanidir. Hemen uzaklaşın…
  • Nice zikirler vardır ki, bilincini az açıp iradeni felç eder. Kişiyi şeytana güzergah eder.
  • Tüm zanlardan arınmış… Allah teveddüdünü yaşamış… Nefsindeki tüm kiri paklamış… İşte öyle aziz kullar seyir halinde…
  • Zulmün yaşandığı yerde yaşamak, zulumat getirir. Kişinin başına çorap geçirtir. Şaşkın kalır da ne yaptığını bilmez olur.
  • Ben nefsime zulmettim ne demektir?  Nefis;  Allah’ın ruhundan üflediği varlık şuurumuzdur.  Bu varlık şuurunundaki sahip olma noktasına benlik denir. Kabuk olan dünyada et kemik bedenin içinde gözünün açtığı için ben denilen merkez, Allahtan gelişini unutmuş ve et kemik bedenin keyfiyetine tabi olmaya başlamıştır. Et kemik bedenin keyfiyeti ise, bedensel tatmin üzerine bir inşaiyyete yönelmiştir. Bu da bize üflenen ruha ki onun birim olarak sanal benlik olarak gözünü açmasına nefs denmiştir, yaptığımız zulüm olarak karşımıza çıkmıştır. Onun için de nefsimizin büründüğü et kemik bedenin zevk keyfiyyetinden arındırdığımız kadar, yani et kemik bedenin zevkleri hedefini terk ettiğimiz kadar nefsimizi tezkiye ederiz. Yaptığımız temizleme kadar da Allaha yaklaşırız. Zaten Hz. yunus aleyhisselamin duasını okumadaki amacımızda, direk Allahtan temizlenme için destek istemektir. Çünkü çok zayıfız ve çoğu defa yenik düşüyoruz ve nefsimizin hakkını veremiyoruz. Bu da birçok güzellikten bizi yoksun bırakıyor.
  • Yaz at yabana… Anlayan yoksa tekrar al abana… İşte bunu başardın mı, hatip olmuşsun demektir.
  • Kim ki Allah zikrinden alıkoyarsa, o şaşırmıştır. Aziz kardeşim… Allah isminin zikri her an kalpte olmalıdır. istediğiniz Esma zikrini veya cümle zikrini veya salavatı okuyun, eğer düşüncede Allah ismi yoksa açık kapı bırakıyorsunuz. Çünkü hu adıyla işaret edilen mutlak zat, ancak bilince Allah ismiyle tanıtılır ve tüm rahmani özellikler öylece kişiye akar.
  • İnsanın en önemli sermaye toplaması, zikir çalışması ile olur. Zikir bizden bize tecelli!dir. Dışsal veya içse bir Tanrı/ilah yok ki yani Allah; dışsal veya içsel bir Tanrı/ilah bize öylesine versin. Evet, var olan sadece rahman. (Tanrı/ilah)lık ise, içselimizde veya dışasılımızda değildir. İçsellik veya dışasallık tabirleri ise, bizim dünyamızın kavramlarıdır. Allah böyle şeylerden münezzehtir.
  • Zikir, tefekkür ve şükür öz bilincimizin mutlak bilinçle iletişime geçmesi için ana girdilerdir. Çıktı ise, sünnetüllah yaşamıdır.
  • Sen zikirden uzaklaş, görürsün çölde terk edildiğin anları. Zikir okuyan çölde de kalsa deve gibi kendini takviye edip yoluna devam eder. Zikirden mahrum olan yolun ne olduğunu görmemiş ki çöl veya bayırın ne olduğunu bilsin.
  • İman ve zikir olmadan insan mutlu olamaz. Ne kadar mal olursa biraz daha der ve ona göre harcama hırçınlığı da artar.
  • Eğer zikir terk edilirse… Her şey aslına döner. Zikir devam ederse… Zikir istikametinde değişim devam eder.
  • Tüm zikirler, iyilikler ve VAR’lığa karşı gösterilen merhametler, kuyudan çıkmak içindir.
  • Zikir den yoksun yaşayan yerinde çakılıp kalır. Zikirle hemhal olan bilmediği sırlara kapı aralar. Kapı açılınca yazılanlara ihtiyacı kalmaz. Zaten kendi görür ve yazar.
