-M-
- Sende sinen senin malındır. Mutluluk gönülden yansır. Tatmin gönülden iner. Senin malın boğazdan iner. Gerisi sırtına biner. At sırtındakini. İndir aşağı boğazındakini. Malın bil gönlündeki tatminini. Mutluluk ile güldür yüzünü.
- Muhammed-i ol ey insan. Muhammed-i anlayışta kimseye zulüm edilemez. Kimse sömürülemez. Kimse hor hakir görülemez. Irk renk dil farkı olamaz. Muhammed-i yolu takip eden selam mahalli olur.
- Muhammedi olmak tüm makamları cem etmektir. Daha başka gelişim düzeyi arayan Deccala tabi olmuştur.
- Ruh ve et kemik bedenler cesettir ötesi insandır. Ceset ile görünüp içini gösteremeyene şeyh derler. Cesedini görmeyip içini görmeye çalışan ise, hakikî mürşittir.
- Tüm maksadımız aldığımızı aktarmaktır. Allah kuluyuz ve kulluğumuz sürecek ebeden hem bakmadık etikete soyunmadık önderliğe…
- Meal ile Kur’andan hüküm çıkaran yanıldı. Kur’an -ı Kerimi anlamak için meal yetmez kardeşim. O kadar kolay mı sandın rabbul aleminin sonsuz ve sınırsız olan bir kelimeden oluşan sessiz sözsüz kelamını. Arınmayan el süremez.
- Mum olup ışık saçmak, ışık olmak her insana nasip olmuyor işte. Nasipli de taşlanıyor hatta hatta idam ediliyor. İşte böyle bir dünyadayız.
- Yaptığını isteyerek yap. Hangi işi yaparsak kendimizi adayarak yapmalıyız. Çünkü adanan gelişir, gün sayan ise helake doğru yol alır. Eğer ki çalıştığın yerde kendini işe adamak için engeller varsa, hemen tebdili mekân şarttır. Yoksa kişi mesuldür. Ayet der ya, Allah’ın mülkü geniş değil miydi?
- Mutlak sevgi bir nurdur. Sevdasını sırf ALLAH’a yönlendiren kişi, insanlar içinde en yalnız insan olarak kendisini hisseder. Çünkü Allah bir-tektir. Bu hissedişin bir tarifi olamaz. Çünkü eşi ve benzeri yoktur. Bu hissedişin getirdiği yalnızlık, kişiye sonsuz muhabbetin kapısını açar. Bu muhabbet mutlak huşuya doğru tırmanış olup kişiyi hedefine yaklaştırır.
- Muhammedi bakıştır esas bakış. Elbette ki her fert Allaha başka yoldan kavuşur. Allaha giden yollar nefislerin adedincedir. Düşünsenize her nefis bağımsızdır. Siz kalkıp bir grubun peşine takma mecburiyeti var derseniz, nefsinize zulmedersiniz. Elbette ki üstadın olacak ama üstad yeni isimle bir oluşumun içine girerse hemen uzaklaşmak esastır. Tek oluşum MUHAMMED-İ olmaktır. İSLAM la şeref bulmaktır. Ve Muhammed-i bakış ile nazar etmektir. Gerisi masaldır.
- Sen istediğine veremezsin mana ilmini, mana ilmi kendisine uygun gönlü kendi seçer.
- Mana ilmi uygun gönlü bulunca, otomatik olarak oraya akar. O yüzden de elimizde olan, gönlümüzü hazır kıvama getirmektir. Gerisi zorlamaya gerek yoktur, zaten akacaktır. Hatta hatta mana ilmi, talebi bile kabul etmez. Çünkü talep olursa bencillik devreye girer. Elinde olan, sadece gönlünü temizlemeye bakıp hazır konuma getirmektir. Zira başarılı kişiler makam istemezler, zaten makam onları bulur.
- Manevi destek; ALLAH’A giden yolda, ferdin yaptığı hiçbir çalışmaya engel olmamaktır. Ferdin Allah’la buluşmasında gerekli yolları açmaktır. Tüm dini inanışlara saygıyla yaklaşmaktır. Bu ortamı sağlayan her kimse vicdan ondan yanadır.
- Bana Muhammed’i bakış lazım. Bana olayın aslı lazım. Bana ne birilerinin duygusal konuşmalarından. Bana muhammedi bakış lazım. Bana nur-i muhammediyenin ışıltısı lazım.
- Uyulası tek kişi Hz. Muhammed Mustafa’dır sav efendimizdir. Uyan uyulanın tüm amelini elde eder ve iyi-kötü sonucuna ulaşır. Tüm uymalar öyledir. Bu işin lamı lamı cimi yok. İşte örnek. Yanlış namaz kılan birine uyarsan namazın fasittir. Ben şuna uydum ya rabbi kabul et hem de beni afet demek, abesle işgaldir. Zira Allah der ki, sadece resulüme uy. Allah’ın yarattığı tüm âlemler, bir kanunlar silsilesidir sürüp gidiyor. Uyarsan sıyrılıp gidersin. Uymazsan arada ezilirsin. Bu kadar basit… Şuna uydum da şu ameli işledim demek asla kurtarmayacaktır.
- Misafirlerle evde buluşup hasbıhal etmek ve mümkün mertebe misafirleri otelde değil de evde konuk etmek, o ev halkına şifa ve rahmetin nazil olmasına yol açar. Çünkü misafir rahmettir, berekettir, şifadır.
- Marifet “birine tutunarak yükselmektedir” değildir. Asıl marifet, “yükselebilenden yükselmenin dersini almaktır”. Anka kuşu olmaktır. Kaf dağına yuva kurmaktır. Oradan âlemlere uzanmaktır. Yoksa tutunarak yükselen kişi, er geç eli yorulur ve düşer. Ama kendi uçanın kanatları olmuştur. Artık rüzgar ona musahhar olmuştur.
- Ah be şehri Muharrem… Sen nice nice üzüntülere şahit oldun… Nice olaylara tanık oldun ki, insanlık onlarla buluştu… Nice nice canlar bu ayda şehadete yürüdü… Şahitlik yapacaksın kıyamette tümüne. Zulme ortak olan her insan bunu seyredince, hayret içinde kalıp sinesine dönüp utanacaktır. Utanılmayacak fiillerle zamanımızı kendimize şahit kılalım. Öylece mutluluk için kıyamete varalım.
- B ب harfi işin başıdır. İşin ortası da NUN ن harfi dir. Sonu ise TA ت harfidir. Altta olan nokta yapılan çalışmalarla hakikate erince üste çıkar. Sonrada marifete erip iki noktanın seyriyle kesrete iner.
- ALLAH ile HU arasındaki farkı farketmek, marifete ilk adımdır.
- Mevlana aziz oldu dünyada Şemsle buluşunca semada… Yoksa kalırdı kuyuda, kaybolurdu deryada…
- Her gülüp onunla eğlendiğimiz kişinin durumuna düşmeden ölmeyiz bu dünyadan… Temiz bir hayat için dikkat edelim… Allah’ın mutlak hükmü işliyor…
- Allah’ın mutlak zatı için hulul düşünülemez. Vardır diyen yanılıyor ve kendisini ve mutlak gerçeğin uzağına düşüyor.
- Dünya işte. Sonu ölüm… Kabrimizin baş ve ayakucu taşları eğilince… Çoktan unutulmuşuz demektir. Seni unutacakları şimdiden unut ki, RABB’i bulasın ey nefsim… Bakın kabristana resmine lütfen… Hangi kabir kime ait… Ne adı var ne de sanı…
- Nasıl ki nakliyatçı âlim değilse, Cahilde sadece okuma-yazması olmayan değildir. Zira nice okuma-yazma sı olan var ki birşey anlamıyorlar. Nice okuma-yazması olmayan da var ki deryadırlar. Asıl OKU’ma-YAZ’ma marifetten sesleniştir.
- İlk duyduğumuz şeyi mantığımıza uymuyor diye reddedersek, o ilimden mahrum kalırız.
- Nûr-i Muhammediyeye ayna olan zatı rüyanda gördüğünde, tanırsın onu. Uyandığında kendini huzurda görürsün. Yıllar geçer genede O rüyayı şimdi olmuş gibi hatırlarsın. Rab bize de defalarca görmeyi nasip etsin.
- Her kelime bir melekedir. Kelimelerin bir araya gelmeleri meleği oluşturur. Onun için Allah kelimeleri sonsuzdur denmiştir. Sen ey insan evladı; kelimelerine dikkat et ve melekelerini iyice ayrıştırarak kuvveden fiile çıkar ki mutluluk seni bulsun.
- Mahluku var eden ayanı sabitenin bizzat özü değişmez ama özünü var eden içerik mürekkebi değişir ve öylece kul halden hale geçer.
- Mutlak mutluluk ermek ve seyir palnındaki yerimize muttali olmak için; görmek, duymak veya dokunmaktan öte, Esma manaları üzürimizdeki dokumaları seyredip nakışnın içinde kendimizi bulmamız lâzım.
- …EVVET… Bir köyde iki muhtar olamaz.
- Manevi dostluklar Şems ve Mevlana gibi olmalıdır. Bitmesi için ya Şems kovacak veya Şems ölecek. Arada kesilir ise kesik kalır.
- Mazlum eğer mazlumsa Allah ahını geri çevirmez… Eğer ki mazlum kendini mazlum etmişse, yani sözde mazlumsa, başına gelen elleriyle yaptığının sonucudur.
- Allah’ın varlıklarla iletişimi meleklerle olur ayeti kerimesini iyi idrak etmek gerekir. Zira imanın ikinci temeli “MELEKLERE İMAN” dır. İşte yaratılmışlarla kaygayı terk edersek, Allah ile aramızda elçi olan melekleri hissetmeye başlarız.
- Mutlak olarak güven veren insanları elinin parmakları saysan, o insanlar biter de parmakların boşta kalır.
- Manayı daha ağır hissettirme çalışması yapılır ama mana aynı mana olarak kalır. Veya günah dediğimiz yasakları işleyerek daha hafif edebiliriz ama mana gene de ona ait. Hiç kimse kendisini Allah esma manalarından soyutlayamaz. Soyutlayayım derse varlığı biter ki olanaksızdır.
- Mutluluk en müthiş nakıştır. Gönüllere dökülen hakkın deryasıdır. Bu deryayı akıtana aşk olsun. Gerisine yazıklar olsun.
- Hayatım gül açtı hayatın zirvesinde. Gül zihnimde açıldı kalem oldu elimde. Hayat defter oldu zaman kademde. Gelecek an oldu hayal kayboldu özümde.” İşte böyle olunca mutluluk yansır yüzünden.
- EL VER MUHAMMEDE (sas) Muhammed lideridir âlemin. Yolu onunla tanıttı rabbul âlemin. Ona el ver ol emin. Onun elidir yed-ul emin. Başka arama bir el. Kaybedersin tutmaz seni bir el. Sıkı tutun onun elidir haktan uzanan el. Hakkın elidir onun elinin üstündeki el.
- Ey gafil… Hz. Muhammed sav den büyük mehdi mi gelecekmiş. Bekleyen Hz. Muhammed sav’i yeterli mi görmüyor nedir anlamadım gitti.
- Her şeyin melekûtu Allah’ın elindedir. Öncellikle bilelim ki melek ve melekût ayrı ayrı kavramlardır. Melekût âlemi her ortamın bünyesine göre şekillenir. Uygun yerlerde değişik atomlar şeklinde şekillenir. Uygun hücre olarak canlıya yaşam olur. Uygun yerlerde bakteri şeklinde gözükür. Uygun yerlerde çeşit çeşit bitki şeklini alır. Uygun ortamların rengine göre değişik hayvanlar suretiyle gözükür. Bazen melek. Bazen cin şeklini alır. Bazen de insan. Bazen yıldız bazen de gezegen. Bazen su bazen de toprak. Her şeyi orijini melekûttur melekût. Ayet derki her şeyin melekûtu Allahın elindedir. Zaten imanın ikinci şartı meleklere iman değil mi? Melekûtu anlamak her şeyin anahtarıdır.
- Nasıl ki nakliyatçı âlim değilse, cahil de sadece okuma-yazması olmayan değildir. Zira nice okuma-yazması olan var ki, bir şey anlamıyorlar. Nice okuma-yazması olmayan da var ki, deryadırlar. Asıl OKU’ma-YAZ’ma marifetten sesleniştir.
