Kapı ansızın açılır. Ama açmak için de, zihnin hazır olması gerekir.
Ani bir şok veya kayıtsız şartsız teslim olduğun kişinin yanına uğraman dahi ansızın kapının açılmasını sağlayabilir.
Kapının açılmasıyla beraber semadan yağmur vasıtasız bir halde akmaya başlar.
Ama semalar katman katman olduğu için, semadan inen her bilgiyi kayıtsız şartsız kabul etmek yerine, gelen ilmi sezintiyi Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin öğretisine müracaatla kabul veya red etmeliyiz.
Yani kapı açılıp ilim indi diye, her inan ilim kişinin kurtuluşuna vesile olmaz. Zira en çok ilme sahip olan Ezazil, itaatsizlikte zirve yaptı.
İnsan ile seması arasında yer alan iki katmandan biri olan nari katman boyun eğmediği halde, nuri katman boyun eğmiştir.
İşte kişi semalara doğru uzanırken, kendisi ile semalar arasında yer alan nari katman faldır ki, her hal ve şartta kişiye inen ilhamı bulandırarak sunabilir.
İşte bulantıdan kurtulmak için, mutlak rehber olan Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin öğretisine sarılmak zorundayız.
Yoksa ilhamımızın derecesi ve baskısı ne kadar güçlü olursa olsun, kaybederiz.
İşte ameller daim ve sabit olunca, kapı ansızın açılacak ve sen ise bakakalacaksın. Bu tüm içsel bakışlarda böyledir.
Böylece birden meleke oluşacak ve kolayca görebilecek olacaksın. Ama unutmayalım ki nari bakışı dahi melekeler oluşturmaktadır. Onun için de, şeytana melek diyenler vardır.
Oysaki şeytan melek değil, nari katmanın kişide oluşturduğu hasletler, yani melekeler, kişi üzerinde baskılama yapıp kişiyi öylece yönlendirir ve bakışını sabitler.
Derin bir hüzün veya derin bir yöneliş veya derin bir riyazet veya derin bir ani sessizlik ile kişinin içsel dünyasında meleke oluşunca, otomatik olarak kişide kapı açılmış olur.
İşte tüm bu oluşumlarda, kişide nefsi bir istek olmayıp, tümüyle terki terk denilen isteksizlik halinde kapı açılır.
Kapı açılınca ise, artık kişi kalıcı olarak uyanmış olur. İşte bu duruma, birden uyanma olarak izah edilir.
Bu ani uyanma rüyada veya fil hal kendinden geçmişken hâsıl olur. Bunun sonucu olarak da, vücutta titreme veya üşüme veya dışarıdan bakanların nazarında aklını oynatma gibi anlık tecellileri olur.
Kişi bu ani uyanma anında asla korkmamalı ve bu halini afakta yaşayan kişilere kesinlikle anlatmamalıdır. Zira halini anlamaz ve kendisini şizofren olarak ilan ederler.
Ama bu halde direk alt yapı ilmi olmadan uyananlar, tüm hallerini çevrelerine anlatırlar. Sonrası ise malumdur. Genelde çevrelerince delirmiş damgası yer ve psikiyatri bir hastalık olarak teşhisi konulur ve tekrar örtülmesi için ilaçlara başlanılır.
Verilen ilaçlar ile açılan devreler tekrar kapanmaya dönük işleve tabi tutulur ve öylece o açığa çıkan aydınlık kapatılır.
Uyanış melekeleri aniden oluşuveriyor. Ama meleke oluşmadan da ne yapsak boştur. Yani algılama melekeleri açık değil ki kendisine anlatılanı anlasın.
Yani esa mesele melekelerin uyanmasıdır. Bu her iş için aynıdır. Örneğin Bebek edindiği yürüme melekesi ile yürür. Yürüme melekesi gelişmezse, yürüyemez. Sonra meleke açılınca yürür. Daha sonra da yürümeyi unutmaz. Çünkü artık meleke vardır ve unutmaz.
Birden açılmıştı meleke çok ilginç bir olaydır ki genel de insanlar bundan gaflette olarak bir birini suçlar. Oysa ki meleke dirilmemiş ki, başarsın.
Melekesi uyanan ve olayın farkında olmayan da, insanlar hakkında kınamada bulunur ve kendisini tahrip ederek günlerini geçirir.
Oysaki olayı anlasa, artık kimseyi kınamayacak ve melekelerinin uyanışı için de elinden geleni yapmaya başlar.
İşte bu meleke uyanışı her işte aynıdır. Bu dünyevi veya uhrevi fark etmeksizin aynıdır.
