SADECE KUR’AN YETER DEYİP BUNU DA MEALLE HALLEDENLER, PEYGAMBERE İMAN VE İTAAT GEREKMEZ DİYENLERDİR.
BÖYLELERİ DİNİ İSLAMI MUBİNİ TERK ETMİŞLERDİR.
Şimdi düşünelim…
Madem Kur’an insanlık için fiiliyatında ve muamelatında lazım olan her adımı tek başına anlatıyor, o zaman neden peygamber göndermeye ihtiyaç duyuldu?
Allah bir kitap yazıp yukarıdan aşağıya sarkıtıp indireydi ya. Veya yerden çıkarsaydı ya. Çünkü gücü her şeye yeter. Peygambere ne ihtiyaç olurdu ki?
Eğer sadece Kur’an yeterli olsaydı, nasıl insanlığa inecek derseniz, o zaman gökten değil de, bir defada Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimize inseydi de onun sünneti hiç karışmadan, al size Kur’an ve uyun denilmez miydi?
Oysa ki imanın dördüncü şartı peygamberlere iman etmektir.
Eğer ki peygambere iman onun amelleriyle amel etmek değilse, o zaman peygambere iman kişiye neyi katar ki?
Zaten kitaplara iman şıkkı imanın şartlarından üçüncü temel şarttı.
Görmüyor, düşünemiyor, akledemiyor musunuz ki, Allah’ın kitabı dediğimiz Kur’anın kaç farklı çevrisi yapılmış ve hala yapılıyor? Ama Kur’anın her mealini okuyan kişi aynı şeyi anlaya biliyor mu?
Her bir çeviri bir yorumdur. Hakikatı bilmeyen sağır ve a’malar, yani okur yazar cahiller, insanların yazdıkları yorumlara Kur’an ve vahiy derken, Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin Kur’an uygulanışlarına kulak kapatır ve sağır kesilirler.
Tek dertleri Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin adı anılmasın da, ne anılırsa anılsın olmuştur.
Nedir bu peygamber düşmanlığı, nedir Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz düşmanlığı, bir de utanmadan, sıkılmadan Müslüman olduklarını iddia ederler.
Bilerek veya bilmeyerek peygambere savaş açmışlardır. Oysa ki kim peygambere savaş açmışsa, Allaha savaş açmıştır.
Kur’an ve vahiy piyasada yazılı olan onlarca çevirilerden kimin meal ve tefsiridirler? Hangisidir kur’an ve vahiy? Hepsi mi dir? Kaç tane kur’an vardır? Her biri ayrı bir tarz ve düşüncenin mahsuludur.
Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti seniyyesi olan Kur’ana bakış ve uygulanışını devre dışı edip kendi düşüncelerini sünnetin yerine koyanlar kimlerin hizmetindedirler?
Sünneti seniyeden uzaklaşıldıkça ve sadece meale yönelip, ayetleri kendi bilgi seviyelerine göre yapılan meallerden çeviriler okundukça, Kur’anı anlama seviyesi azalıyordur.
Müslüman bilincindeki insanlar, meal okudukça Kur’anın vermek istediği ruhtan uzak bilinçlere kayıyorlardır.
Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti seniyyesi terk edilip meal okudunkça samimi dindarlık az alıyordur.
Çünkü meal Kur’an olmayıp, Kur’anın vermek istediği mesajı asla vermiyordur.
Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti seniyyesi terk edilip meal okundukça, dinin manevi atmosferinden uzak bir halde, materyalist bir mantık yaşantıya egemen olmaya başlıyor.
Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti seniyyesi terk edilip Meal okundukça, Kur’anı şu kadar kere okudum da dinden çıktım diyenlerin sayısı artıyor.
Oysa ki okudukları Kur’an değil, falanca ve filancanın kendi düşüncelerine göre Kur’andan anladıklarıdır.
Örneğin yapılan telkinler sonucu son 30 yılda 1400 senenin toplamından daha fazla meal okunmuştur.
Buna rağmen 30 sene öncekine nazarla dindeki iman ve amel kalitesinde artma olduğunu hiç kimse söyleyemez. Aksine azalma vardır.
Hatta hatta dini İslamı mubine muhabbetlerini yitirenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
Sadece meal okumak ve meal ile İslam hakkında hükümlere varmak müslüman olmanın garantisi olamaz.