- Lütfen manayı alın örneği silin. Bir insan düşün… İsmi CAN olsun. CAN Oturdu sessiz sedasız sakin ve kısık sesle hafif müzik çalarak derin tefekküre dalar. CAN ilmine göre hayalinde bir sürü varlık oluşturur. Bu hayali varlıklara bir sürü özellik yükler ve bu varlıkları bir biriyle kapıştırır. Şimdi bu varlıklar birbirine göre varlar ama CAN’ a göre hayalden öte değiller. Bu hayali varlıklardan iki kişi birbirine dese ki sen CAN’ sın. Veya sen küçük CAN’ sın… Ne kadar doğru söylemiş olurlar. Hâlbuki CAN’IN varlığı gerçek diğerleri hayal ürünü. CAN hayalinde var edip kapıştırdığı hayali varlıklar gibi daha nice nice varlıkları hayal edebilir ve hiçbiriyle sınırlanmaz. Hepsini bir anda yok edebilir de. Bizim ile Allah arasındaki ilişki işte böyle bir örnekle yaklaşmış oluruz. Lakin unutma ki, olay bu örneğin bile çok çok ötesindedir…
- Arşın üzerinde mahlûk yoktur. Orası salt ilimdir. İsimlerini saydığımız manaların kompleks olarak bulunduğu -yersiz- yerdir. Arşın altı ise kesret âlemidir. Halk vardır. Başlangıcı melekût âlemidir ki, melekler de mahlûktur. Lâhut ve ceberut âlemlerine melekler yükselemezler. Ama insanlar yüksele bilirler. Çünkü kendisinde sonsuzluk nazariyesinden üflenilen ruh vardır. Oraya kadar yükselende ise, isteğin kokusu bile kalmaz. Ve orada seyreden gene de kişinin ta kendisidir.
- Hz. Muhammed sav etrafında sahabeler gibi saf olmalıyız. Gönlümüz saf olmalı. İslam’a hizmet eden şahıslar etrafında değil, Resulullah sav etrafında cem olmalıyız. Hizmet eden şahsiyetleri de rahmetle anmalıyız. Kurtuluşun tek yolu bu… Yoksa gelen sömürür, giden sömürür.
- Öğrendiğimiz şeylerin yüzde biri okuyarak ve dinleyerek ise, yüzde doksan dokuzu sezgi iledir. Arıya ilham eden Allah insana etmez mi? İşte sen sezerisin sana lazım olanı. Sen sezersin senden olanı. Sen sezersin senden sana hitap edeni. Kalbin alır ilhamı. Öylece uzanır sana hakkın dilberi. Öylece senden sana zuhur eder hakkın rehberi. Öylece hissedilip hissedersin rahmanın mülkündeki her bir katreyi.
- En büyük bilinç sahibi Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir. O kabı kavseyn halini dahi yaşamıştır. Kabı kavseyn, iki kaşın birbirine yakınlığına denir. Düşünsenize, en büyük bilinç sahibi dahi onu seyir ederken kendi sanal “ben”liği adına seyir ediyordur. Yoksa neden kabı kavseyn densin. Sanal “ben”lik diyoruz. İkilik kalksın teklik oluşsun diyoruz. Demesine diyoruz da olay anlaşılmadan günlerimiz geçiyor. Biz var olduğumuz müddetçe asla sanal “ben”liğimiz yok olmayacaktır. Zaten sanal “ben”liğin varoluş nedeni, ikincinin oluşması ve yaratılan ikinci “ben”liğin mutlak “ben”i tanıması içindir. Sen dersen “ben”liğimi yok edeceğim ve sadece asıl “ben”lik kalsın, kesinlikle yanılırsın. Diyelim ki her şeyi zihnen yok ettin ve sadece mutlak “ben”lik kaldı, peki varlığın mutlak “ben”lik ile kaim olduğunu seyir eden kim? Gene de seyir eden bir sanal da olsa ikinci bir “ben”lik vardır. İşte o da sensin.
- Manadan ders almak isteyen huzurda hazır olur. İşte o zaman ruhunu Allah nuruna çevirmiş olur. Açılan ruh ise, karşı ruh ile bilinçler ötesinden tanışık olur. Öylece istifade başlar. Kelimeler artık nakıs kalır. Gözler artık birbirine bakamaz olur. Çünkü direksiyona kalp geçmiştir. Sahabeler öylece maksatlarına kavuştular. Tüm erenler dahi öylece şefkate erdi.
- A dan Z ye söylediği her kelimeyi yaşamayan kişiden hızlıca uzaklaşın. Onun söylemleri kendisi için vebal olduğu gibi, size de sadece yüktür. En güzel yükü de merkepler taşır.
- Mana dünyasından uzaklaşan, madde dünyasına demir atar. Yani anlayacağın bilinç boş durmaz.
- Mana denizi bir bahri umman… Onda yüzen ne de yaman… Yüzemeyen korkar der el aman… Yüzen süzülür suya etmez yalan.
- Kalpler birbirlerini suçladığında aralarındaki ülfet ziyan olur. Allah muhabbetiyle dolan kalpler artık bir birini suçlamak yerine bir birine destan olurlar.
- Mutlak olarak rabbul âlemîne kul olmanın hülyasını sana unutturmaya çalışan kullar, seni senden mahrum edenlerdir. Sakın ha dikkat et ve mahrum kalma.
- Muhabbet için geldik dünyaya. Gel gör ki ilk iki kardeş kavga etti. Ya koskoca dünya nelerine yetmiyordu. Demek mesele yetip yetmemek değildir. Mesele muhabbeti terk etmektir. Mesele gözü kara olmaktır. Mesele sonsuzluğu et kemik bedenin zevkleri içinde aramaktır.
- Okumuşların çoğunun yazıtları ve sohbetleri kısır olur. Muhabbetleri rıza-i Bari’den yoksun olur. Dinleyenleri cezp etmez bakışları kara olur. Nurdan yoksun bir dille söylemleri lal olur. Çünkü inilmemiş derin koyuya. Oradan yatılmamış ilmin koynuna. Öylece bütünleşilmemiş öz hamuruyla.
- Muhabbet prensleri kaydılar bu dünyadan teker teker. Hüsnü cemalleri tıpkı şeker…
- Baz istasyonu hep yayında, telefonunun kapalı değilse, çeker. Telefonu kapatırsan, suçu baz istasyonunda değil, kendinde ara.
- Muhabbetleri hakka çeker. Kalbe hakkın rızasını eker. Tarihin tozlu raflarına terk edilmek istemiyorsan, Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin yolundan ayılma.
- Sahte peygamberler olarak ortaya çıkanlar, Nebi ve rasulu sahip oldukları işlevler açısından ayrı ayrı özelliklere işaret eden kısmı, şahıs olarak ayrı ayrı addederek olaya yaklaştılar. Nebi gelmez deyip rasul gelebilir dediler. Oysa ki nebi olmayan zaten rasul olamazdı. Her rasul aynı anda nebi iken, her nebi aynı anda rasul değildir. İşte bu sapanlar, rasul ayrı şahsiyet, Nebi ayrı şahsiyet, nübüvvet bitmiş ve risalet devam ediyor tezi üzerinden yürüdüler. Bu yanlış bir saplantı oldu. Elbette nebi ve rasul ayrı ayrı içerik özelliklerine sahip kavramlardır. Her rasulun nebi olma zorunluluğunun yanında, her nebinin rasul zorunluluğu olmadığından, nübüvvetin de Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz ile son bulmasından, artık yeni bir nebi gelmeyeceği gibi, yeni bir rasul de asla gelmeyecektir. Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizden sonra kendisini öyle tanıtanlar, şeytanın düdüğü olmuşlardır.
- Mana ilmi sahiplenildiğinde gider. Onun için anlatılması mazurdur. Nedeni de güya ben yaşıyorum hevesi oluşur. Oysaki tattığın. Yol güzergâhındaki güzelliklerdi. Eğer yol güzergâhındaki güzellikleri sahiplenmiyorsan, ayrı ayrı güzellikleri görüp zevklenecen ve yolculuğuna devam edecen. Ama sahiplenirsen, yolculuğun devam eder ama zevklenmen kesilir. Ta ki tekrar sahiplenmeyi ve hedefleri terk edene kadar…
- Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin atının ayağının sıçrattığı toprağın gölgesinin sahip olduğu ilmin zerresini bilsem, feda ederim canımı.
- Ulaşacağım bir makamlara dersen araya bencillik girer bir yere varamazsın. Oysaki mana yolu geçmek yoludur olmak yolu değildir.
- Kelimeleri bölümlere ayırarak veya cımbızlama ayetlerden bölümler çıkararak anlamlar çıkarmak, marifet ehlinin işi değildir. Marifet ehli lağuv yani gereksiz işleri terk etmiştir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz yürüyen Kur’an olarak etrafında 120 bin civarı sahabe yani canlı tefsir bıraktı. Her bir sahabe bir yıldız olarak Kur’anın tefsirini sonraki nesle aktardı. Bir sonraki nesil olan tabiinler ve etbaıttabiinler içinde vukuf ehli olan fakih âlimler, Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizden canlı tefsir olarak aktarılan dini İslamı mubini kitaplara yazıp cemetti. İşte ortalığı vaveylana vermek isteyen İslam düşmanı casuslar ve münafıklar, Müslümanlar arasında deruhte olan Kur’an ve canlı tefsirleri kayda alanlar arasında anlaşmazlık var gibi fitne çıkarmak istediler. Bu fitnelere kapılan birçok Müslüman da kendisini fitnenin içinde buldu. Bu fitne halen sürmekte ve bu fitneye aldanan zavallı Müslüman(!)lar hala raflarda yerini alıp halka pazarlanmaktadır. Eğer bir dost elini istiyorsan, ümmetin icmasıyla muteber olan fıkıh ve hadis külliyatlarını yazan faikhlere dil uzatmadan teşekkür edip sünnet ışığında Kur’ana sarılmak olsun. Bu gün piyasaya çıkıp hadis ilmine yalan diyen kişilere sakın aldanmayın. İslam dininin detayları Kuran da yazmaz… Çünkü Kur’an anayasayadır. Anayasa ise kanunlarla detaylandırma ister. İşte kanunlarla detaylandırma Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin uhdesine verilmiştir. Anayasada kanunlara uyun diye anayasayı yazanlar gibi, Allah mutlak hüküm sahibi olarak der ki, rasule itaat edin. “Kuran yetmiyor mu” diyen ankebut 51. Ayet ise, bu ayetin hitabı iman etmiş Müslümanlar değil, müşriklerdir. Hem bu ayet, Kur’anın yetmesinden bahsederken din olarak değil, delil olarak yettiğinden bahseder. Yani iman etmeniz için mucize olan Kur’an yetmez mi? Kur’anın hiçbir ayetinde peygambere gerek yok, size Kuran yeter diye bir prensip geçmez. Bunu diyenler Allah’a söylemediği bir şeyi isnat ederek iftira atmış olur. İftira atarak ta dini İslamı mubini terk ediyorlar. Ankebut 51. Ayet dışında Kur’an’ın yeterli olduğunu söyleyen hiçbir ayet yoktur. Ne ilginçtir ki bu ayette Kur’an’ın din olarak değil mucize olarak yettiğinden bahseder. Onun için Kur’an yeterlidir diyerek Allah adına kimse yalan konuşmasın. Bu yalanı uydurandan da daha zâlim biri olamaz.
- Yüzeysel bakarak mevlana anlaşılmaz. Mevlanayı anlamak için şems olmak gerek.
- İnsanlar için kullandığımız menfi sıfatlara dikkat edelim… Eğer yönlendiğimiz menfi sıfat onda yoksa o sıfat bize iade olur. Mescide dil uzatanın dili, Allahın zikrinden mahrumiyetle son bulur. Hayatından mescidi silenin Allah katında değeri silinir. Çünkü ancak iman edenler mescidi imar eder Allah…
- Mutluluk diye sadece haz peşinde koşarsan, elbette hakiki mutluluğa kavuşamaz ve üzülürsün. Elbette bedenin de hakkı vardır, ama her şey ondan ibaret değildir. Bedenin hakkını verip ötesine muttali olacaksın ki, sonsuz mutluluğa kavuşasın.
- Hiç mahiyetini bilmezse de, imanla amel eden kurtulur…
- Nefsimin rabbe ufak münacatı… Özlemin kalbimde kor olur… Senin ruhunda saklı, bil ne olur… Tomurcuktu gül açmak istedi bak ne olur… Nurun gonca gül olduğunda kokla ne olur…
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz âlemîn özetidir. Özete bakamayan tümü anlayamaz.