  • Zikir ile günahtan el çekilmesi ters orantılıdır. Doğru orantılı olamaz. Buna Rabb izin vermez. Yani azaldıkça azalır… Çoğaldıkça çoğalır…
  • Zikir olmadan bir adım atamayız. Kimse kendini kandırmasın. Zikir okumayan kuru döngüde döner durur.
  • Zahir veya batini, dünyevi veya uhrevi hiçbir şey beklemeyenlere ne mutlu… Hiç hayal kırıklığına uğramazlar. Ve hep mutlu olurlar.
  • Huzur zikirdedir. Sükûn fikirdedir. Tatmin şükürdedir. Çünkü zikirle kalp, sahibine mal olur. Zikirsiz kalp kuşa kurda nal olur.
  • İnsanı zikir insan yapar. Çünkü zikrullah ekberdir. Bilmediklerinizi zikir ehline sorun der Allah. Çünkü zikir ehli, okuduğu zikirlerle -okuyarak bilinemeyecek şeyleri- kalbe akıtır.
  • Bizde iki zikir okuyoruz deyip mertebe bekliyoruz. Zikir okuya okuya parmağı ovuk gibi olan kişileri duydum.
  • O kadar zikir oku ki parmakların oluklaşsın. O zaman hayâ perdesini taşa çalarsın. Şarap kadehlerini yere çakarsın. Davulu patlatıp ney gibi ötersin.
  • Zikri terk eden özüne giden yolları kapatmıştır. Kendisini bedenine hapsetmiştir. Zikrini terk Allah kulunu çok üzmüştür. Sudan çıkan balık gibi etmiştir.
  • Gerçek şu ki; Gerçekleri hakkıyla hissetmek için zikir şarttır. Toplumsal dedikodular boş davuldan öte değildir.
  • Budur deva her derde… Hakkı zikir et her yerde…
  • Nefsinin tatmini uğruna insanlığa zulmedilmesine ve sömürmesine hayır deyip Allah’a koşan aziz kullar en bahtiyar kullardır.
  • Her bir günah, kişiyi hakikatinden biraz daha uzaklaştırır. Zikri oluşturan her bir amel ise kişiyi biraz daha arındırır.
  • Bazısı öyle bir zehir aşılar ki, bu zehirin sökülmesi onu ilka etmekten çok çok daha güçtür. Sen sana ilka edilen zehirin farkında değilsen, zehiri ilaç zannedersen altında ezilirsin.
  • ZAN(beden)veZEN(ruh) peşinde günlerini sayıklayanlardan beriyim.
  • Hiçbir zorunlu sebep olmaksızın zulümle anılır olmuş bir karyeye yerleşenin hakikati körelir.
  • Zikirler konusunda çok hassas olmalıyız. Dosan dokuz olan Esma-i Hüsna dışında kalan isimleri kesinlikle zikir olarak okumamalıyız. Örneğin irade sıfatının ismi olan Murid zikri kesinlikle okunmamalıdır. Çünkü aynı anda kişideki tüm özelliklere yani hem NARİ ve de NURİ özelliklere sirayet eder. Bu da, Murid zikrini okuyan kişinin gözünde birçok günahın küçüldüğü fil hakikat seyredildi. Hem birçok sevap dahi işlenmez şekilde gereksiz hissini insanın içine akıtır. Olayı fark eden birçok kişi ise, bu hakikati dile getirmekten geri kalıyordur. Çünkü bu hal nefse hoş göründü ve nefis kendisini öylece ermiş zannetti. Hâlbuki bir gerçeği bilip saklamak kişiyi mesuliyetten kurtarmaz. Bunun gibi diğer isimler dahi ayrı ayrı olumsuzları kişi için çekip getirir.
  • Zikirlerde seni çıldırtacak veya günahı küçük gösterecek kelimeleri keşfet. Sonra hayatından çıkar ve usul üzere yönelişe devam et.
  • Zatının kendine seçtiklerinde bir bekleme ve beklenti olamaz. Tüm yön ve sıfatlarında… Bak kendine ve yerini gör…
  • Zeytin ruha şifadır, bedene devadır. “Vahid”te vahdete görsel önektir.
