Kim ki Hıristiyanlar gibi kendini veya başka birini Allaha çocuk görüp, Allah’ı da kendine veya başkasına baba görürse, o dini İslam’ı mubini terk etmiştir. Kur’andan sapıldığında, istediği kadar bilgisi ve hissiyatı olsun, tümü balonun içindeki havadır. Bir iğneyle dağılır gider. Dini İslam’ı mubini terk edenin tüm yaşamı ve elde ettiği semeresi, hayalhanesinde temeli olmayan bir lakırdıdan öte bir şey değildir.
Bilelim ki; soru ilmin yarısı olup aldığın doğru cevapla yolun yarısını kat edersin. İlmin diğer yarısını da zikirle alırsın. Öylece hedefe varırsın. Zikri terk ettiğinden, soru ve cevapla bilgi hamalı oldu. Sonra sorularının karşılığını bedeninde yaşamaya kalktı. Oysaki zikir, kalbe giden yolu açıyordu. Ha şu da var, okuduğun zikirleri karşılık beklemeden okumalısın, yoksa beklenti oluşur ve hakikatine uzanan yoldan mahrum olursun.
Bu konuda çok önemli bir kaç ayeti burada da paylaşalım…
Öncellikle İhlâs suresiyle başlayalım; De ki: “O, Allah’tır, tektir. Allah sameddir. Doğurmamış ve doğmamıştır. O’nun hiçbir dengi yoktur.”
Zuhuf 15’te “Kendi kullarından O’na bir parça kılarak yakıştırdılar. Doğrusu insan, açıkça nankörlük etmektedir.”
Zuhruf 16’da “Şimdi O, yarattıklarından kızları edindi ve erkekleri size mi verdi?”
Zuhruf 17’de “Oysa kendilerinden birisi, O Rahman için verdiği örnek ile müjdelendiği zaman, kahrından yutkundukça yutkunur ve yüzü simsiyah kesilir.”
Zuhruf 19 “Onlar ki, Rahmanın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Kendileri onların yaratılışlarına şahit mi olmuşlardı? Onların şahitlikleri yazılacak ve elbette sorumlu tutulacaklar.”
Zuhruf 20’de “Dediler ki: “Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet yapmazdık.” Onların hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece ‘zan ve tahminle yalan-yanlış konuşup duruyorlar’.”
Zümer 4’te “Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini elbette seçerdi. O böyle şeylerden Yücedir; O Bir olan, Kahredici olan Allah’tır.”
Bakın ayetlere, bazı tasavvuf ile uğraşanlar, tıpkı Hristiyanlar gibi, baba baba diye söylemlerde bulunuyorlar. Bu sözler insanı İslam’ın dışına atar. Söyleyen ise hala kendisini huzuru kalp! İle tatmin eder. Unutmayalım ki, huzuru kalp, kişi kendisini salınca oluşur. Yolunun doğru veya yanlış olmasına gerek yoktur.
Huzuru kalp her salıverilen yolda içe doğacağı için de, tüm inançlar, hala yaşıyor. Adam ineğe tapıyor ve huzuru kalp ile etrafında dönüyor. Hatta hatta hürmetle muhabbet ile idrarını içiyor. Bakın işte, demek ki inancın doğru ve yanlış olmasına bakılmaksızın, huzuru kalp oluşuyormuş. Bunun şifresi ise, kendini salıvermekte yatar.
İşte o zaman, ne yapmalıyız? Yolumuzun doğruluğundan nasıl emin olacağız? Eğer Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vesselam efendimizin çizgisindeysek, doğru yoldayız. Yoksa yanlış yoldayız. Eğer ki huzuru kalbe! de sahipsek, bu fark etmez.