- O kadar mı kendinden eminsin? Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimize dil uzatacak kadar kendini kaybettin. O yaşadı ve Kur’anı tebliğ etti. Sünneti ile bizzat örnek oldu. Hala yok diyorsan, kargalar oysun gözünü.
- Mezarın taşın sağa sola eğilince… Artık hayat olmuş senin için bilmece… İki kuruş menfaat için insana kıyanların göz çukurları toprakla dolunca, çoktan iş işten geçmiş olacaktır. Oysaki dünyadayken; insanın gözünü ancak toprak doyurur.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz Huneyn gününde tek başına kalmıştı ve etrafında bir avuç iman ehli. On bin kişilik İslam ordusu sağa sola kaçışmıştı. İşte orada Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz sabit kalıp iman ehline sahip çıktı. İman ehli toparlanıp kurtuldu. İlim vermek ve hizmet etmek uzaklaşıp komut vermekle değil, bizzat yemeğe karışarak gerçekleşir.
- Mutlak dini anlayış kişi için en büyük vicdanı oluşturur. Dini değerlerinden uzaklaşan toplum ayakta duramaz. Çünkü herkesin vicdanı onun en yakın polisidir.
- Gençliğe süratle Kur’an ve sünnet ışığında Rabbi ve nefsi iyice tanıtılmalıdır. En büyük dini hizmet işte bu olacaktır… Gençliğin hızlıca öğrenmesi gereken prensip, nefsini iyice tanıyıp rabbine odaklanmasıdır. Gençlik; Rab ve kul ilişkisinin ne olduğu tam olarak bilmediği için, ecnebi örgütler onları kolayca kandırabiliyor. Aslında meselenin kökü olan Rab ve kul ilişkisi idrak edilirse, Allah’ın yaratılışının kanun ve nizamları çok kolay anlaşılır. Zira ilk inen ayet sadece “oku” değil, “rabbinim adıyla oku”dur.
- Hiç kimse Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin önüne konulamaz. O artık gitti sıra bizde veya falancada diyen, yolunu şaşırmıştır. Oradan uzaklaş, seni de hak yolundan çeler. Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizdir gönle taç, hem odur senin kalbine miraç.
- Hangi ağ ki, her basamağında Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin nefesi yok, o ağ şeytani ağdır. Senin kalbinin ağı Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimize doğru olsun.
- Birçok sahebe, Cebrail aleyisselamın insan suretine bűrunerek Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimize vahiy bildirdiğine şahit olmuştur. Demek enfus sezintisi önemli olduğu gibi, afak sezintisi de önemlidir. Dolayısıyla Allah, ulûhiyeti itibarıyla yegâne ilah olup, kullar ona teveccüh etmek zorundadır.
- İçinde olduğumuz ve görüp görmediğimiz tüm varlık âleminde en büyük varlık Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizdir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz asla amelden taviz vermedi. Ey nefsim… Sen de sadece Onu sav takip et. Her ilham ve müşahedeye rağmen amele sakın taviz verme…
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz vefatına kadar şükretmek için amel edip namaz kılmıştır.
- İstediğin şeyi hisset, senin bu hissedişin Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin bir katresi bile değildir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizden günümüze kadar nesilden nesile aktarılarak gelen ve en mühim ibadet olan namazın çağrısında ALLAHU EKBER denilmiştir. Şimdi kim Allahın Ekber olmadığını ve dolayısıyla ezanı inkâr ederse, dini İslam’ı mubini terk etmiştir. Çünkü bu inkârla Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizi inkâr etmiştir. İnsan büyük günah işlemede kâfir olmaz ama dini İslam’ı mubinin tevatür yoluyla gelen bir nişanesini inkâr ile kâfir olur. Eğer Müslüman isek, kullandığınız sözlere dikkat etmek zorundayız.
- Tüm dünyadaki tüm inançlarda insanlar huzuru kalp ile aşkın bildikleri güce taparlar. İşte her kalbini tatmin edeni doğru sayarsan, kaybedenler listesine eklenirsin. Onun için sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin öğretisiyle yaşam bulalım ki kurtuluşa erelim. Yoksa işte kalbim şurada huzur buluyor deyip sıratı müstakim olan Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin yolundan saparsak, kaybedenler arasında yerimizi alırız.
- Her hangi bir grubun penceresinden Hz.Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize bakan, ondan mahrum kalır.
- Melekûta uzanmayan hiçbir çalışma, sürekli mutluluğu veremez. Geçici zevkler, kişiyi tatmin etmez. Onun için Allah zikri ile kalp tatmin olur. Çünkü Allah zikri kişiyi melekûtuna uzatan yegane yoldur.
- Sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz, de; onun dizinin dibinden sakın ayrılma. Yoksa mahrum kalırsın.
- Münafıklar şüphecidir, hakikate ve zıttına asla evet diyemezler. Onun için de varacakları yer en kötü yerdir.
- Manevi yolculuk yolgeçen hanı değildir. Orası arınanların hanıdır.
- Aziz Medine’m… Aziz şehrin mübarek konuğu ve mübarek konuğun şerefli misafirleri… Allah rahmeti kuşattı tümünü. Salât ve selam olsun mübarek konuğa. Rahmet insin tüm misafirlerine…
- Gördüğün hatayı söyledin diye seni nakavt etmek isteyene, geri çekil… Çünkü bilmediği için saldırmıştır. Bilseydi… Yapmazdı. Lakin o haleti ruhiyesini üzerinden almak için çalışmana devam et. Zira mü’mine durmak yakışmaz.
- Maddede fenayı yaşadın ey belde… Hani hakkın hatırası vardı, nerde kaldı manaya verdiğin değer ey belde…
- Mutluluktan ağlayanın mutsuzlukla ağlayacağı gün gelince, şimdi mutsuzlukla ağlayanın gözyaşları hayretten kuruyacaktır.
- Kocaman resmi göremeyenler, sadece bir noktasına bakıp anlam çıkarırlar. Resimde vermek istenilen ruhtan mahrum olurlar.
- Mutluluk sendeki hakikatle hemhal olandan sana akar. Gerisi boş seraptan öteye geçemez.
- Hak dergâhını birine kapatmışsa, sen hala oradan mutluluk bekliyorsan, yanılıyorsun.
- Mutsuzluğa gömülmek istemeyen tarihten ibret almak zorundadır. Yoksa kıtlık yıllarında dırım dızlak ortada kalır. Kur’an ibret dolu hayat düsturlarıyla doludur. Dinleyenler mutlu olurlar. Dinlemeyenler ise, mutsuzluğa gömülürler.
- En muhtaç olduğun anında yanında duranı ile en muhtaç olduğun anında seni tınlamayanı, sonsuza kadar unutamazsın.
Hatırladıkça hayıflanırsın…
- En muhtaç olduğun anında bırak tınlamayanı, seni küçük düşürmek için bıyığı altından sana gülüp bir tekme vuranı da ebede kadar affetmezsin.
Velevki en yakının olsun.
- Manevi dünyayı beş duyusal anlamak, olanaksızdır.
O yüzden de kozmik bilim manayı izah edemez.
Olsa olsa maddenin katmanlarını maddesel iletişimi tanımlar.
Mana işte tümünün ötesindedir.
- Muamelattan ihtiyacın kadar öğren… İstediğin kadar ilmihalden muamelat kısmını tüm haşiye ve teferruatıyla öğren. Ne eline geçecek, kadı mı olacaksın. Arada sırada birisi hobi olarak bir şey sorar sonra gene bildiğini yapar. Sen ise, ben biliyorum diye biraz daha hava atarsın. Bu arada biraz daha nefsin kibir yükleyerek yükünü daha da ağır edeceksin. Kardeşim ilmihalden muamelatı ihtiyacın kadarını al ve nefsine dön. Yoksa yazık edersin.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizi tanımayan kendine uzanan hakkın kudret elini tanımamıştır.
- Meded sensin Ya habibellah… Kalbin yegâne ilacı Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize iman edip yoluna teslim olmaktır. Edeple dolup saygıyla beslenmektir. Edebi olmayanın tüm okuması boşa emektir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz 40 yaşında nebi oldu. Allah’ın düzeninden insanı ilgilendiren kadarını vahiyle alıp nefsinde uyguladı. Dolayısıyla önce kendi inandı ki uyguladı. 43 yaşında Risalet görevini alırken insanlığa vahiyle alıp inanıp ve nefsinde uyguladığı hakikatleri insanlığa da anlattı. İnsanlardan da iman ehli olanlar RESUL gibi inandılar nazil olan gerçeğe ve o demişse doğru demiştir sözlerini Hz. Ebubekir ra tüm iman ehli adına terennüm etti. Hz. Ebubekir ra bunu ümmet adına terennüm etti. Çünkü Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin vefatından sonra o halife oldu. Dikkat edin ki İslam ümmetinin en büyük şahsiyeti bile resul değil onun halifesi idi. İşte eğer bir resul gelseydi Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizden sonra, o resul Hz. Ebubekir ra olurdu. Ama dikkat edin ona resul değil halife dendi. Hz. Ömer ra halife idi. Hz. Osman ra halife idi. Hz. Ali ra halife idi. Ve hilafet bitti… Sonra imamet ve sultanlık başladı. Hz. Hasan ra altı ay hilafet yürütmüşse de baskın unvanı imam olarak zikredildi. Hz. Hasan ra Hz. Hüseyin ra halife değil imamdılar. Devlet yönetimi ise Sultanlara geçti. Dikkat edin ki tarihte hiçbir sahabeye veya saygın din âlimi veya veliye RASUL denmedi. Çünkü ıstılahta RASUL kavramı, nübüvveti gereği Vahiy alan ve bu vahiy gereği Allah’ın düzenini insanlığa tebliğ eden bizzat Allah’ın görev verdiği kişilere verildi. Zaten toplum içinde resul ve nebiler peygamber olarak bilindi. Bu inanç ile bakmayıp güya resullük devam ediyor diyenler ise, bağlandıkları kişiyi öyle görüp Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizi ikinci plana bırakıp sonsuz yaşamlarını zindana dönüştürdü.
- Her molla kasımı bir yunus iki mısra ile kaydeder. Ama yunusla molla kasımı bir kaba koyan ise, ötelerini seyreder.
- Bazı kişiler derler ki.; güdülmeden Müslüman olun. Derken bu defa kendilerinin güdümüne alırlar. Birisinin güdümüne girmeden yaşamak o kadar mı zor? Muhammed-i olmak o kadar mı zor? Evet zor. Çünkü nefsi emare saf ve katıksız olandan hoşlanmaz. İnsanlık genelde nefsi emarede yaşadığı için Muhammed-i sınıra giremiyor.
- Tek yüz rıza yüzüdür. O da Hz. Muhammed sav yüzüdür… Mübarek ola her dem. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin yüzünü beğenmeyenler başka kurtarıcılar bekleyerek günlerini heder ederler. Sonrası ise mutlak bir pişmanlık…
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize inanmayan veya O’nun öğrettiği vahiy bildirgesini diğer insanların yazımlarıyla aynı terziye koyan kişi, sıratı müstakimde olamaz. Olsa olsa şeytanın düdüğü olur.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizi sevmeyen Allah’ı da sevmemiştir. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize sırt çevirenler, tuzakçıların tuzağına düşerler. Çünkü Kur’an ve sünnet ayrılmaz tek bir bütündür. Bunu inkâr eden kaybeder.
- Muhabbet için gelmişiz. Ama Gel gör ki muhabbeti terk etmişiz. Merhamet için gelmişiz. Ama gel gör ki zalim olmuşuz. Birbirimize destek için gelmişiz. Ama gel gör ki köstek olmuşuz. Düşeni kaldırmak için gelmişiz. Ama gel gör ki düşene bir tekmede biz atmışız. Kendimizi ıslah için gelmişiz. Ama gel gör ki bozuk plak olmuşuz. Hatamızın farkına varmak için mühlet almışız. Ama gel gör ki Hatamıza hata katmışız. Böyle olmasının yanında da gözümüzü yüksek ulvi makamlara dikmişiz.
- Kendi önünde diz çöktürenler değil, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin önünde diz çöktürenler asıl mürşidtirler. Seni asıl hedef bilip gerçek hedef olan Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizden yüz çevirenler, ermeyi rüyasında da görmez.
