-G-Ğ-
- Kimseye gülmeyin ki kendinize çekmeyesiniz. Her gülüp onunla eğlendiğimiz kişinin durumuna düşmeden ölmeyiz. Temiz bir hayat için dikkat edelim. Sistem işliyor…
- Allaha halife olan mutluluğa adım atmıştır. En büyük mertebe güvenilir insan olmaktır. Güven özüne uzanan hilafete sahip çıkmaktır. Halifeliği terk edenin her şeyi boşa emektir.
- Artık gençlerimiz olaya bilfiil şahit olmak istiyor. Çok sırlar var ki eskiler örnek ile işaret etmişlerdir. Bizler örneklerin içeriğini çözünce ise olduğu gibi anlatırız. Çünkü artık gençlik örnek ile yetinmiyor, hakikatini öğrenmek istiyor. Olay ne ise açık anlat derler İşte bu da eskide kalanların dudağını ısırtıyor. Yeni nesil içinde batıdan doğan güneş oluyor. Ama bu işin sonu güneşin tam batıdan doğmasına vesile olacak ve tövbe kapısının kapanmasına vesile olacaktır.
Gönlünde olan arşı rahmanı keşfet. Kendini et kemik bedene hapseden deli gönlüm. Et kemik ne ki, sen rahmanın arşını taşıyan sekiz melek için Arş oldun. İşte Arş içre Arş sende gömülü… O gömülü gömüyü çıkar da ölümle gömüyü çürütme. Yazık edersin de Rabbe cevabın olmaz.
- Gözün öze doğru inişte olsun. Günlük yaşantıda gönlü Allah’a dönük olan, haramdan korunup helala yönelen iman ehlini takdir eder, onların ellerinden öperim. Bunun ötesine geçmek isteyen kişiler, nefsini tanıma çalışmalarını kafasına göre yapmamaları gerekir. Daha önce o basamakları geçen tahkik ehline müracaat edip zirvelere tırmanırken kaymamak gerekir.
- Geçen günlerin peşine düşme… Tüm geçen geçti iyisiyle kötüsüyle, bakan öylesine baka kalır. Bazen hoş bir hülya gibi rüyalarda görülür. Bazen de bir kâbus gibi üzerimize çözülür. Kâbus ve hülyasından kurtulan derin bir nefes alır.
- Güneş gibi olan iman, ay gibi olan akılla yürüyerek yol aydınlığın daim olsun. Güneş orada dururken; ay ışığı asla gözükmez. Ama ay, arka planda soğuk olan ışımasını devam ettirir. Şayet güneş batarsa; soğuk bir teneffüs sunan Ay ışığı ile yoluna devam edersin. Ama dua et ki, güneşin hiç batmasın. Zira duan kabul olursa ve kalbin nur ile dolarsa, işte o zaman etrafın şen olup güller açar. Ama etrafına sadece ay ışığını saçarsa, işte o zaman güneş çoktan batmış ve seni soğuklarla baş başa bırakmış olacaktır.
- Her zaman güvendeyiz. Çünkü sığındık Rabbi rahime. Sırt döndük şeytan lâine. Hak el vermiş iman edenin eline… Allah eli hakka bey’at eden iman ehlinin elinin üstündedir biline…
- Kırmızı halı gönül yoluna baş koyanların yoluna feda olsun.
- Sayısız kilit gönlümüze vurulmuş. Bazısını da biz eklemişiz. Kurtulmak için de bir çalışma yapmıyoruz. Dolayısıyla zamanımızın çoğu nefsi emmareden ilham ile geçiyor da hiç farkında değiliz.
- Bazı insanlar öyle güvensizdirler ki, Cami değil Kâbe’yi altından inşa etseler, onlara bir sigara izmariti kadar güvenemiyorsun. Hayret… Niye sigara izmariti dedim? Çünkü sigara beyin için zehir saçıyor. Güya izmarit, zararlı şeyleri hapsediyor. Ama yalan.
- Küçük günahlar büyük günaha dönüşür. O yüzden küçükken kesmek gerekir. Örneğin Kur’an der ki, zinaya yaklaşmayın. Ama demiyor zina etmeyin. Çünkü zinaya yaklaşmak küçük günah, zina etmek büyük günahtır. Zinaya yaklaşmaya örnek, namahrame sahip olma duygusuyla bakıştır. Bu bakışlar kalpte büyüyerek zinaya götürür. Çözüm, küçük günahtan uzaklaşmaktan geçer. Gıybette öyle, hırsızlıkta öyle… Velhasıl tüm günahlar öyledir. Düşüncesi küçük günah, bilfiil yapılışı ise büyük günahtır. O yüzden de Bakara suresi 284 ayeti nazil olmuştur. Ama Bakara suresi 285. Ayeti ile ihtiyar dışı düşüncelere kısmi muafiyet veriyor.