Ayrıca mana yolunda ve uyanış yolunda kişi rıza-i kalp ile yürümelidir.
Bu iş okula ve ders çalışmaya benzemez. Zorla olmaz. Kişiler üzerinde baskı kurup dayak ve disiplin gibi zor kullanımlarını uygulatmakla olmaz.
Mana yolundaki uyanış için de en etkili olan yol, zikirlerdir. Zikir en büyük etken, ama üzerine çok düşünmek ve merakı diri tutmak da çok önemlidir.
Tasavvufta tümüyle gönül teslimiyetiyle kapı açılır. Tümüyle safiyane bir yönelim ile kişi idraklere ulaşır. Başka çaresi yoktur.
Tümüyle gönül hoşnutluğu ile yürünmelidir. Ve bu melekesi oluşmuş kişiler, melekesi açılmamış kişilere sürekli, “sen nasıl böyle bakamıyorsun” derler. Hâlbuki melekesi yok işte. Onun içinde melekesi açılanla aynı nazariyeye sahip değildir.
İşte bu da çok büyük bir hatadır. Meleke oluşunca işte muhteşem perspektif oturacaktır.
Karşılarındaki insanları kınayanlar ise, sonunda tüm meleki kuvveleri felç olur ve yürüyemez olurlar. İşte buna Allah’ın mekri derler. Çünkü dua ederler lisanı hal ile ve kapanması için çırpınır dururlar. Çünkü karşıdaki kişi kınamış ve o kınama başlarına gelmeden ölmezler.
İşte işin acemileri az görür olur diye herkesi levmedip kınar. Sonra kendi çarpılır gider.
Bakın, piyasaya, en çok insanları kınayan, en son kendisi kınanır olmuştur. Sır saklamanın önemini bilmek lazımdır.
Ortalıkta ve özellikle günümüzde sosyal medyayı kullanarak ileri geri yazanların yıllar sonrasını seyredebilsek, dudağımızı dişleriz.
Tüm ermişler sıkıntılara omuz vermişler veya mağaraya çekilip kendilerini adamışlar ve öylece uyanış oluşmuş.
Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz de Hira’ya çekildi ve yıllarca yaptığı teveccüh sonucu aniden perde açıldı ve Cebrail ile buluşma nasip oldu.
Evet, yapılan çalışmalar sonucu tüm kapılar aniden açılır. Çünkü meleke aniden oluşuyor. Ansızın kıyamet kopar.
Kur’an her şeyi demiştir. Kıyamet ansızın gelecek diyor. İşte içindeki halin kıyameti de bu uyanıştır. Yeni halin başlangıcı oluverir. Ansızın kıyamet kopunca, kişi şaşıp kalır.
Eşim ölünce küçük kıyamet demiş ya, Nasreddin hoca. İşte bu, eşin ölümü. Şimdi meleke oluşmadan da, dışarıdan melekesi oturanları sabaha kadar dinlesek gördükleri güzellikleri, bizi daha çok kahreder.
Meleke açılmadan, açılmışların özel hallerini dinlemek faydasızdır. Ama meleke açmaya dönük yapılan kalbi muhabbetler ise faydalıdır.
Bu husus Zariyat suresi 56. Ayette şöyle der; Ama öğüt vermeye devam et, zira öğüt inananlara fayda verir.
O yüzden de kişi kendi öz halini anlatırsa, kişinin en ayıp halini halka gösterilmesi gibi ayıp sayılmıştır.
Zikir ve zikre giden yol ve kalbı aynı olanların muhabbeti de kişiye ruhi donanım verir. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin sohbetinde oturan, sahabe olurdu.
Kalbi muhabbet ile yükselirdi. İşte muhabbetten hâsıl oldu Muhammedi nur.
Dünyada açılmayan melekeler ise, açılmadan ölen sonsuza mahrum kalacaktır.
Her konunun melekesi ayrıdır. Uyanış ölmeden evvel ölmektir. Meleke uyanmazsa, uykuda kalır. Sonsuza kadar.
Duada ısrar da bu yüzden önemlidir. Meleke oturana kadar dua et. Yoksa Allah zaten sürekli veriyor. Sen aldığında dua kabul oldu diyorsun. Yani sende meleke oturduğunda iş bitmiş ve sende melekeleşmiştir.
Hz Adem as, cennetten kovulma meselesi de, Melekesinin örtülmesidir. İşte tüm olay Meleke örtülmesi veya meleke dirilmesidir. Nari katmanda da öyle, nuri katmanda da öyledir.