- Gerçek mürşid, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize uzanan yolu tanıtır. Önüne takoz olmaz. Tek önünde diz çöküp kalbini kendisine rabıta ettiğin Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz olsun… işte o zaman yükseldikçe yükselirsin…
- Senden çok kendi nefsini düşünenden ne eş olur ne de dost… Hala kendinden geçmemiş, seni nerde ve nasıl arındıracak. Olsa olsa kendisine köle eder. Kendisini ön plana koyup Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizi anmayandan firar et.
- Mana ilmiyle uğraşanların bir çoğunun psikolojisi bozuluyor. Çünkü duygusuna hükmedemez oluyor. Çünkü kendisini bir şey sanıyor. Unutma… kişinin kendisini hiç bilmesi dahi, kendisini bir şey sanmadır. Oysa rehberi dinlese idi, normal yaşamı bozulmayacaktı.
- Yarı mecnun ve yarı meczuplar her tarafa bir ağız atıp hak yoluna yolcu olanların kafasını karıştırırlar. Mecnun ve Meczuplarda sorun yok. Sorun yarı mecnun ve meczuplarda. Beyne Beyne kalıp bir şekle karar verememişlerdir.
- Mecnun ve meczuplarla oturup hemhal olma. Onlar mırıldanır anlamsız anlamsız. Gah kendisini arşa koyar gah ferşe. Veli olmayı göze koyup deli olmuşlardır. Akıl gittiği için mesul değildir. Ama sen akıllısın ve mesulsun. Hem zaten akıl ve imanın yerinde olduğu için, farkında değilsen de velisin.
- Allah’ın mutlak zatının evveli ve ahiri olamaz. Anlamsız bir an bile mevcut değildir Mutlak zat ile kaim arşu ferş, Meleku felek, İnsu cin, Hayvanu nebat. Kullandığınız cümlelere dikkat edelim. Bir anlık zevklerimizi ifşa edip mecnunca mırıldanmayalım. Vebalı ağırdır.
- Şeriatı ğarra-ı muhammediden zerre taviz veren ufakcık bir yelle yerle bir olur. Ölmeden önce ölmeden, aldığın bir kaç zevk seni yanıltmasın. Bunlar sonbahar rüzgârı gibidirler. Gelip geçer kop kuru dal olursun.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz dışındaki ümmetteki her kişi hata edebilir. O demişse doğru demiştir sözü kayıtsız şartsız Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz için geçerlidir.
- Hz Muhammed sadece RİSALETİN bittiğini belirtmekle yetinmemiş, nübüvvetin sürdüğü vehmini engellemek için şöyle buyurmuştur: “Nübüvvet ve risalet artık kesilmiştir, dolayısıyla benden sonra ne bir Nebi, ne de RESUL vardır.” Fütûhat, III: 38
- Bir mum yüz mum tutuşturur. İlk tutuşturan mumun ışığından da bir şey eksilmez.
- Göz nuru Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin hadisi şeriflerine dil uzatan kişiler en bedbaht kişilerdir.
- İşte Müslümanların sadece veya yer yer uluhiyet veya rububiyete sarılıp melikiyeti gavura terk etmesinin dünyada oluşturduğu ortam. Müslüman terörist, kendileri piri pak.
- Müslümanların sadece veya yer yer ulûhiyet veya rububiyete sarılıp, Allah’ın melikiyetini terk etmesinin dünyada oluşturduğu ortam ortada… Müslüman terörist, kendileri ise, piri pak… Oysaki diş bilediklerini sömüren de onlar. Tüm Afrika ve Ortadoğu bunun en büyük şahidi… Ey kardeşim… Vatanına zahiri ve batini sadık ol. Her bir kardeşine maddi ve manevi kucak aç ve sahip çık… Zira bil ki, vatan sevgisi imandandır.
- Dünya üzerindeki Müslümanlar; Allahın melikiyetini unutmalarından ötürü birçok yerde yetersiz kalmışlardır. Nas süresi’ne iyi bakın… Kişinin inanç ve amel dünyasında; Allah’ın Rububiyeti, melikiyeti ve ulûhiyeti aynı anda olmalı ki hannas olan insan ve cinlerden korunsun. İnsanlardan bazısı sadece rububiyeti ele aldı, ulûhiyet ve melikiyetten mahrum kaldı. Marjinal sofiler türedi… İnsanlardan bazısı sadece ulûhiyetini ele aldı, rububiyetten ve melikiyetten mahrum kaldı. Dışsallık üzerine tapınma eğilimli olan insanlar türedi… İnsanlardan bazısı sadece melikiyetini ele aldı, ulûhiyet ve rububiyetten mahrum kaldı. Marjinal çatışmacı olan gruplar türedi. İnsanın gerçek iman ile buluşması için düşünce ve fiil dünyasında; rububiyet, melikiyet ve ulûhiyet aynı anda olmak zorundadır. Sahabeler aynı anda rububiyeti, melikiyeti, ulûhiyeti yaşadılar. Onun için de; devrisaadet ile tüm vakitlerin en kaliteli insanları oldular.
- Manadan destan yazmak, mutlak olarak beklentisiz çalışanlara nasip olur. Nasip olan destanları bilmek ise, senin hakkındır.
- Yegâne önderimiz Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir. Ona uymayan hiçbir zımbırtı bizi bağlamaz.
- Sen muhtaçsın sonsuza dek. Uzaklaşma çıtandan… Kendisini müstağni (ihtiyacı kalmamış) olarak gören mahrumlardandır.
- Mürşit hata yaptığında yani şeriatın dairesinin dışına çıkınca, derviş onu uyarmalıdır. Mürşit kibirlenmeden dervişe teşekkür edip şeriatı garraya yapışmalıdır. Sorgulayıp yeniye açık olan ve sorgulayanları küçümsemeyenler güdülmekten kurtulmaya aday olmuşlardır. Her birey Allah kuludur ve Allah ile bireysel olarak muhataptır. Kalem korumadan yani kişi ölmeden, edinilen her türlü mertebe kaybedebilir. Onun için ölüme dek zahiri ameller terk edilemez.
- Meczup ve mecnunların kusurlarına bakılmaz. Hem de onların libasına göz koyulmaz. Bırak onları kendi haline sen yoluna revan ol…
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz ile Kur’an ete kemiğe büründü. Nasıl ki et kemik beden olmadan ruh görünmez ve bilinç oluşmaz, öyle de; Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz olmazsa, hak kelâmı dillenmez ve vücut bulmaz.
- Çok önemli bir konuya da değineyim. Müslüman, ticaret yaptığında derler ki dini ticaretine alet eder. Üretim yaptığında derler ki dini kullanıp sömürür. Siyaset yaptığında derler ki dini siyasete alet eder. Hiç bir şey yapmadığında derler ki Müslüman tembeldir. O zaman Müslüman her şeyin hakkını verip dinine laf ettirmeyecek. Sonra da şöyle diyecek, o gülen gülsün, hak bizi bilsin hem hak yolculuğumuz ölüme dek devam etsin.
- Tek tabi olduğun Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz olsun. Araya ikinci şahıs girdi mi, vuslatı unut.
- Manevi âlem insan için bir ağaç gibidir… Kimi konar oranın ev halkı olur. Kimi göçer gider geriye bakmaz olur.
- Malum bilinen varlıklardır. İlim ise bu varlıkları var eden Allah’ın zatının nurudur. Eğer sen malum olarak Allahın zatını alırsan, hata edersin. Çünkü zaten Allah’ın zatı dediğinizde ne ilim kalır ne de malum. İlimin maluma tabiiyeti ile malumun ilme tabiiyeti tümüyle varlıkların dünyaları ile alakalıdır. Allah’ın mutlak zatı ile alakası yoktur.
- Malum ilme tabi olup ilmin değişik vecihlerine tanıklık eder. Malum insan ise ilme tabiiyette celbini deşiğim ile muvazzaftır.
- Mana yolunda irşad edene manevi yolcuktaki yol ayırımları sorulur. Maddi dünya sorulmaz. Maddi dünyayı soranlar manevi havayı doymayanlardır.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize saygısı olmayanın ilimden payı yoktur. Dırdır eder geçer gider.
- Müslümanlar İslam der ve Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin yolundan taviz vermez. Müslüman asla Kur’an Müslümanlığı demez. Zaten Kur’an olmadan Müslümanlığın olamayacağını bilir. İslam dininin hakikatine gönül verenler, Kur’an Müslümanlığı tabirini genç nesli kandırmak için din düşmanları tarafından ortaya atılan bir tabir olduğunu bilir. Peygambersiz İslam inşasını kurup insanlığı İslam’ın yaşam alanından uzaklaştırmak isteyenler bu deyimi kullanmıştır. Hiç bir sahabe veya sonraki İslam âlimlerinden böyle bir kelime varit olmamıştır. Son otuz yıldan beri oluşan bu kaosta namazı bile kaldırtıp vay efendim namaz yok salât var diyerek namaz bu ümmetin başına ürünmüş en büyük beladır dediler. Peki, salât nedir dediğinizde ise, saçmalayıp güya iyi huylar olduğunu söylerler. İslam’a Kur’an Müslümanlığı demek, dini İslam’ı mubine destek değil köstekliktir. Bu yeni moda din düşmanlığı hikâyelerine ancak din konusunda cahil olanlar inanır.
- Merhamet seni sana verir. Gazap seni senden alır.
- Maymunu kendisine ced bilen ve öyle yaratılmış olduğuna inanan kişi, imansız olup cehennemde zebanilerin şempanzesi olur.
- En büyük manevi değerimiz, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizindir. Herhangi bir eğitim usulünde, eğitmende aranması gereken ana ölçü şudur ki, bir cemaatin müdavimleri git gide daha çok Allah ve Resulüne olan sevgileri, ilgileri ve yönelişleri artıyor ise yol doğru yoldur. Yoksa orada rehber olan kişiye sevgileri yönelişleri artıyor ise, gündemlerinde ve gönüllerinde daha ağır basıyor ise, orada Allah’ın mekri vardır ki oradan uzaklaşmak için delik ara ve hemen uzaklaş. Çünkü Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin baş ve rehber olmadığı yerde Allah’ın rızası yoktur.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz Mekke fethinde herkesi affettiği gibi sende affet.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin dizi dibinde oturduğunda… İşte o zaman insan olmaya yol bulacaksın.
- Tüm hayvanlar aşkın en zirvesini yaşarlar. İnsan ise muhabbetullah için var edilmiştir. Muhabbetullah ise, aşk değildir.
- Anlamadığın şeye metafor de sıyrıl. Ne ala memleket. Sonra Portakala bile metafor demeyesin. Beki de portakal simülasyondur!
- Demek ki peygamberimizin Cebrail’i görmesi metafor saçmalığı falan değildir. Tümüyle kuşatıp ondan büyük olduğu için görmüştür. Evet, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz Cebrail’den büyüktür. Bunu anla artık.
- Birçok Allah velisi kul, Hayvandan aşağı düşenlere aşk aşk diye diye onları motive edip, bari az bir şey düştükleri girdaptan çıkmalarını amaçlamışlardır.
- Bir maksudun varsa, varmak için yoluna revan olmalısın. Yoksa ulaşamazsın. Tek maksudun rabbin olsun. Gerisi yolu için revan olsun. Rasulullah sav sünneti yaşamın olsun. İşte o zaman hedefine doğru yola çıkarsın.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz iki katlı ev yapan sahabeye küsmesindeki kinaye şu olabilir ki; yüksek yüksek uçup çok yüksek havalarda gezmeyin. Yok, bilmem vahdetmiş, bilmem marifetmiş derken kayar ayaklar. Ayağınız yere bassın yere yakın olun, yani şeriattan taviz vermeyin. Yoksa tepe taklak olup yere çakılırsınız diye işaret etmiş olabilir.
- Birlikten kuvvet doğar Fırkalaşmada ve cemaat-cemiyetlere bölünme de ise güç biter. Tek tabi olduğumuz Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir. O’nun dışında birine tabi olan, patikalara sapmıştır. Her an kurtla baş başa kalabilir. Kurt her an kapabilir.
- Farkında olduğumuz tüm âlemlerin kalbidir Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz. Kalb atmazsa, beden ölüdür.
- MUHAMMEDİ olan… Gönlünden tüm cemaat ve fırkaların tüm sevgisini ve aidiyetini çıkartıp sadece ve sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize bağlılığını benimseyen ALLAH KULUDUR.
- Hz. Muhammed sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz membaıdır Nuri Muhammediyeye, çeşmedir gayeyi rahmaniyyeye, güneştir aklı evveliyyeye, manadır nefsi külliyeye. Sende ona dön ve kurtul tüm tefrikadan.