  • Bazı zevatlar parmakları oluklaşana kadar zikir okudular. Biz bir iki okumayla işi hallettiğimizi düşünürüz…
  • Aslında zaman, kişinin anını genişletip daraltmasıyla oluşturduğu akıntıdır.
  • Zihin bir şeyler ile meşgul olursa, maksada ulaşamaz. Zihin bir kimseye veya objeye esir olmadan serbest bırakılmalıdır.
  • Zikir kader üzerindeki en büyük yazbozdur.
  • Acaba ne eksik? Kardeşim benim… Eksik olan şu ki; ayakta, otururken ve uzanırken yani hayatı tümüyle kuşatan ve terbiye eden zikir unutturuldu.
  • Zemzem suyu içmek nasip ola… Kâbe’de nurlanmak mukadder ola… Hakkın dergâhı dergâhımız ola… Nur-i Muhammedi yol aydınlığı ola…
  • Titreşim ve dalgalardan oluşan bir hudutsuz okyanus gibidir insanın nuri veya nari yapısına bakan zihinsel dünyası. Yapılan tüm farz ameller, esma zikirleri veya diğer tüm pozitif hareketler yani dine göre sevap olan eylemler, bu titreşimin nuri gücünü arttırır ve nari dünyasını da kendisine musahhar eder. Yapılan negatif hareketler yani dine göre günah olan eylemler ise, bu titreşimin nuri yönündeki gücünü zayıflatır ve nari yapısının tasallutunu kendisi için seferber eder. Öylece şeytanlar insanın kalbine inip rehin alır.
  • Zikir insanı insan yapar. Çünkü zikrullah ekberdir. Bilmediklerini zikir ehline sorun der Allah. Çünkü zikir ehli, okuduğu zikirlerle -okuyarak bilinemeyecek şeyleri- kalbe akıtır. İşte bu ilme ledünni ilim denilmiştir.
  • Zikir okurken ilk etapta içinde daralma oluşursa… o hal, içine ekilen tohumun yeşermek istemesindendir. Okurken sıkışma ve sıkılma varsa, sakın geri durma… Oku ve zikrini bitir. Geri adım atan gerisin geri düşer.
  • Zikirden yoksun olanın göğsü göğün daraldığı gibi daralır. İşte bu en nahoş yokuştur.
  • Hakkın özelliklerini zikir etme sevdası onun bize yansıyan en büyük rahmetidir.
  • Zalime destek zalime zulümdür, mazluma ise, ayrı zulümdür, nefse apayrı zülümdür. Zulmün nihayeti küfürdür.
  • Zümer Suresi 45. Ayette şöyle der; “Allah, bir olması itibarıyla hatırlatıldığında, süre gidecek olan hayatlarına iman etmeyen kimseler bundan hoşlanmaz. O’nun indinden varlığını alan varlıklar anıldığında ise, hemen onlar müjdelenmişçesine yüzleri güler.” Bu ayette vahid kavramı kullanılmış ve “dunihi” kavramıyla olay biraz açılmıştır. Ehadiyyet ve vahidiyyet ayrı ayrı kavramlardır. Ehadiyyette sadece o var. Ama vahidiyyette o var ve onun meydana getirdiği halkı var. Onun meydana getirdiği her şeye ayette “dunihi” ibaresi denmiştir. Ama tüm tasarruf Vahit olandadır. Allah burada der ki benimle yanı sıra yaratmış olduğum varlıklara güç paylaşımı yapma. Tüm güç ve kuvvet benimdir. “DuniHi” olanlarda müstakil bir şey bilme. Eline geçen şeyleri insandan bilip insanlara tapma. Benden bil. Sen insanlardan bilirsen insanlara köle olursun. Ama benden bilirsen efendi olursun. Besmeleyi onun için hatırlarız her yapacağımız işimizden hemen önce. Namazın niyetinden önce hariç… Çünkü Namaz kulun kulluğunu harekete dökmesidir. Kul namazı sanal olan benliğinin adına yapar. Allah adına yapmaz. Umarım ki fark, fark edildi.
  • Zikirleri okuduğumuz zaman hedefimiz Allah olmalıdır. Yolda gördüğümüz güzelliklere takılırsak, geri kalırız.