- Bazen günah, insanı frenlemek için bir yokuştur veya durdurulup karşı yönden gelene yol vermek için kırmızı ışıktır. Yani kiye şer gibi gözüken dahi sistem içinde gelişir ve (HU’da)dan dir.
- Ne mutlu o kişiye ki tüm varlıkta tek’in nurunu seyredebiliyor. Ne yazık o kişiye ki tüm varlığı tesadüfe terkede biliyor. Kendisini de hayvansal bir atık olarak görüp gübre olmaya mahkûm ediyor.
- Kuşları korkutmadan besleyen mimar olmalıyız. Projeyi titizlikle çizen mimar gibi olmalıyız. Mimar ve Mühendis gibi koordineli olmalıyız. Tüm insanlığa tüm gönlümüzü açmalıyız. Gönlümüzü süsleyenlerle yürümeliyiz. Gönlümüzü karartanlardan da hızlıca uzaklaşmalıyız. Öylece selamet içinde kalıp fıtratımızı zenginleştirmeliyiz.
- Göz Allah penceresidir ki dünyaya açılan… Ondan düşen bir daha belini doğrultamaz.
- En büyük mertebe güvenilir insan olmaktır. Güven hilafete sahip çıkmaktır. Halifeliği terk edenin… Her şeyi boşa emektir.
- Gün akşam namazı ile başlar. Yani diyelim yarın cuma ve cuma günü bu akşam, akşam vaktinin girmesiyle başlar. İlk namaz üç rekâttır. Yani tekliğe işaret ederek tüm gönüllerin aslında aynı ve tek kaynaktan projekte olduğunu sembolize eder. Zaten onun için üç rekât olup son rekât her daim tek kılınır. Yani sen imama ilk tahiyatta da ulaşsan tahiyyat dualarını dörde çıkartıp son rekâtı tek kılarsınız. Gönül saatlerini bire kurmak için. Yatsı namazı uykuya geçişten önce kılındığı için, uyku hali her insan kendi iç dünyasına yani meşrebiyle baş başa kalıp uykuya dalar. Sabah uyanır Rabbiyle baş başa sırlarını paylaşır ve dertlerini iletip yeni güne başlar. Öğle oldu mu sabah yeni günün başlangıcında Rabbinden umduğunu yeni gündüzün nasibine ulaştığı huzurla içini Rabbine açar ve hamd eder. Onun için atalarımız şöyle demişlerdir… Sabahın şerri akşamın hayrından üstündür. Tüm rızıklar sabah ile öğle arasında paylaşılır. Geldik ikindi ye. İkindi de ise bir gün bitmiştir ve ruh o günkü kemal derecesini de elde etmiştir.
- Deruna ineğim derken derununa inersin. Tüm maksat senin derunundur bilesin. Dış dünyan ile iç dünyan aynı yere çıkar bilesin. Aman ha kendini dışsallığa vermeyesin. Dışsallık hapsindir bilesin. Özgürlük Özündedir bilesin. Kâbe gönüldür bilesin. Sakın hiçbir gönlü kırmayasın.
- Ey didarı gönül hakla olsun nefesin. Nefsinde nefsin olduğunu bilesin. Hayal içe hayal gibi kulluk göresin. Öylece karanlığını geçip nura kayasın. Hak senle seninle sendedir ey didarı can. Bir can var o da senle zahir ey canan. Canan hakla canı seyredendir her an. An içre an seni boğmasın ey canı canan…
- Yeter ki güdülme. Hak yolundaki yürüyüşünde hata edersen, samimiyetinden dolayı hataya bir sevap doğruya iki sevap vardır. Yeter ki yürüyüşün hakka olsun. Allah’ı affedici bulacaksın.
- Gafilin gafletini söyleyip halkı o gaflete düşmemesi için uyarmak gıybet değildir.
- Demek ki neymiş… Geleceği kimse bilmezmiş… Bir daha kimse gelecekten haber vermesin. Hem bilsin ki meleklerden haber çalmak isteyenleri bir ateş kovalar. Uslu ol ve meleklerden haber kaçırdığını sakın deme.