- Hz. Muhammed sallelahu aleyhi ve sellem efendimizi sevip huyuyla huylanacaksın ki; özündeki Nuri Muhammedi canlansın. İşte mesele budur.
- Muhammedi imiş… Muhammedi olan sadece fayda verir hem faydalanır ama tapmaz. Hz. Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz tüm putları kırdı. Yoksa duymadın mı?
- İnsan; membaıdır Nuri Muhammediyeye, çeşmedir gayeyi rahmaniyyeye, güneştir aklı evveliyyeye, manadır nefsi külliyeye.
- Muhammedi bir dünya özlüyorum… Mezhebi ayrışmanın olmadığı bir dünya… Fırkalaşmanın olmadığı bir dünya… Cemaatleşmenin olmadığı bir dünya… Cemaat camide olur ve namazla sınırlıdır… Gerisi fırkalaşmaya girer ve her fıkrada(Fırka ama fıkra gibi gülünç bir kalıplaşma) kendi yolunu doğru, gerisini bozuk görür. Irkçılığın olmadığı bir dünya özlüyorum. Yalanın ve dolanın olmadığı bir dünya özlüyorum.
- Ne olursan ol gel demiş diyen… Gel işte gel, gel hak deryasına… Var sende Nuri Muhammedi mayası… Gel işte demiş, gel hadi gel…
- Mezarlık… Sessiz ve sakin bir yer. Hüzün ve pişmanlık diyarı… Aslında aynalı babanın mekânı…
- Mutsuzluk parasızlık değildir. Borcun yoksa günlük yemeğin varsa ve başında bir damın varsa en zenginsin. Kilolarca altının varsa ama gözün açsa, en fakirsin. O yüzden denmiştir ki; kanaat en büyük hazinedir
- Kim ki Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize dil uzatırsa, onun dili ilimden mahrum olur.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz olmadan hayatın ne tadı olur ne de tuzu. Cana cansın ya Rasulellah sav…
- Rüyada Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi görmenin dışında, birileri bana reel yaşamda Allah’ı veya peygamberi gösterdi demek, şeytanın kişiye oynadığı en büyük oyundur. Çünkü Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz sadece rüyada görülebilir. Onun dışında kimse zahiri gösteremez. Olsa olsa şeytan kandırıp kendi yolunda daim etmek içindir.
- Fark edildi ki; ehlisünnet dediğimiz Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yolunu terk eden sapıtmıştır.
- Muallimi bulduğunda sakın onu üzme. Çünkü bir muallim kolay yetişmez. Üzülen muallim rabbine rücu eder.
- Manevi olarak semanın kapısı kâfire kapalı olduğu gibi, zahiri olarak da göğün kapısı kâfire kapalıdır. Asla geçemez.
- Münazara olmuş bir yerde. Süt beyaz mı kara mı diye. Süte kara diyenler kazanmış. Çünkü aklı ikna etmişler. Her aklını ikna edeni gerçek sanma. Bil ki iman ve teslimiyet seni rahmana ulaştırır.
- Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimize inanmayan iman ehli değildir. İman ehli olmayana ise, cennet haramdır.
- EL VER MUHAMMEDE (sav)… Muhammed lideridir âlemin… Yolu onunla tanıttı rabbul âlemin… Ona el ver ol emin… Onun elidir yed-ul emin… Başka arama bir el… Kaybedersin tutmaz seni bir el… Sıkı tutun onun elidir haktan uzanan el… Hakkın elidir onun elinin üstündeki el.
- Marifet birine tutunarak yükselmek değildir. Asıl marifet, çeşmeden su içip yükselenden yükselmenin dersini almaktır.
- Muhammedi bir ilme hasretti insanlık tüm diyarlardan… Rabbi nasip etti de haykırış fışkırdı Hıra’dan… Sonra örtüler serpildi üzerine karaborsadan…
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin izinin dışındaki her iz çıkmaz patikadır… Ey nefsim… Sakın ha… Sana hoş geldi diye gayrisinin peşine takılma…
- Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz yaşayan Kur’andı. Onun yaşamı Kur’an tefsiri idi. Sahabeler Kur’anın tefsiri olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yaşamını altın tepside bize sundu. Kalplerini mühürletip kendilerini nasipsiz edenler ise, ona dil uzatır durur. Kendilerini mahrum ettikleri gibi ilmi yeterliliği olmayanları da mahrum ederler.
- Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz asla ve asla hevesinden konuşmadı. Kur’an yanı sıra diğer her elfazı da nüzul ile gerçekleşti.
- Dinde sadece Kur’an yeterli olsaydı, Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin bir defada iner ve Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin hemen dünyadan alınırdı.
- Ekşi sözlükteki yazılar, Facebook, Twitter, YouTube daki yorumlar veya haber portallarındaki haberler gibi yazılan yazılar okunduğunda, hem TV lerdeki film, dizi ve haberler izlendiğinde, o yazan kişilerin ruh hali veya görüntüdeki kişilerin manevi yapısı direk kişiye yansır. Ve kişiyi huzursuzluk bürür. Çünkü o yazıları yazan veya o bilinçli olarak o görüntüye giren kişinin ruh hali, yazı ile beraber veya görüntüyü verdiği anda doğaya salınmıştır. İşte yüzlerce kişinin negatifliği bu şekilde kişiyi sarar ve mutsuz eder. Onun yeri güvendiğimiz mana erlerinin yazılarını okursak, huzur dolarız.
- Yedi makamı geçen bire geri dönmelidir. Her insana ondan görünmelidir. Aslında döndüğü ilk makam değildir. Sekiz cennet kapısını açarak dönmüştür.
- Bazen bir sözün söylendiği kişi ve makam da değişiklik gösterebilir. Örneğin; Bir doktor hastalığın adını ve sebebini hastaya ayrı anlatır, hocasına ise ayrı anlatır. Hitap karşındakine göre olur.
- Bazısına bakıyorsun tasavvuf un zirvelerini yaşayanlardan bilgi kırıntılarını (ilim demiyorum) almış ve sonradan görmeler gibi ahkâm kesiyorlar. Çok komik… Bu haldir kardeşim mal değil. Mal sananlar mal olurlar. Bir şey diyeyim mi kardeşim. Hisseden kişide ne kendi kalır ne de zevk duyacak biri. O kadar basit mi sanırsın o makamlarda yaşamayı.
- Mana yolunda mesafe kat etmek için sahiplikten arınmak gerek. Bu yola girenler ancak tüm isteklerden arınmakla hedefe kilitlenirler.
- Mana yolunda yürürken sahiplenmekten arın. Hakkın nazarının dışındaki her nazardan arın. Öylece Allah’ın himayesinde barın.
- Masiva Allahın halk ettiği her şeydir. Subaşı varken kanaldan su içilmez be dostum.
- Açık kalsın mabedin, ki içinde secde edeyim…
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz ile peygamberlik yani nübüvvet ve risalet son bulmuştur. Kimse kendisini veya başkasını sahte peygamber ilan etmesin. Tüm bu propagandalar, imansız olan ezoterizm ustaları tarafından ortaya atılmıştır. Onlar ise şeytanın düdüğüdürler.
- Secde mü’minin miracıdır. Başka miraç düşünen özüne çok aç kalmıştır.
- Miraca bu dünyada açık olarak sadece Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz gitti. Başka da hiç kimse zahiren dünya gözüyle gidemez..
- Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin hayatı bizim için ana esastır. Gerisi nefsi emarenin şakırdamasıdır.
- Azizim… Geçici makam sahiplerine yağcılık yapacağına, Asıl makam sahibi ile ülfet kur.
- İçinde ateşi yakan Malik’ten geç ve Rıdvan’a er ki gül bahçe olsun makamın.
- Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin düşünce tekniği yanı sıra düşünme tekniği arayan battıkça batar.
- Araplar kız çocuğunu diri diri gömerken, kızını omzuna alıp Mekke sokaklarında dolaşan kişidir Hz. Muhammed mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz.
- Mana yolunda yürünürken kimseye asla kalp konulmaz. Çünkü kalbi değişim her an yaşanmakta ve kişi halden hale dönüşüp öyle anlık esintiler yaşaya bilmektedir.
- Maneviyatına dil uzatanı hiçbir yerde arkadaş etme. Koyuver gitsin.
- Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi devreden çıkarıp Kur’anı ise kuru bir test kitabı gibi gösterip yeterdir diyenler şeytanın sesi olmuşlardır.
- Mana yolculuğu ve akabinde semanın açılması samimiyetle hakka yönelenlere nasip olur. İnatla üstünlüğünü kabul ettirmeye çalışanlara değil.
- Kim ki; Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin herhangi bir ashabına dil uzatırsa, ben ondan beriyim. Sahabelerden her biri bir yıldızdır insanlık semasında. En büyük veli dahi Hz. Vahş ra kadar yükselemez.
- Hikâye edilir de… Aslında gerçek durumumuz… Hz. Musa aleyhisselam tur-i sinaya Allah’la görüşmeye giderken sırtında odun taşıyan yaşlı biri kendisi için bir eşek dileğinde bulunmuş. Hz. Musa aleyhisselam dileğini iletince… Allah Hz. Musa aleyhisselama dedi ki, o kuluma şöyle söyle; onun haset ettiği bir komşusu var. Ona iki eşek için dua etsin. Kendisinin de dileğini kabul edeyim ve ona bir eşek vereyim. Hz. Musa aleyhisselam dönüp durumu iletmiş. Yaşlı adamın cevabı şu olmuş. Ne komşuya iki eşek, ne de bana bir eşek.
- Beklentisi olanın varacağı bir makam olamaz. Ulvi makamlar, makamsızlık markalarıdır.
- Öyle oluyor ki Allah’ın mutlak değişmez sistemini idraklere sunmaktan aciz kalıyor insan. Acaba, bana ne deyip kozasına gerisin geri mi çekilmek gerekir? Der nefis zamanın belli başlı anlarında. Bilmem ki der durursun işte o an…
- Bir insanı mürşid olarak görmek yani Allaha rağmen bir şey beklemek, en büyük sakatlıktır.
- Sanki murşidlerin kuyruğu mu var onu beş duyu ile tanıyasın. Tövbe tövbe… Kalbini aça kalbini, hemen tanırsın o zarafet nurunu…
- İlim Allahın en büyük sıfatıdır. Allah’tan büyük mürşid mi olur.?
- Mutluluk her insanin hayali…. Ama yolu ne? İşte yolu bilinemiyor bir türlü…. Çünkü aklımız var bedensel dertlerle bocalar ama aklın ötesinin de var olduğuna inanç teslimiyetimiz yok. Ararız ve teslim olmayız.
- Muhammedi olan Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz, ebucehilin onca zulmüne rağmen defalarca kapısına gidip davetini yeniledi. Muhammedi olunması lafla değil, bizzat insanlar arasına karışıp dertleriyle dertleşip üzüntüleriyle dertkeş olup sevgilerine ortak olmaktır. En büyük dert ise, gözün önünde hemcinsinin azaba duçar kalmasıdır.
- Eşi, dostu, amcası, kayınpederi ve birçok arkadaşı zengin olduğu halde, O (Sallallahu aleyhi ve sellem…) zenginliği değil fakirliği seçti, kuru ekmek bulamadığı günler oldu. Öylece fakrın zahiri yönünü de nefsinde uygulayarak mutlak a’ma makamında karar kıldı.
- Her bir meslek alanında yetişmiş ve insanlara hitap etme formunu yakalamış kullar var.Esas olan ise, formsuz aktarım..Doğal ve kendinden kendine…
- Mutavassıt olmak genelin bakış açısıdır. Genel için her iki uçta yani teşbih veya tenzihte yoğunlaşmak farkına varmadan ayağı kaydırır. Hıristiyanların İsa Allah’ın oğludur demeleri veya Yahudilerin buzağıya tapmaları gibi. Genele eskiler Avam demişlerdir. Akılını imanla besleyip hakikati okuyanlar ve zikir de daim olanlar, ince sırlara muttali olurlar. Mutavassıt akıl ve zekâ sahipleri tasavvuf kitaplarından heveslenip, bende o ilme sahip olayım derse hata eder. Aslında başa bela olan kavram “sahip olayım”dır. Pazardaki elmaya sahip olayım gibi manevi ilimlere sahip olunmaz. Sahip olmak isteyen tüm benliği terk etmesi gerekir. Benlikten geçen erir. Zorlamaya gerek yoktur. Tasavvuf ehli Allah’a öyle teslim yaşar ki, Cenazenin gassala teslim oluşu gibi nefsi isteklerini terk eder. Bu yol emek ister emek kardeşim emek…
- Her imam arkasındaki cemaatten mes’uldur. Cemaatin hatasını her namaz sonrası cemaatine anlatmak zorundadır. Yoksa vebalinden sıyrılamaz. Hem imam olacaksın hem de ne halin var gör diyeceksin… Bu imam olana yakışmaz. İmam cemaatinden özellikle de müezzininden sorumdur.
