OKUDUĞUMUZ ZİKİRLERİ HEDİYE ETMEK

ZİKİR SANA CANDIR

Okuduğumuz zikirleri birilerine hediye etmek zorunda mıyız?

Okuduğumuz okumaların sevaplarını hediye etmenin dinde yeri var mıdır?

Okuduğunu hediye etme olayını iyice anlamak için işin dayandığı noktayı bilmek gerekir. Yoksa olay tam anlaşılamaz. Öncelikle bilelim ki, kişi ancak kazandığını hediye edebilir. Ortada kazanılan bir şey yoksa hediye edilecek bir şey de olmayacaktır.

Mutlak ve değişmez olan NASS’a, yani Ayet ve hadislere baktığımızda, insanların birbirine dua yapmaları gerektiğini görmekteyiz. Ama okuyup okuduğunu birilerine göndermeyi görmemekteyiz. Çünkü, zaten yaptığımız tüm ameller, bizi kendi hakikatimize yakınlaştırmak içindir. Hakikatiyle yakınlaşanın ise, birine yaptığı dua elbette keskin olacaktır.

İşlemiş olduğumuz ameli; yaparız ve hemen oracıkta yaptığımızı da unuturuz. Çünkü yaptığı amelleri unutmayan ve hep göz önüne getiren kişinin ameline UCUB karıştığından; o yapılan amel, kişiyi kendi özüne ve öz hakikatine yakınlaştırmayacaktır.

İşte onun için; yaptığımız her bir amel, hakikatimizi oluşturan öz cevherimiz olan Allah’ın nuruna yaklaşmak ve özümüzdeki güzellikleri yaşam alanımızda seyir etmek üzere bize sunulan prensiplerdir.

Farz edilen tüm ameller, yani Allah’ın yapmamızı şart ettiği ameller ile yasak ettiği tüm haramlar zaten asgari uyulması gereken fillerdir.

Bunun yanında nafile ibadet olarak yapılan amellerden Kur’an-ı Kerim okuma, zikir çekme, sadaka verme vs gibi her bir amel, öz hakikatimize daha çok yaklaşmak için bizlere sunulan eylemlerdir. İşte tüm gaye; özümüzdeki hakikatlere vakıf olmak içindir. Özündeki hakikatlere vakıf olan kişiye de halk dilinde ermiş derler.

Yaptığımız amellerde derinleştikçe ise, sevapta yani hakikatine yaklaşmada oldukça yoğunluk kazanırsın. Bire yedi yüze kadar sevap elde edersin. Yani daha çok özünü hissede hissede okursun. Zaten sevaptan kasıt kişinin özüyle buluşmak için attığı adımlardır. Yoksa kazanılan hayali bedeller değildir. Özüyle buluşmanın hakikatine de, ölümle beraber yaptığımız amellerin yoğunluğuna göre, hakka olan yakınlığı hissederek ermiş olacağız.

Okuduğumuzu hediye etmek değil de, okumuş olduğumuz ayetlerden hâsıl olan sevabın mislini yani bizi hakka yaklaştıran sevap yani derece kadar, niyetlendiğimiz kişilere ulaştırmasını Allah’tan dileriz. Öylece tüm iman ehline ve hassaten isimlerini andığımız kişilere ulaştırması için Allah’a dua ederiz.  

İllaki birine sevabımı göndereyim derseniz, o zaman hediye değil misli sevabının ulaşması için Allah’tan istekte bulunun. Zaten işlediğimiz ameller, nurumuzu yükseltmiş ve Allah’a yakınlık peydah etmiş oluruz. İşte tam bu yakınlık anında Allah’a yaptığımız istek geri dönmeyecektir. Ama hediye olayı biraz daha değişiktir. Hediye olayında kişinin özünde bir beklenti bulunur. İşte bu beklenti hissi olduğu müddetçe, kişi maksadına ulaşmayacaktır.

Bu beklenti ise iki yönlüdür; birisinin farkındayız, diğerinin ise ekseriyette farkında değiliz. Farkında olduğumuz husus, düşünürüz ki bu amelimden bir sevap oluştu ve bu sevabı hediye edeyim. İkincisi ise, nisbeten gizli bir düşüncedir. O da yaptığım hediyeye mukabil bana da bir karşılık gelsin içgüdüsüdür.

Örneğin bir kişiye bir şey hediye ettiğinizde, sizin de gözünüz gizlice bakar ki, acaba o bana ne hediye edecek. Bu bir içgüdü meselesidir ki, her kişide bu durum mevzubahistir. İşte hediye etmek bile karşılık beklemektir. Karşılıksız amelde bulun. Karşılık beklendikçe şeytan aklını karıştırır. Saf ve sırf olalım. Ama bilelim ki, saf ve sırf olanın ameli şeytana dokunur. Gerisi zaten şeytanın umurunda bile olmaz.

Bizler anne babamıza ve tüm iman ehline dua etmek üzere Allah’tan emir almışız. İşte bu dua dahi bencillikten kurtulup sırf ve som olmaya dönüktür. İşte tüm mesele, egomuzdan kurtulup Allah’ın cemaline dönmeye matuftur.

Biri size bir şey hediye etse, sizde hediyeye misliyle hediye vermezseniz sevabınızdan ona verilir. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz hediyeye hediye ile karşılık verirdi. Allah’ın düzeninde boşluk yoktur. Onun için size Selam verildiğinde, sizde Selam verene en az misliyle karşılık verin diyor ayeti kerime.

Kur’an-ı Kerim’i parayla okutmak ise, büyük bir hezeyandır. Zira Kur’an-ı Kerim’i parayla okuyan için hiç bir sevap yoktur. Çünkü okuyanın düşüncesi özüne dönük olmayıp paraya dönük olur. Ama Allah rızası için okuyup hâsıl olan sevabın mislinin ulaşmasını isteyen kişi, hiç parayı düşünmezse ve sırf Allah rızası için okuyup niyetlendiği kişiye dua edip yönelse, bunda hiçbir sorun yoktur. Ama sırf para için okumakta hiçbir sevap hâsıl olmayacağı için, kimseye ulaşacak bir şey de olmayacaktır. İşte tüm bu olaylar birbiriyle ilişkilidir.

Yorum yapın