- Çok okuyan değil çok gezen bilir. Çünkü okuyan teorikte kalmışken, gezen bunu fiiliyata dökmüştür. Not: Bu gezi et kemik bedenin gezisi değildir.
- Güvendiğin dağa kar yağarsa, bir daha güvenme. Maazallah keçilerin otsuz kalabilir.
- Gayrıya kulak vermeden yüzün olsun ak. Gönlün tertemiz şuurun olsun pirupak… İlahi nağmeler gönlünü mesrur eder. Tüm dertleri senden def eder. Rahmeti Rahmana yüz çeviren… Onlardır paklanıp temizlenen…Sen de ey nur insan, ol çeviren… Böylece ilahi nağmelerle yükselen…
- Gönül Allah dedikçe, şeytan oradan uzaklaşır. Bunun azalarda açılımı ise, rıza dâhilinde icra olur.
- Gönül kırdığında, insanda saklı olan Kâbe’yi yıkarsın. Kâbe’yi yıkarsan aynı yerden tekrar inşa edersin. Ama gönülde saklı olan Kâbe’yi yıkarsan, bir daha inşa edemezsin. Oradan gönlüne yansıyan burukluk hep senin gönlünü karartacaktır.
- Garip biçare kul, arar rabbine yol… Yolculuk ederken, kendisine hak dostunu dost eylemiş… Hak dostu onu kovsa da kalbini ona vermiş… Çünkü hakka yürüyüşü onla tatmış.
- Gaflet bastığında ben deyip durursun… Gaflet kalkınca ben diyeni bulursun.
- Kalp gafil olup hakkı hissetmeğinde… Önüne gelen rızka anlam veremez olduğunda… Önüne atılanı ottan sayıp, atma! Öylesine bir hayvanım… Nasıl olsa burnumla koklar ağzımla tutarım bir ota, der… Ey insan! Kul hakkından yeme… Ben elde ettim işte deme… Haktan bil eriştiğini… Erdiğinin hakkını ver… Öylece hakkına ol müstahak. Ki; kalbin remzi sana açılsın.
- Etsiz yemek yemezsiniz. Tavuk, balık, kırmızı et kıyma vs. Yediğiniz o etler yerden mi bitiyor. İş Allah emrine gelince katliam…. Allah’ın dinine dil uzatan gafiller, kendilerine yazık ederler.
- Garip gelip garip gidenlere ne mutlu… Adanan kurban ne garip kurbandır.
- Gerçeğe yalan deyip sırtlan gibi sırıtanlar, gerçek gün yüzüne çıkınca güldükleri anlar için derin bir sükuti hayale gark olacaklardır.
- Gençliğin enerjisini maçla deşarj ediyorlar da, ihtiyarları anlamadım. Hala deşarj edecek halleri var… Ben bu yaşımda yoruldum.
- Her gülüp onunla eğlendiğimiz kişinin durumuna düşmeden ölmeyiz. Temiz bir hayat için dikkat edelim… Zira zaman aleyhimize bitiyor…
- Açan güle komşu olan gül ne kadar da şanslıdır. Onunda onun gibi açma sırası beklenmektedir. İlhamı açılmıştan alır. Etrafına güven verir.
- Millet akademik protokol tarzı eser arayıp dursun, biz gönül diliyle yazmaya devam edeceğiz. Yazımlarda protokol tarzı şartı olsaydı, İbn Arabiden İmam Rabbânî ye, şah Nakşibendiden Seyyit Abdulkadir geylaniye kimsenin bir şey yazmaması gerekirdi. Onlar ve yol arkadaşları gönülden gönüle temas ettiler. Ve temaslarını dizelere dizdiler.
- Geri kalmışlık varsa, bir yerde sakatlık vardır demektir.
- Sen kendini gönle kazı, yoksa boşa gider tüm yazı… Bazıları insanları yazıp çizerler. Kendilerine göre hayat biçerler. Artık benim köle oldu zannederler. Ama insanın gönlündekini çizemezler.
- Gözü sırf dünyaya dönük olanın ahretten nasibi yoktur.
- Bir günahtan sakındırayım derken bir diğer günahı küçültemezsin. Senin işin olayı hikmetleriyle dillendirmendir.