- Kimse kimseye maneviyat vaat edemez. Maneviyat, kişinin kendi çalışması ve daha önce o basamakları geçmiş birinin desteği ile özünden varacağı ve mekânsız yerin adıdır.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz ilmin şehri, Hz. Ali kv ise ilmin kapısı… Hz. Ebubekir ra ilmin suru, Hz. Ömer ra ve Hz Osman ra ise, ilmin taban ve tavanı… Hz Hasan ra ve Hz. Hüseyin ra ise ilim şehrinde açılan gonca güller… Onlara ve onların yolunda olan mübarek nesle uzanan eller sonsuza dek lanetlendi. Onları neslini seven ve yolunda olan ise, imanını kaleler içine alıp korunaklı yaptı.
- Makro planda oluşan yaratımın yanı sıra, mikro planda ise melek, kişisel huy ve ahlakın yani “meleke”nin kişiye özgü olarak kendi ameli cinsinden kendisine görünür bir vaziyette ve kendisi için resimleşmiş halidir. Hayvandan, cinden ve insandan… Her bir amelinin şekline göre kendi dünyasında ve kendine özgü olarak zuhur eder. İnsan ve cinden melekleşen melekeler ya kişiye huri ve gılman şeklinde ebede kadar zevk verecek resimler şeklinde olacaklardır. Veya aşağılayıcı zebaniler şeklini alacaklar ve ebede kadar azap verecek bir resme bürüneceklerdir. Tercih bizim. Besmele elimize verilmiş en büyük hazine. Rahman’dan rızık alıp Rahim ile geleceğimizi inşa etmek ise, elimizde.
- Ne oldu da Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz Mekke’de genel ahali tarafından hep dışlandı. O’na delirmiş dediler. Ciddi diyorum, neydi mesele? Acaba ne diyordu? Bu konunun aydınlatılması çok önemlidir.
- 23 yıl geçen Nübüvvet ve Risalet devirlerin de aklımıza takılan hayat-ı nebi sadece savaşlar ve barışlardır. Çünkü sadece bu öğretildi her bir derste… Ya Allah aşkına Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin yaşadığı ömrü hep savaşla mı geçti? Ne de az düşünürüz. O’nun tüm savaşları savunma amaçlıydı. Toplam iki ay gibi sürmüştür. Ya geri kalan 22 yıl 10 ay ne yapmıştır? Ne de az düşünürüz.
- Öğle ve ikindi namazları her zaman mescide gidemeyeceğin bazen normaldir ki, genel de iş saatidir. Ya sabah, akşam ve yatsı… Bu vakitlerde genelde halk, genel olarak ya evinde dinlenmede veya kıraathanede sohbette… Unutmayalım ki, eğer Müslüman isek genel olarak cenazemiz mescitten kalkacak. Mezarda önümüz kıbleye dönük edilecek. Zorunlu olarak mescide girmeden önce, gönüllü olarak gönlümüzün yönünü mescide çevirelim. Yoksa ruhumuz fakir kalır. İslam cemaati mescitte olur. Sohbet mescitte olur. Namazın efdali mescitte olur. Ders mescitte olur. Toplumsal sorunlar mescitte konuşulur. İhtiyaç sahibi mescitte bilinir ve yardımına koşulur. Mescitle irtibatını kesenin özüyle irtibatı kesik kalır. Kısaca mescit, hayatın merkezinde olur. Yoksa bina yapıp binanın heykeliyle öğünmek bidat olur.
- Yok, yok işte… Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizden öte mutlak bir insanı kâmil ve mutlak bir mürşidi kâmil. Vardır diyenin vardır bir gediği. O gedik çeker onu kendisine kör ve sağır eder. Daha sonra terk edilmeye mahkûm eder.
- Makamlar olayını bilmeden tasavvufun ilmî ile ilimleşmeye çalışmak, bırak psikolojiyi kişinin yaşam felsefesini de bozar.
- Sakın ha… Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin dışında, hiç kimsenin çekim girdabına girmeyin. Önce sizin akışınızı kurutur, sonra da sizin bilincinizi kendisiyle mahdut eder.
- Mehdi gelir veya gelmez o bizi ilgilendirmez. Geleceği varsa elbette göreceği de vardır. Ama Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz bizzat gelmiştir. Neyine yetmiyor? Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimize inanmayan, gelip gelmeyeceği tartışmalı olan mehdi gelince mi inanacaktır. Biraz zor… Bu hal; susuzluktan kıvrandığı halde, elindeki su matarasını açıp içindeki hayat veren sudan içmeden, gelip gelmeyeceği belirsiz olan bir kervandan su beklemektir. Sen suyunu iç, kervan gelirse ne ala, gelmezse; susuzluktan helak olmazsın…
- Bir insanı mutlu etmek en büyük zevktir. Kardeşlerim… Sizde en güzel mutluluğu insanları mutlu etmekte arayın.
- Mü’min halim olur… Ama izzeti nefsini korur. Izzeti nefsi korumak bireysel olduğu gibi toplumsal yani kollektif olarakta mevcuttur. Korumayan kırılır…
- Maşuk eğer ki keserse ışığı, aşıkta aşktan emmare kalmaz.Yani aşığın aşk ışığı dahi maşukun güzelliğidir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz olmadan sen Kur’anın ruhuna eremezsin.
- Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz ile kur’an ete kemiğe büründü. Nasıl ki et kemik beden olmadan ruh görünmez ve bilinç oluşmaz… Öyle de; Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz olmazsa hak kelâmı dillenmez ve vücud bulamaz.
- Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimize küçük gözle veya yan gözle bakan, Yahudi veya Hıristiyan’ların çeşmesinden su içmiştir.
- İçinde olduğumuz ve görüp görmediğimiz tüm varlık aleminde en büyük varlık Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizdir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimize küçük gözle bakmak en büyük bedbahtlıktır.
- Sebe süresi 23. Ayete kulak verelim… (Huzurunda şefaat faide de vermez, ancak izin verdiği kimseninki müstesna, nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman «rabbınız ne buyurdu?» derler. «Hakkı» derler, o öyle yüksek, öyle büyük.) Ayete dikkatli bakın, Allahın izin verdiği şefaat edebilir der. Peki gelmiş geçmiş tüm insanlık içinde Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizden daha büyük biri var mıdır ki ona şefaat izni verilsin de Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimize verilmesin. Bazı kişiler düşmüşler kendini bir kaç bilmezin peşine de hakikatta var olan bir çok şeyi inkara yelteniyorlar ve yazık ediyorlar. Kesinlikle biliniz ki en büyük insan Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizdir. Madem ayet şefaat Allah’ın izniyle vardır diyor. Hem madem Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz en büyük varlıktır. O zaman Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimize şefaat izni verilmezse hiç kimseye verilmez. Ki Ayet muhkemdir ve hükmü açıktır.
- Muhammedi olalım aziz kardeşlerim… Biri çıkıp orijinal kaynaktan haber verdiğinde, hemen kimin ağzından dökülmüşse onun adına etiket yapıştırırız. Çok mu zor Muhammedi olmak… Aziz kardeşim; elinde olsun hakka götüren sancak ki, bu sancak Muhammedi nurdur. Bu sancağı tutmayan yanacak iki âlemde; maddi ve manevi. Muhammedi olmak… Sırf ve som olmaktır ve asla hiçbir fertten maddi ve manevi bir şey beklememektir. Muhammedi olmak… Tüm görüşlere açık olup hiçbir şeyle kayıtlanmamaktır. Çok meraklıyız insanlara etiket takmaya şu şucu, bu bucu diye diye Müslümanları yüzlerce fırkaya bölmeye çok evet çok meraklıyız. Bölüp parçalama öylesine genlerimize kadar işlenmiş, bir iki laf konuşan için hemen bilinçaltımız devreye girer acaba hangi cemaatten diye… Ya çok mu zor Muhammedi olmak… Kardeşlerim; sırf ve som olmak en büyük özgürlüktür. Muhammedi olmayanın vay haline… Din; O’nun dilinden saf ve katıksız olarak bize ulaşmıştır. O’nun anlatımına gönlünü oturtmayıp başka kişilerin peşine takılmak akıl kârı olmasa gerek. Kim olursa olsun anlattığı şey resulün dilinden ve yaşantısından dökülenin dışında ise, zaten batıldır. Eğer Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin dediğine uyuyorsa, o zaman neden saf dini, anlatan aracının adını kullanarak sunarsın. Allah katında bunun vebali büyüktür. Din İslam’dır. Allah bu isimden hoşlanmış, yarattığı düzenine bu adı vermiştir. Resul olarak Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizi Allah bize seçmiştir. O zaman O’nun dizi önünde oturup ondan dinimizi öğrenmeli ve Muhammedi olmalıyız. Muhammedi olan… Gönlünden tüm cemaat ve fırkaların tüm sevgisini ve aidiyetini çıkartıp sadece ve sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize bağlılığını benimseyen Allah kuludur. Hepimiz kulluğa tabiyiz. Kim ki bize başka bir isim takarsa, onlardan ve taktıkları isimlerden beriyiz. Çünkü sadece ve sadece Allah kuluyuz.
- Bir kelebek gibi özgürleşen insan, bulunduğu ortamın rengine bürünerek kimseyi asla kırmaz. Çünkü onun gönül dünyası Nuri Muhammediyeye yüzünü dönmüştür.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz; duanın kulluğumuzu hatırlatan yönünü ve Rab-kul ilişkisini anlatan hususlarla ilgili şöyle buyuruyor: “Şüphesiz ki, Allah çok hayâlı ve çok cömerttir. Bir kimse ellerini açıp dua ettiğinde onu boş çevirmekten hayâ eder, utanır” (İbni Mace, Dua, 13) Acaba ne demek istemiş? Olayı anlamayan hemen inkâr eder. Der ki; “böyle hadis olamaz” der. Ya anlamayıp reddettiğiniz bir hadis, tıpkı bu hadis gibi kapalı mana içeriyorsa… O yüzden anlamadığımız hadisi inkâra gitmek yerine, mahiyeti hakkında kafa yoralım. Nice nice sırların açıldığına şahit olacağız. Şimdi gelelim hadisten anladığımıza… Allah çok hayâlıdır demek, madem Allah içsel veya dışsal bir ilah değil, o zaman… Hayâlı olan, özüyle kabıkavseyne erer. Allah çok cömerttir demek, madem Allah içsel veya dışsal bir ilah değil, o zaman… Cömert olan, özüyle kabıkavseyne erer. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz miraçta, tüm özellikleri ile kabıkavseyne ulaştı. Allah’ın boyası der ayet bu hale başka yerde. Kabıkavseyne eren bir insan, öyle hale bürünür ki; attığın da sen atmadın atan Allah’tı sırrı tecelli eder. Böyle bir halde yaşayan birinden bir şey istenilince, kabıkavseynde yaşayan vermemeye utanır. Duymadın mı ki Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizden kim ne istemişse vermiştir. Asla yok-hayır’لا dememiştir. Sadece kelime i tevhit de LA لا demiştir. Ya hu her ayet ve hadis bizi anlatır. Biz hala düşmüşüz hayaller peşine…
- Mana yolcularına bir kaç terennüm… Yorulacaksın çalışırken… Zorlanacaksın tümsekleri aşarken… Şikayetçi olmayacaksın ufka göz dikmişken… Terleyeceksin koşarken… Keşkelere sığınmayacaksın anlık başarısız olmuşsan… Yol arkadaşın ile yolculuğa çıkmışsan söze ama diye başlamıyacaksın… Girmişsen hak sevdası yolculuğuna, o yoldan geri dönüşü sileceksin içinden… Muhabetullah yolundaysan eğer, hak koşar adım gelir sana… Sen koyuldun ya hak yoluna artık gözün geride kalmasın… Hak yolundaysan başın feda olsun hak divanına… Bil ki seni satın alır ama seni sana bırakır karşılığını ise dünyayı cennet yurduna tevdi ederek… Sakın kapris çizip et kemik bedene dönmeyesin ayagına diken batarsa… Yolunda ah edip vahlanmayacaksın sakın… Allah sevgisi bilek gücü değil yürek gücü ister. Yüregin yetmişki düşmüşsün bu yollara ve kulak vermişsin zatı rahmana… Ereceksin maksadına…
- İslam tarihinde Kur’an ve hadisten Allah’ın yaratım düzen ve fıtratını okuyup sunan onca alimi arka plana itip kopkuru bir meal ile hüküm verirsen, sapıtırsın.
