Kuran’da toplamda 121 ayette “Kalp” kelimesi geçerken, beyin kelimesi bir defa bile geçmez.
Bunun sebebi insanın imani çerçevede düşünme yetisini kalpten almasındandır. Beyin dahi kalbin emrine verilmiş bir organdır.
Zaten kalbinle düşündüğünde istikrarlı sonuçlar elde edersin.
Kalp devre dışı edilip sırf beyinle bir yere varmak isteyenler, kuru materyalist olmanın dışında bir yere varamazlar.
Günümüz eğitiminde kalbi devre dışı edip herşey akıl üzerine bina edilğinden, edep kavramı tükenmiş ve Kapital sistem her alanda hakim olmaya başlamıştır.
Kalbinin sesini dinle, kalbinle sev, kalbinle yönel denilmiştir.
Çünkü kalpte duygu vardır. Ama beyinde duygu yoktur. O sadece belli işlevleri olan bir organdır.
Kalbin zahiri görevi ise kan pompalamak olup, batini görevi kişiye kişiliğini sunmasıdır.
Kalbi ölmeyen kadar da, kişinin ruhu bedeni terk etmez.
Çünkü ruhunun karşısında bulunup ruhtan canını almaktadır.
Bedene anestezi uygulandığında ise, sinirler mayıştığından, acıyı hissetmez.
Çünkü ruhta acıyı hissetme olayı yoktur. O yüzden ruh sürekli bir bedenle yaşamına devam edecektir.
Şimdi et kemik bedenle, kabirde/berzahta et kemik bedenin devamı olan şeffaf bir bedenle, kıyamette oranın ortamına göre bir bedene, cehenneme gidenler o ortama göre bedenle, cennete gidenler ise nur bedenle, ama illa bir bir bedenle ruh yaşamına devam eder.
Ruhun maddi bir azabı olmaz. Ruhun azabı manevi olur. O da Allahtan mahrumiyetin verdiği azap olur.
Veya ruhun Allahın cemalini seyrinin verdiği sefa olur.
Ama tüm somut nimetler, illaki bir bedenle tatlandırılır.
İşte bu sebeplerden ötürü, esas değerli organ kalptır.
Kalbimize sahip çıkalım ve onu rabnine muti yapalım.