- Günümüzde insanı hakikatinden yoksun eden etkenlerin başında, çağdaş ilim diye takındığı saçma sapan materyalist akımın söylemleridir. Bu çağdaşlık zımbırtıları, kişiyi Allah’a götürmeyen sahte ışıklardır.
- Bakmayın kâfirin gülücük atan sahte tebessümüne. Her zaman uyanık ol ve vatanına milletine sahip çık. Kâfirin adalet ve merhameti olamaz. Gücü yeten kişiyi linç eder.
- Gözün toprak olan dünyaya kapattıktan sonra bu et kemik bedenin de bir fonksiyonu kalmayacaktır.
- Günümüz insanı asılı kalmış ne yapacağını bilmez haldedir. Et kemik bedenin içinde gözünü açan nefsimiz, et kemik bedenin zevkleri tepemizde bizi her an bir yılan tehdit etmektedir. Denizde yüzmek istersen ejderhalar olduğunu sanır geri durur. Yerde dolaşırsan, aslanlar gibi beklediğini sanıp imtina eder. Oysaki Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin yolunu takip ederse, yılanın tüm dişlerinin döküleceğini görecek, ejderhaların senin denizdeki korumaları olduğunu fark edecek ve yerdeki aslanların ise bineği olduğuna şahit olacaktır. Öylece emniyette meleil a’lya yolculuğunu tamamlayacaktır.
- Gelin kardeşlerim tıpkı duvarın tuğlaları gibi birbirimize bağlanalım. İman harcımız olsun. İslam sıvamız olsun. Hayâ boyamız olsun. Bunlar yazıda kalmasın. Gerçekten olsun.
- Gökten ne yağdı ki yer kabul etmedi. Bir yaratık olarak her yaratılan için gök gibi olmazsak, Allah’ın boyasıyla boyalandık hikâyesini unutalım. Allah boyası ben olmadan akmaktır, karşılıksız sevmektir. Hatta sevdiğinden onu sevmesini dahi beklememektir. Taş değil ki seversen elbet sever.
- Gaffar ol ki Allah da sana gaffar olsun. Affeden affedilmiştir. Kadir Gecesinde Allahtan af dileriz de Allahın affı sevdiğini söyleriz de kendimiz affetmeyiz. Hani Allahın boyasıyla boyanacaktık. Biz olsa olsa vehmin tahakkümü altındaki emmare nefse köle olmuşuz. Ve iki kelime okuyarak veya duyarak kendimizi veli sanmışız.
- Ne yap yap, gönlün sahibine dokunma, o biricik okyanustur. çünkü okyanus tek okyanustur. Başka okyanus bulamazsın.
- Günaha düşkün olup iftira edenler, yalan söyleyenlerin ve Allah’ın yasakladığına yönelenlerin üzerine şeytan iner.
- Güven veren güvenini sonsuza kadar verir. Asla geri adım atmaz ve olmaz cambaz.
- “Hazreti Cabir b. Abdullah’dan rivayete göre: Peygamber Efendimiz, Veda haccında kurban edilmek üzere 100 deve getirtmişti. 63 yaşında olduğu için her bir senesi için birer deve kurban olmak üzere bizzat kendisi kesmiş, geri kalanları da hz.Ali’ye kestirmiştir. Sonra her bir deveden bir parça alındı. Beraberce pişirildi. Sonra etinden yediler ve çorbasından içtiler.” Peygamber Efendimiz (sav) buyurmuştur ki: “Kurban kesin. Zira o, babaniz İbrahim’in sünnetidir” Ahmed Davudoğlu, Buluğu’l-Meram Şerhi-Selâmet yolları, IV, 196… Yani veda haccında 100 deve kurban edebilen rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem fakir olamaz. Allah resulü fakirdi sizde fakir olan da Allah’a erin diyenlere deyin ki, Rasûlullah sav veda haccında kendi malından 100 deve kesti. Demek ki “fakrımla iftihar ederim” derken, maddi fakirlikten bahsetmemiştir. Aksine güçlü mü’min güçsüz mü’minden efdaldir demiştir.
- Tam gerisin geri gidip gemiye sığınıp gideyim dersin ki balık ağzını açmış seyir edersin. Ya nasip olmazsa karnından çıkmak… O zaman kendin gıda olursun balığa.
- Gıybet haramdır. Ama benim gıybetimi yapan herkese hakkım helaldir.
- Birilerinden korkup hataya göz yummak ve insanların hataları devam etmesine seyirci olmak dünyamızda yer almasın.