- Meal sarı çizmeli mehmet ağanın Kur’andan anladığıdır. Sen meal okuyarak Kur’anı değil sarı çizmeli mehmet ağanın anlayışını okuyursun.
- Sadece meal ile dinimi öğreneyim diyen mealzede olur. Kendisine yazık eder.
- Öyle cahilce bir güruh türedi ki; herkesin inancına uydurulmuş din derler. Halktan çekinmezseler, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize dahi uydurulmuş dine tabi olduğunu diyecekler. Subhanellah… Neymiş…. Sadece meal… Gerisi uydurukmuş… Allah islah etsin… Azizim… 1435 yıldır Kur’an ve sünnet ışığında İslam’ın yaşam alanında hayat süren milyarlarca insan hata yapmadı. Unutmayın ki icma-ı ümmet hata yapmaz. Ferdi günahlar ise umumu bağlamaz…
- Sadece meal deyip olayı bilmeyenleri meale yönlendirip meal okutup hüküm çıkartan ve akabinde mealzede olup dini islamı mubînin içinde çelişki var deyip herşeye sırt çevirenlerin sayısı az olmasa gerek. Görürseniz bir mealzede, onunla çok nazik konuşun. Çünkü enkazın altında kalmıştır.
- Yaşam ve söylemleri uyumlu olmayan hayatını serap eder. Az bir karşılık ile sonsuz mirası kaybeder.
- Elbette manevi anlatımları anlamak için somutlaştırmaya ihtiyaç vardır. Lakin bazı hususları çok somutlaştırırsan tadı kaçar. Verilmek istenilen mesajın uzağına düşülmüş olur.
- Yazılarımız tasavvuf yolcularının yürürken hissettikleri manevi duraklardır veya yol çevresinden görünen esintilerdir. Bu durakları veya esintileri somutlaştırarak yazmamız, yazılarımızın dünyevilikle alakalı olduğu kanısını doğurmasın. Hem tüm yazılarımız ve benli senli gibi gelen elfazlarımız, tümüyle nefsim ve ruhumun bir birlerine hitabıdır. Asla kimseyle ilişik değildir. Bir kişi de esilen rüzgâra kapılıp nefsine hisse çıkarıyorsa, o da onu bağlar. Hem yazılarımız asla ve asla dünyevi bir çıkar için yazılmaz. Hele hele siyasi oluşumların yakından uzaktan bizle ilişiği olamaz. Siyasi bir figüran da asla olamam. Bizim meşrebimiz fıkhın işaret ettiği nispette ilim ve tasavvuf yolculuğudur. Asla ve asla şer’i hükümleri geri plana atanlarla da işimiz olamaz. Çünkü biliriz ki şeriat ile tarikat insanı hakikat ve marifete taşır. Onun içindir ki gayri yol ve meşreplerin bizimle ilgisi olamaz. Hem bizim tasavvufi meşrebimiz Sevr mağarasının meşrebidir. Orada Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Hz. Ebubekir es sıddıkı daldırmıştı sonsuz deryaya. Yılan dahi kıskanmıştı o ülfeti. İşte o ülfete talip olduk yıllarca. “Men talebe vecede” “kim talbe ederse karşılaşır” prensibiyle karşılaştırmayı umduk rabbimizden. Umarım talip olduğumuz muhabbeti tadar ve dünyadan öylece çekip gideriz. Allah sa’yımızı tamamlamadan dünyadan ayırmasın. Amin… Bihürmeti Fatiha ve Yasin…
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem Efendimizin Kâbeden kabikavseyne kadar tüm yolculuğu EL VEDUD ESMASININ tecelli kuvvesiyle oldu. Bu bazen burak oldu. Bazen refref oldu. Bazen miraç oldu. Nihayet Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz perdesiz olarak hak ile buluştu.
- Yaramazlık eden öğrenciye bazen muallim kaş çatar. Hani dayak yasak ya, ne yapsın gariban muallim… Yoksa başına çıkarlar…
- MABED nedir? Her bir ayetin batini ve işari manalarının yanında zahiri manaları da esastır. Yani Kur’ana baktığımızda camilerin inşasıyla ilgili birçok ayet ile karşılaşırız. Hadisi şeriflerde de camilerle ilgili birçok hadis bulunur. Allah resulü Küba’ya vardığında ilk işi mescit inşası olmuştur. Medine’de ilk işi, Mescidi nebevinin arsasını alarak Mescidi nebeviyi inşa etmiştir. Sahabeler bir yere İslam’ı tebliğe giderlerken, mabetlerde ibadet edenlere karışılmaması emredilmiştir. Yöre halkı Müslüman olmuşsa, orada ki mabetlerini camiye çevirmişlerdir. Mabedi hayatından çıkaran bir halk, yok olmaya mahkûmdur…
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz ve Kur’an bizi asıl kitaba götürür. Asıl kitap الم diye bize işaret edilmiştir. Yok, bilmem kimin kimin yolu… Ya hu geç bunları. Çoğu evet çoğu fıkralar var ki cinni ilhamla insanlığa sunum yaparlar. Nitekim kıyamet günü Allah der ki; “Ey cin topluluğu insanların çoğunu etkiniz altına aldınız”. Bu ayet boşuna mı indi?
- İslam’ı tasavvuf, itikat, fıkıh, hadis ve daha değişik adlarla bölümlendirdiğimiz ve adeta fırkalaştırdığımız İslam’ı, tekrar Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin gözüyle Temaşa edersek, tüm kavgalar biter.
- Bazıların tüm işi bitmiş ve başka işi kalmamış gibi. Sabah kadın akşam kadın… Bırakın kadın Allah sözü üzeri özgürlüğünü yaşasın. Kadın erkeğin kölesi değil be. o da mutlak halife. Hatta hatta halife olması için erkekten bir adım önde. Sakın deme kadından nebi olmaz… Sanki sen nebi oldun da kadın geride kaldı. Nebilik kapandı. Duymadın mı son nebi Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir.
- Melekût ceberut lâhut… Sırasıyla müşahede âlemleri…
- Elif Lam Mim manası hep sır kaldı. Bilenler perdeyi açmadı. Her biri bir tahminde bulundu. Gerçeği hep sırlar da kaldı. Elbet sırları deşen oldu. Deşen aynayı gördü. Tekrar kendine döndü. Sessiz sedasız yerine oturdu.
- Kesinlikle kendine çağıran boş davuldur. Sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize çağırandır sana dost. Sakın ha… Allah’a çağırandır deyip masal okuma. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz olmasaydı, kimse huzura tek adım atamazdı. Tek lider Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir. Sakın ha, Onu öldü sanma. Onun diri olduğunu Hz. Ömer ra ilk gün gördü. Hz. Ebubekir essıddık ra ise onun manevi diriliğini gizledi ki, insanlık ona tapmasın diye. Yoksa durum vahim olurdu. Çünkü daha insanlar birkaç yıldı ki putlardan kurtulmuştu. İşte vahameti anlayan Hz. Ebubekir essıddık ra,
- Müslüman eşittir insanlık’tır… İslam, insana insan olması için bildirilmiştir. Müslüman olmayı ayrı, insan olmayı da ayrı sanan, daha samanlıkta dolaşıyor… Hatta hatta ancak yakacak olacak kütüğünü süsleyerek bize satıyor.hemen söze başlayıp insanların bakışını Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin liderliği ile hakka revan etti.
- Ne de yanlış düşünüyoruz… Bir Müslüman ticaret yaptı mı, derler ki dini ticarete alet ediyor. Bir Müslüman siyaset yaptı mı, derler ki dini siyasete alet ediyor. Bir Müslüman her hangi hizmet yaptı mı, derler ki dini alet ediyor. Bir Müslüman hiçbir şey yapmasa derler ki Müslümanlar pısırıktırlar onlardan bir şey olmaz. Peki deyin Allah aşkına nasıl olacak? Müslüman olmanın bir şartı da, eğer üzerinde korku yoksa Müslüman olduğunu insanlara açıklamasıdır. Şimdi Müslüman olduğunu açıklayan ve mensubu olduğu İslâm dinine göre yaşayan biri, istese istemese dini vecibelerini yapacaktır. Böyle biri hiç bir şey yapmayacak mı? Pısırık pısırık oturup halka el mi açacak? Demesinler dini alet ediyor diye… Hayır, Müslüman her müspet işi yapacak, lakin dinini dünyevi işine alet etmeyecek…
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize Allah özel değer vererek yaratmış ve tüm yarattığı âlemlere en berrak ayna yapmıştır. Ondan daha berrak ayna yaratılmadı ve yaratılmayacak. Umarım Allah’ın izniyle şefaati bize de dokunur.
- Her meyve bir tecellidir. Seyrin aslı ise tecellisizdir. Başka isim yok, ne yapalım? Tefekkür et ve ulaş…
- Bir defa görenin bir daha gördüğünü unutması imkânsızdır. Lakin gördüğüne karşı pasif olup lakayt kalması olasıdır. İşte bu hale, kalplerin mühürlenmesi olarak işaret edilmiştir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize yaptığımız salâvatlar, onun ruhaniyetinden kendi ruhaniyetimize doğru, Allah sevginin verdiği tekâmülü, kopyala yapıştır yapmak içindir. Çünkü o, habibullahtı…
- Maddeyi mana yönetir. Baksana nazar ve haset ile kişi nasıl hastalığa maruz kalıyor ve madde manaya bariz olarak teslim oluyor. İnsan bilinci ve şuuru, her şeyin kaynağı olan ve mutlak olarak besleyicisi olan “mutlak bilinç”le birebir yapışıktır ve her an alışveriştedir. Bu da kişiden kişiye, eğer koruması yoksa etkiyi indirir.
- Mü’min bulunduğu mekânda zayıf düşerse, Rahman elbet yetişecektir.
- Etrafında kümeleşeceğimiz ve önünde tek saf olacağımız biricik insan, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizdir. Dolayısıyla tüm mehmetçiklere buradan selam olsun. Aksini söyleyeni kınarım. Zaten aksini söyleyenlerden ötürüdür dünyadaki kan ve şiddet.
- Maide suresi 104. Ayete kulak verelim; “Onlara: “Allah’ın inzal ettiğine ve Rasûle geliniz” denildiğinde, “Babalarımızdan gördüğümüz bize yeter” dediler. . . Babaları bir şey bilmeyen ve hidayet üzere olmayanlarsa da mı?” Elbette ayetin nüzul sebebi küfür ehline hitap etmek üzeredir. Lakin bizim için de elbette içinde dersler mevcuttur. Kur’anın her ayeti birebir bize hitap eder. Çalışmak ve mantık yürütmek her birimiz üzerine Allah hakkıdır. Onun için de atamızdan destek alıp, üzere oldukları yoldan ibret alıp, anımızı en güzel şekilde faydalı olarak doldurmak zorundayız. Yoksa kendimizi mühürlemiş ve geliştirmekten mahrum ırakmış oluruz.
- 124.000 tane nebi, 313 tane Resul den her biri, ayrı bir çeşmenin menba’ı olmuşlardır. Muhammed-i nur ise tümünü kuşattı. O yüzden dedi ki, ilim Çin’de de olsa gidin alın. Eğer tüm coğrafyalar ilim ile buluşmasaydı, kutlu nebi der miydi dünyanın dört bir yanından ilim toplayın.
- Melekelerimiz suretleşerek melekleşir. Ya bize iyi dost olarak “zevk”lendirirler sonsuza dek. Ya bize kötü dost olarak “azap”landırırlar sonsuza dek.
- Kimse kimseye maneviyat vaat edemez. Maneviyat, kişinin kendi çalışması ve daha önce o basamakları geçmiş birinin desteği ile özünden varacağı ve mekânsız yerin adıdır.
- Mü’min mü’minin aynasıdır. Ayna sadece karşında gördüğünü yansıtır. Aynadan başka şey bekleme.