  • Zahir olmadan batın oluşmaz. Buna delil Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir. Bilfiil kabıkavseyn halini yaşayan kutlu nebi, son demine kadar salâtı/namazı bilfiil eda etti. Hatta ilaveten gece namazı dahi üzerine farz kılındı. Hatta hatta ayakları şişinceye kadar kıldı. Hatta hatta hatta bazen secdede öyle kaldı ki, Hz. Ayşe ra onun vefat ettiğini sanıp ona dokundu… Ve öyle bağlamalı oruç tuttu ki, artık bir şey yemeyecek diye sandı sahabe. Evet, en büyük delil Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir.
  • Zahir ile batın ayrılmaz ikilidir. Aslında aynı şeydir. Biri görünen diğeri görünmeyendir. İbadetlerde öyledir. Manevi bir olgunluğa erişen, artık bana zahiri şeyler lazım değil diyen, hata eder. Çünkü zahiri terk eden batını da kaybeder.
  • Namazın zahiri bilgileri “İlmi hal”e girer. Namazdaki miracı anlamak ise “hal ilmi”dir. Kök aynıdır gördünüz mü? Sadece kelimelerin yeri değişmiş… Yani “hal ilmi” olan hakikat ilmini öyle uçuk kaçık bir şey olduğunu zannetme… İçinde bulunduğun an da olunması gereken hal ilminden başka bir şey değildir. Bu hal ilmine erdin diye de ameller senden sakıt olmaz.
  • Zahiri ilmihali bilgiler uygulamadan, batını ilmin husule gelmesi mümkün değildir. Kimse kendini kandırmasın.
  • İnsan yapısının derunu yani içeriğini oluşturan nakış; Allah isimleri diye bize bildirilen Esma-i hüsna’nın değişken oranlarda bir araya cevherimiz üzerinde nakışlar şeklinde dokuma oluşturmasıyla oluşur. Hatta sadece insan değil, tüm varlıklar da öyledir. Her insanın bileşkesi yanı karışımı ayrı ayrı dır. O yüzden her insanın ahlakı değişkendir. Zikir ile bize bahşedilen bileşkemizin içerini değiştirebiliriz ve huyumuzu istediğimiz kıvama getirebiliriz. O yüzden Kur’an der ki Allah zikri en büyüktür.
  • Gelişmek isteyen için tek çare zikirdir. Ben buna şahidim. Şahit olmayana şaşarım.
  • Zekât salâtın bölümü değildir. Salât Allah’a uruçtur. Zekât ise uruç ile kazandığını halk ile paylaşmaktır. Maddi veya manevi…
  • Yapmadığımız şeyi söylememizin bedeli Allah katında ağırdır. Çünkü hissetmediğimiz şeyi söylememiz zan ile mırıldanmaktır. Zannın bir kısmı günahtır.
  • Allah’ın dediği tecelli edince sukut-i hayali yaşayacak tüm zalimler. Allah’ın işi gariptir kula göre. Kul olanı görünce, sukut-i hayalle buluşur kendi indinde.
  • İnsanlık tarihindeki tüm zulümler niye oldu biliyor musun? İran fetih edilince Hz. Ömer ağlamıştır. Sordular halifeye niye ağlarsın? Derki Allah bizi açlıkla, kamçıyla, sürgünle imtihan etti… Tümünü geçtik. Şimdi de mal mülkle imtihan ediyor. Korkarım ki geçmeyelim. Evet, Hz. Ömer haklıydı. Sınav geçilmedi. Bir sürü insan öldürüldü. Sebebi ekonomiyi yönetmekti. ifk falan hikâye… Tüm mesele hazineyi yönetmekti… Ey dünya malı, sen ne kötüsün…
  • Eğer zikir terk edilirse… Her şey aslına döner. Zikir devam ederse… Zikir istikametinde değişim, dönüşüm ve yükselme devam eder. Ki bunun sonu da yoktur. Onun için de amel taa ölüme kadar…
  • Zikir, insan şuuruna şok etkisi yapıp olmasını istediğin manaya göre şekillendirici görev görür. İlk Şoklama yaklaşık 40 gün sürer. 40 tan sonra yoğunlaştığı mana yönünde değişim başlar. Eğer ki zikir ve riyazetler terk edilirse 15 gün gibi bir sürede, Şoklama çözümlenir ve insani yapının barındırdığı oluşumlar eskisi gibi olur. İkinci Şoklama daha fazla zaman alır ki dönüşüm yani Çözümleme ve Şoklama tekrar ederse hücreler şoklamaya karşı direnç elde etmeye başlarlar. Ve Şoklama gitgide zorlaşır. Öyle bir noktaya gelinir ki Şoklama tutmayacak dereceye gelir. Bunu Kur’an, kalbin mühürlenmesi olarak tarif eder.