- Sakın ha günahı küçük görme… Günah günahı doğurur, sana nara attırır.
- Gözünü başka şey bürümüşse, anlatılan mahalle kişiye ulaşmaz. Bürünen onu meşgul eder. O zaman kovulur yunus gibi…
- Gıybet ve iftira ile kimse yükselmemiştir. Hele sözü ve kelamı ilim olanın sakınması, ateşe düşmekten daha keskin bir sakınmayla sakınmalıdır. Sakınmıyorsa şayet, sen uzaklaş.
- Ya gideceği yerin ne olduğunun hissiyatını duymayana ne denir. Gideceğimiz yer bizden pek uzak değil aslında. Aslında hiç uzak değil. Bizle bizden yakın. Şekerin tadının şekerle olduğu gibi yakın…
- Gönül ne derse, üzmemek gerek… Muamma denizini ne ben bilirim ne de sen… O yüzden de gönlün keskin kılıcını an da değerli bulup Allah rızası dahilinde yaşamak en akıllıcası…
- Arkadan gıybet edenin içi dışı tarikat olsa ne yazar. Tüm rüyalar onu sözde mürşide götürse ne eder. Bir koca hiç…
- Gönül özler durur… Ruh rahmet ile kalbe dokunur. Hasret içten içe kavurur… Mevla’ya bakanlarda durulur.
- Gönül sırdaşlarına ithafen… İki gönül bir olunca… Tüm uzaklılar hayal olur. İki can bir olunca… Derunu cananla olur.
- Günah; nefsi emmare doğrultusunda hareket etmektir. Bazen normalde sevap olan amel dahi, nefsi arındırma çalışmalarını geri bırakabilir. Çünkü nefsi arındırma, nefsi emmareden uzak bir şekilde yapılan ameldir.
- Allah’ın hiçbir elçisi günah işlememiştir. Bunun en büyük delili Hz. Musa ve Hızır ayetlerinde saklıdır. Birine günah görünen diğerine sevap gözükür. Tamamıyla göreseldir.
- Gözetmeni Allah olan kişinin, günaha meyli düşünülemez. Allah nebilerini ve resullerini doğumdan ölüme korumaya almıştır. Çünkü Allah; nebi ve resullerini İsmet sıfatıyla yaratmıştır. Bakalım son nebi ve Allah resulu olan Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin hayatına ve örnekliğine, öylece Kur’anın seyrine dalalım.
- Geçmiş bayramınız kutlu olsun denir ya… Şöyle de deniliyormuş artık, geçmiş kandilin kutlu olsun lâkırdıları. Geçmiş geçmiştir ya hu… Sen geleceğini kutlu eyle. Geçmişini nasıl geri getirip kutlu edeceksin ki…
- Bir türlü gerçeğe geçemiyoruz. Hep denemelerle geçiyor hayat. Çünkü tam teslim değiliz…
- Göz, bilince açılan mahal demektir. O böyle kavramlardan münezzehtir.
- 120. gün olayı çok enteresandır ki her an geçerlidir. Yoksa hayat bir tiyatro olurdu. Ayette der ki; Allah oyun olsun diye âlemleri yaratmadı. Çok enteresandır ki ezelimiz her andır. Çok enteresandır ki elest bezmi her “an”dır. Eğer geçen biten bir hikâye olsaydı Kur’an, neden bildirseydi. Unutmayalım ki Kur’an da hiçbir hikâye yoktur. Tüm anlatım birebir an itibarıyla bizi ilgilendirir. Ne zaman ki Kur’anı attık yabana, bize hikâye gibi gözüktü. Sonra ziyafetlerde okur olduk. Çok enteresandır ki tilavetlerin adı da ziyafet oldu. Her an “ezel”dir. Her an “ebed”tir. Geçmiş ve gelecek tek andır. İşin ustaları geçmişe doğru yolculuk yapmışlar ve hatta geleceğe doğru da yolculuk yapanlar olmuşlardır. Tabi ki, tek an içinde.
- Yok, var olmaz ki… Var da yok olmaz. Zaten hep var olan görüntülendi görüntülettiği tarafından. Görüntülettirilen kendini görünenden ibaret zannetti. Zannın bir kısmının günah olduğunu bile bile. Görüntülettiren, görüntülenen ve görüntü gizli hazinenin seyir etmeyi dilemesinden başka bir şey değildir.