- Medine sıcaklığı; oraya davet edilen sevgiler sevgilisinin sıcaklığı gibi sevecen ve tatlıdır.
- Mutluluğu ilimden aldık. İlmi sevgiden aldık. Sevgiyi EL Vedud esmasından aldık. EL Vedud esmasının cevelanını ilahi huşudan aldık. İlahi huşu ile mutluluğa erdik. Gayrı mutlulukları kesafet bildik. Öylece masivaya veda edip tümünü gönülden uzak eyledik.
- Melekelerimiz melek olarak surat alır. Ya cennete dek eşlik eder. Veya cehenneme giden yolda yoldaşımız olurlar.
- Matla’ı manalar kişiye özel anlatımlar olduğu için söyleyeni bağlar. İsabet ederse iki sevap, etmezse bir sevap gelir ki; bu da kişinin düşünce dünyasını çalıştırmanın ecri olarak kişiye hibe edilir. Ama takip eden mukallit; isabet etmeyen fikirler için kendisine hiçbir şey yoktur. Hatta hatta olumsuz hisseler de yükletebilir. O yüzden de hükmü işlerde taklit olunabildiği halde, hüküm barındırmayan hususlarda taklit etmek, kişi için sakınca barındırabilir. Örneğin namazın hususlarını ümmetçe içtihadına değer verilmiş bir mezhep imamını taklit ederek yerine getirebilirsin. Ama her hangi bir salâvatın terkibinde, eğer ki o salâvat; salâvatı oluşturan kişinin özel hallerini barındırıyorsa, o salâvatı okumak, sana fayda yerine zarar dahi verebilir.
- Her bir makamın arasında ayrı bir perde vardır. Aradaki ince perde hep olacaktır. Duymadın mı; iki deniz birbirine asla karışmayacaktır. İki ayrı yoğunluğa sahip olan su birbirine karışamaz. Bu mümkün değildir…
- Yer ve semada her ne ilim varsa, Ona konukluk etti bu Medine- münevvere. Salat ve selam onun konuğu oalan efendimiz Hz. Muhammed’e onun yakınlarına ve arkadaşlarına olsun.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz duanın kulluğumuzu hatırlatan yönünü ve Rab-kul ilişkisini anlatan hususlarla ilgili şöyle buyuruyor: “Şüphesiz ki, Allah çok hayâlı ve çok cömerttir. Bir kimse ellerini açıp dua ettiğinde onu boş çevirmekten hayâ eder, utanır” (İbni Mace, Dua, 13) Acaba ne demek istemiş? Olayı anlamayan hemen inkâr eder ki; “böyle hadis olamaz” der. Ya anlamayıp reddettiğiz bir hadis, tıpkı bu hadis gibi kapalı mana içeriyorsa… O yüzden anlamadığımız hadisi inkâra gitmek yerine, mahiyeti hakkında kafa yoralım. Şimdi gelelim hadisten anladığımıza… “Allah çok hayâlıdır” demek, madem Allah bir içsel veya dışsal bir ilah değil, o zaman… Hayâlı olan, özüyle kabıkavseyne erer. “Allah çok cömerttir” demek, madem Allah bir içsel veya dışsal bir ilah değil, o zaman… Cömert olan, özüyle kabıkavseyne erer. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz miraçta, tüm özellikleri ile kabıkavseyne ulaştı. Allah’ın boyası der ayet bu hale başka yerde. Kabıkavseyne eren bir insan, öyle hale bürünür ki; attığın da sen atmadın atan Allah’tı sırrı tecelli eder. Böyle bir halde yaşayan birinden bir şey istenilince, “kabıkavseyn de yaşayan” vermemeye utanır. Duymadın mı ki; Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizden. kim ne istemişse vermiştir. Asla “yok/hayır/لا” dememiştir. Sadece kelime i tevhitte “LA “لا demiştir.
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizde haniflik inancının sırlarına Hıra mağarasında; Hz. İbrahim as gibi düşünerek erdiği için, Salli barik duaların da Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize dua ederken, Hz. İbrahim aleyhisselama olan lütfü Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz için de niyaz ederiz… Not: Aslında duayı kendimize yaparız…
- Elbette kişi ulaştığı manevi havayı, hava atmak için deklare etmez. Hava atan hava alır. Ama kapasitesi olup da uyanamayan kişi kavramları bilmeden nasıl uyanacak? Onun için Kur’an der ki; hikmetle vaaz et.
- Mana âlemi ve zahirdeki tezahürü; bir sırrı mutlaktır ki, anlamak için Hızır olmak gerek. Musa anlamadı gözüktü, (Sadece öyle gözüktü)… İlahi kudrete dil uzatan aklı kıt mı anlayacak? İki cihan güneşi ve Kab-ı kavseyne kadar uruç etmiş Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz gelmiş ve tüm haşyetiyle Allah’ın yaratım fıtratını ve yaratım düzenini tüm hikmetleriyle anlatmıştır. Buna rağmen kişide teslimiyet oluşmuyorsa, sanma ki Mehdi ile oluşacak. Olsa olsa Deccal e ermiş olacak.
- Mehdi İsa ve deccal… Şimdi diyecekler ki her şey hal oldu da sıra buna mı geldi? Evet, asıl meselenin başı bu… Mehdi gelecek mi? İsa gerçekten dönecek mi yoksa başka türlü mü halkla konuşacak? Deccal nedir ki bunca yıl herkes ondan neden korktu? Bu konuları anlasak yeni güne merhaba diyeceğiz. Yoksa hayallerde yaşamaya devam edeceğiz. Bekle Mehdi gelecek seni kurtaracak… Daha çok beklersin…
- Miraç “uruç”dur. Vahiy “nüzul”dür. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz uruç yaparak miraca ulaştı. Bize de bunun yolunu açtı. Miraca çıkmasaydı Resulallah… Uruç bize hayal olurdu. Bize ve tüm kardeşlerime miraç nasip olsun.
- Kab-ı kavseyn den sonra Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin dediği her söz dinin ana taşlarını teşkil ederdi. Allah’ın fıtrat düzeni onun iki dudağı arasına göre şekil almaya başladı. Miraç ile kâinatın ana mihenk notasındaki tasarruf onun emrine verildi. Sanki koskoca kâinat onun yazboz tahtası oldu. Hac hakkında ısrarla soru soran sahabeyi uyardı ve hakkında malûmat vermediğim hüküm hakkında sükût ediniz, dedi. “Evet” deseydim hac her yıl farz olurdu, dedi. Düşünsenize; hüküm onun iki dudağı arasına bırakıyor. İşte miraç bu kadar önemlidir.
- Eğer miraç bilinen göğe doğru zahiri bir bakışla olsaydı… Secde nasıl Mü’minin miracı olurdu. Miraç derinliklerde oluşur. Bu derinliklerini göklere de taşıyabilirsem, işte o zaman enfus ile afakı cem edip mutlak miraca ulaşırsın. Bu da bu dünyada sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize nasip oldu. Gerisi secdede dalıp kaldı…
- Manevi alanda… Kadın(!), hisleriyle hareket eden; erkek(!), özündeki gerçekle davranışlarını düzenleyen yaratığın adıdır(!)… yani bedenen nasıl olursa olsun, eril veya dişil enerjiye çanak olabilir…
- Kişideki makam insanlığının önüne geçerse, Makam son bulunca yapıştırılan değerlerde son bulur. Kalan hayatı köşe bucakta kaybolur gider.
- Mazlum deyince gözünüze mazlum postuna bürünen kimseler gelmesin. Onlar en büyük zalimdirler. Çünkü nefislerine zülüm etmişlerdir.
- Melek melekenin resimlenmiş halidir. Her şeyden zuhur eder. Hayvandan, cinden ve insandan… İnsan ve cinden melekleşen melekeler ya kişiye huri ve gılman şeklinde ebede kadar zevk verecek resimler olacaklardır. Veya aşağılayıcı zebaniler şeklini alacaklar ve ebede kadar azap verecek bir resme bürüneceklerdir. Tercih bizim. Besmele elimize verilmiş en büyük hazine. Rahman’dan rızık alıp Rahim ile geleceğimizi inşa etmek elimizde. Ve sadece bu dünyada…
- Karşındaki insana vermek istediğin mesajın çoğu, jest, mimik ve bireysel şuurun diğer bireysel şuurlarla irtibatı sonucu alınıp verilir. Bu tün varlılar arasında geçerlidir. Sevgiyle bakmak ile düşmanca bakışlar arasında, karşıdaki bireyin oluşturduğu tepkide bunu hemen fark ederiz. Örneğin, bir hayvana öldürmek niyetiyle bakıldığında, o hayvanın verdiği tepkinin farkındalığının farkında oluruz. Ama sevgiyle yöneldiğimizde, bambaşka bir karşılık verir. Demek ki esas olan söz değil, düşünsel olarak yapılan irtibattır.
- Mürşide ihtiyaç duymadan önce, hangi hallere ulaşan mürşidle karşılaşır? Sorusunu sormak gerek. Sen mürşit aramayacaksın. Sen mürşidi ararsan, arayan sen olduğu için bulamazsın. Çıkar senli ve benli düşünceyi aradan mürşidini karşında bulacaksın. Bazen murşidin bir insandan hitap edecek. Bazen bir taştan hitap edecek. Bazen de sudan hitap edecek. Ama hiçbirine tutsak olma. Tutsak olduğun şey gelişmeni engelleyecektir. Yunusun şeyhi yunusu 40 yıldan sonra yanından kovmuştur. Yoksa yunus özgürleşemeyecekti. Çünkü Allah’ın yaratım fıtratı ve yaşam düzenine göre insanın gelişiminde, koyun ve çobanlık yoktur. Özgür bireyler vardır. Allah Resulüne çoban ve kendisinde koyun gibi gören şahıslara ayetle ihtar geldi. Resule NAZIR-gözetmen olarak bakın dendi. Işte öyle…
- Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz tenzih-teşbih, afakî ve enfüsi bütün sırları saçtı insanlığa. Ne garip ki insanların çoğu daha önceki ümmetler gibi, her biri bir tarafa çekti. Binlerce fırka oluştu. Sonra aralarında savaştılar fikri ve cismi. Sonrası kan ve ölüm. Ve hala eden husumetler. Ve her gün yüzlerce ölüm…
- İnsanın mesuliyeti… İnsan diğer tüm varlıklar gibi Allah’ın ilminde ilmi bir birim olarak var edildi. Tüm varlıklar içinde Allah, insanı kendine halife seçti. İnsana izin verdi ki Esma-i hüsna isimleriyle tanıtılan öz manaları açığa çıkarıp seyretsin. Tabiri caizse, izin verdi ki onun ilminin içinde onun esma manalarını işletip yeni oluşumlar oluştursun. Tüm manalar onun olduğu için ve bizim varlığımızda onun ilminden meydana geldiği için, aslında her şeyi o yapıyor, ancak bize gölge bir Nefis verildiği için faturası bize kesiliyor ve mesuliyetimiz başlıyor. Biz, bize tanınan oranda esma bileşkesi oluşturup düzenliyoruz. Ama bileşkedeki tüm manalar gene de Allah’ındır. Bunu iyice fark etmemiz gerekir. Örneğin; Eğer zina eden kişi, zinaya yaklaşırsa, onun bileşke nakşı o fiili yapacak pozisyon alır. O yüzden ayet der ki zinaya yaklaşmayın. Demiyor zina etmeyin. Çünkü bileşke oluşmamışsa zaten fiil oluşmaz. Ama sonuçta oluşan bileşkedeki tüm manalar Allah’ındır. Allah istemez bize verdiği iradeyle bileşkemizi bozuk oluşturalım. Ama bozuk oluşumlardan oluşacak sonucu da bize yaşatacaktır. Zikirler ve ibadetlerimizin tümü de müspet olarak bileşkemizi değiştirmek içindir. Değiştirmen sana verilen müsaade kadardır, ama o bileşke içeriği gene de Allah’a aittir. Çünkü tüm manalar sadece onundur. Yalnız oluşan bileşkeden gelecek müspet veya menfi tüm sonuçlar kişiyi bulacaktır. Çünkü bileşke ile bize hibe edilen gölge benlik ebeden bizde kalacaktır. Farkı fark et kardeşim… Her şeyi yap ve Allah yaptırıyor deme. Ve kendini aldatma.
- Mazlum eğer mazlumsa Allah ahini geri çevirmez… Eğer ki mazlum kendini mazlum etmişse, Yani sözde mazlumsa, başına gelen elleriyle yaptığının sonucudur.