  • Zalime “Allah bildiği gibi yapsın” deriz. Allah dışsal veya bir ilah olmadığı için, o ulûhiyeti, melikiyeti ve rububiyeti tüm yarattıklarını çepeçevre sardığı için; bazen insanla, bazen taşla, bazen selle, bazen yangınla, bazen depremle veya aklımıza gelemeyecek şeylerle cezalandırır. Öylece uyanıp kendimize gelmemizi sağlar.
  • “Hak Teâlâ gölgeyi zahir kılmadan önce,” yani varlık planında nuri muhammediyi ve nuri Muhammedi’den oluşan her bir şuleyi kuvveden fiile diyeceğimiz bir tarzda, mutlak nurundan süzüp bir bireysellik halinde ortaya çıkarmadan önce; “mümkün varlıklara tecelli etmeseydi,” yani yoğunluğu düşürülmüş bir nokta nur üzerine değil de, mutlak nuruyla direkt yoğunluğunu düşürmeden tecelli yapsaydı, “bu gölge, varlıkta ayn’ı zahir olmayan mümkün varlıklar gibi (yoklukta) kalırdı.” Çünkü zaten mutlak nurun yoğunluğu düşmemiş ve istenilen nakış tecellileri gene de mutlak nur üzerinde dokuma oluştururken, hiçbir şey meydana gelmeyecekti. Çünkü zaten tüm dokuma olduğu gibi mutlak nurun şiddeti ile kaybolup sonsuzluk denizinde hiçliğe veya hepliğe kavuşacaktı.  (“..Sonra, güneşi gölgeye delil kıldık..”) “Ve güneş, daha önce sözünü ettiğimiz, Allah’ın Nur İsmi’dir.” Burada da hak Teâlâ zatının ışıldayan nuruna güneş ismi ile işaret etmiştir. “Ve his, gölgenin varlığının güneş yoluyla olduğuna tanıklık eder.” İnsani his, bu varlıklarda olan vücudun, aslibir nurdan yansıdığı zaten anlar.  (“..Ondan sonra, gölgeyi Kendimize kolaylıkla çektik” [Furkan Suresi, 25/46].) “Onu Kendisine çekmesi, Kendi gölgesi olmasından dolayıdır.” Yani varlığın artık onun hükmünde olması, artık kolaylaştı. İstediğinde istediği şekilde muamelesini izhar eder.
  • Anlatılan tüm Zahiri kavramların yanında şunlarda düşünülebilir. Adem (Ayn harfi ile) yokluk demektir. Yokluğunu hisseden ve bencillikten geçen kişiye Adem denir. Bencillikten geçende tüm ilahi kuvveler tezahür eder. İlahi kuvvelere meleke denir. Melekeler insana suretleşerek melek şeklinde gözükür. Ademe eren meleklerin kendisine secdesine şahit olur.
  • İki âlemi birleştiren kullar iki âlemden en iyi hitap edendir. Bunlar şeriat ve tarikatı birleştirip hakikat ve marifete adım atmışlardır. İşte bunlar karanlıkta parıldayan dostlardır. Karanlık ortamlarda göz dostlarını arar. Allah’ım… Kıyametin karanlığında bizi sadık dostlarla buluştur. Kalbimizi nuruna kavuştur. Özümüzü özün özüyle buluştur.
  • Özdeki cevhere gözdeki servetle asla ulaşılamaz. Bu değişmez bir esaatır. Bu esasa erene kadar kişi, epey keçe eskitir.

Yorum yapın