- Müthiş bir gerçeklik… Nasıl ki dünyayı düşündüğümüzde Rabbul âlemin tüm bitkileri üzerinde yetiştiriyor. Tüm mineraller toprakta gizlenmiştir. Toprak suyu, havayı ve güneşi görünce “B/ب” harfi gereği özünden açığa çıkarıyor. İnsanda öyle. Her şey özünde gizli… Haramlardan kaçındığında… Farzları yerine getirdiğinde… Esma manalarını şuur dünyasında tekrar ettiğinde “B/ب” harfi gereği esma manalarının işaret kapsamları insanın hayatında açığa çıkar ve bakış açısı olur. Yani kimse dışarısından bir şey katmıyor, her şey özündeki bari muhitinden dirilip kendisinde canlanıyor.
- Tüm görünenler sadece yapının bir tarafı. Fili elleyen Körler misali. Ya tam resmi görsek… Acaba aynı şimdi gibi mi düşüneceğiz. Asla… Huşudan kalbimiz sanki yerinden fırlar. Bedeni terk etmeden o görüşe kavuşmak ümidiyle… Yoksa ebeden mahrum kalacağız. Kendi görür yanımız kadar yaşam sürüp ve hayatımızdan memnun olarak, sonsuzluğumuzda yaşayacağız.
- Gerçeğe erenlerin kavramlarla anlattıkları gerçeklere, biz aynı kavramlara yüklediğimiz yeni manalarla yaklaştığımız için, farkı fark edemiyoruz. Gerçeği hissedemeyişimizin önündeki en büyük engel, kavramlara yüklediğimiz yeni anlamlardır.
- Gündelik kargaşadan arınıp büyük resmi keşif eden Allah kulları, her an mevcutturlar.
- Gül yeşertelim. Tüm insanlığa hayat saçalım. Gül gibi olan insanların yüzleri, gülücükler ile şenlensin. Dünya huzur dolsun.
- Gören bir daha asla görmemiş olamaz. Sevdiğiyle arasına hendeklerde açılsa bile, sevdiği hep gönlünde kalacaktır. Ama beğenen ise beğendiği kişideki beğendiği değer tükenirse terk eder. Seven benliğe yani zata muhabbet duyar. Beğenen ise sıfata… Zât türlü türlü sıfata bürünürde görünür. Gözü zatta olan, zattan sıfatları seyreder. Gözü sıfatta olan ise, kendisi de sıfattan gelen bir mana olarak yaratım planında yer aldığı için, kendi manasına uygun tecellinin yansıdığını görmeyince terk eder.
- Bazen günah, insanı frenlemek için bir yokuştur. Onun için de tövbe kapısı açık bırakılmış, sadece peygamberler ismet sıfatı ile mevsuf edilmişlerdir.
- Ey işlenen günahı sevgiyle karşılayan cambaz…. Unuttun mu rabbinin sözünü…. Bir günahı işlerken veya işlenen bir günahı seyrederken, oh çekip gülenin, ağlayarak cehenneme atılacağını…. Yoksa sen rabbinden gelen sözün oyun eğlence olduğunu mu sandın…. Yazıklar olsun senin inandığın yola…. Yazıklar olsun sana…
- İnat ve körlük gözleri görmez eder. Bu insani bir hakikattir.
- Küçük günahlar büyük günaha dönüşür. O yüzden küçükken kesmek gerekir. Örneğin Kur’an der ki, zina ya yaklaşmayın. Demiyor Zina etmeyin. Çünkü zinaya yaklaşmak küçük günah, Zina etmek büyük günahtır. Zinaya yaklaşmaya örnek, sahip olma duygusuyla bakıştır. Bu bakışlar kalpte büyüyerek zinaya götürür. Çözüm ise, küçük günahtan uzaklaşmaktan geçer. Gıybette de öyle, Hırsızlık ta öyle Velhasıl tüm günahlar öyledir. Düşüncesi küçük günah, bilfiil yapılışı ise büyük günahtır. O yüzden Bakara süresi 284. ayeti nazil olmuştur. Ama 285. Ayeti kısmi muafiyet veriyor. Küçük günahların affı ise, beş vakit namaza riayet ile olur.
- Kendini yeterli görmek her günahın anasıdır.
- Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığımız şeyleri yazıp çizip söylememiz en büyük iftiradır. Günah olarak bize yeter.
- Bir güneş gibi ışık saçalım. Herkes nasibindekini alacaktır. Çoban değil gözetmen olalım. Herkes yolunu bulacaktır.