Çünkü mealden Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti seniyyesine yani düşünce alanına ve yaşam tarzına ulaşılamaz.
Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti seniyyesi olan yaşama bakış açısı bilinmeden sadece meal ile ne Kur’anın maksadı ne de muradı anlaşılmaz.
Çünkü malumdur ki, her ayetin sebebi nüzulü vardır. Dolayısıyla ayetler bir çok yaşanmış hayat olaylarının ardından nazil olan, sebep ve sonucu bir birine bağlayan hükümlerdir.
Bir yaşam alanındaki olayları özetleyen özet hükümlerdir. Detaylar ise, sebebi nuzülün işlev ve prensiplerine saklıdır.
Sen sünneti seniyeyi ve hayatın gerçeklerini kulak ardı ederek sadece mutlak hükümler olan ayetlerin meallerine bakarak, Allah’ın vermek istediği mesajı anlayamazsın.
Kafana göre bir algı oluşturursun ki, hem dalalete sapar hem de insanların da helakine vesile olursun.
Eğer sebebi nuzül arka plan bilgisiyle ayetlerin altını doldurmazsanız, ayetler size hem anlaşılmadığı gibi hem de ilişkisiz sözler gibi görünebilir. Ayrıca vermek istediği mesajdan başka anlamlara kaydırabilir.
O mealleri okuyanlar da “neymiş bu tutarsız cümleler” diyerek dinden iyice uzaklaşıp mealzede olabilirler.
Örneğin bugün yaşanan olaylardan bağımsız olarak cumhurbaşkanının söylediği sözlerinin hepsini toplayıp alt alta sıralayın ve 1000 sene sonraki insanlara okutun.
O günün insanı cumhurbaşkanının sözlerini mantıksız ve saçma bulacaktır. İkide bir aynı sözleri tekrarlayıp duruyor diyecektir.
Halbuki içerideki ve dışarıdaki ülkemizi ilgilendiren güncel olaylar bilinse, o sözlerin neden söylendiği anlaşılır.
Neden aynı şeyleri usanmadan söyleyip duruyor sebebi bilinir. O zaman kimseye mantıksız ve saçma gelmez. “Haaaaa şimdi anladıııııım” dedirtir.
Tıpkı onun gibi Kur’an Mekke diyor, Medine diyor, hicret diyor, müşrik diyor, kafir diyor, Yahudi Hristiyan diyor, bedir uhud hendek diyor, ebu lehep diyor, zeyd diyor, köle diyor, cariye diyor vs.
Bu kavramların ayetlerde yer alış sebepleri bilinmeden, nasıl bize Kur’an yeter başka kaynağa ihtiyaç yok denilebilir.
Bunu diyenlerin ağzından çıkanı kulakları duyuyor mudur acaba? Yoksa kör ve sağır mı kesilmişler!
Birde Kur’anı ilk defa yeni nasıl nazıl oluyor gibi okuyacakmışız!
Arkadaş manyak mısınız nesiniz işiniz gücünüz yok mu sizin. Kuran yeni mi indi de yeni inmiş gibi okuyalım.
Bu kitabın indiği bir tarih var, indiği bir kültürel ortam var, coğrafyası var, hakim inanç kültürü var vs.
Hasılı kelam bu kitap maksadım tam ve net anlaşılması için daima indiği döneme dair tüm bilgilerin bilinmesi şarttır.
Kaynak beğenmemek kitap beğenmemek gibi bir lüksümüz yoktur. Beğenmeyin bu kaynakları, bize kur’an yeter diyenler, gavurların ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey yapmıyorlar.
O dönemi bir nebze dahi aydınlatan ne varsa, hangi kitaplarda hangi olaylar yazılmışsa onlardan yararlanmak zorundayız.
Tabi ki bu, samimi olarak İslam diye bir derdi olanlar için geçerlidir.
Yoksa bana Kur’an yeter deyip ayetleri kafasına göre doldurmak istersen meydan boştur.
Eline Kuranı alan istediği ayetten istediği yorumu rahatlıkla çıkartıyor. Ve oda paralel olarak ta rastgele bir din icat ediyor.
İşte onun için Kur’an derdi olan, Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimize iman etmek zorundadır.
Hz.Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizi göz ardı eden, göz ardı edilmiştir.