İbrahim halilullahın duası olan veccevtu yönelişi. Resulullah sas her namaza başlayınca tekbirden hemen sonra subhaneke okurdu. Sonra da veccehtu okurdu. Daha sonra fatihaya başlardı.
Veccehtü duası şöyledir: “Veccehtu vechiye lillezi fetares-semavati vel-erda hanifen muslimen vema ene minel-muşrikine inne salati ve nüsuki ve mahyaye ve memati lillahi rabbil-alemine laşerike lehu ve bizalike umirtu ve ene minel-muslimine.”
Meali: (Batıl dinlerden uzak durarak ve Müslüman olarak; yüzümü, gökleri ve yeri yaratan (Allah’a] çevirdim. Ben, [Allah’a] ortak koşanlardan değilim. Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, alemlerin rabbi olan Allah’ındır. O’nun ortağı yoktur. Ben, bununla emrolundum. Ve ben, Müslümanlardanım.)
Veccehtu duası bir kaç ayetten oluşuyor. Veccehtu yani ben, vechimi yani sanal benliğimi oluşturan tüm özelliklerin yönünü o veche çevirdim ki yer ve gök-semalar dahi o vecih ile yaratıldı. Şimdi düşünelim “Hu adıyla işaret ettiğimiz mutlak hüvviyet” Allah ismini kendisine ayna-vecih yaptı. Yani her ne var ettiyse o ismin açılımda var etti. Yani vecih o oldu. Hani her ne yöne dönerse onun vechi oradadır denir ya, işte yer ve semalar vechin fıtratına uygun hareket eder ki bu fıtrata sünnetullah da denmiştir. Buna Allahın sistem ve düzeni diye dilimize çevrilmiştir.
İşte duaya başlarken deriz ki; bende var olan Allah vechini, bana emanet olarak verilen ilim irade ve kudret üçlüsünü harekete geçirip yer ve semalarda olan programa paralel bir olarak rayına sokuyorum. Çünkü her yerdeki vecih yani yüzde onun vechi yanı sıra bir vecih olamaz. Onun vechi her birimde ayrı gözükür. Onun için her hangi bir veche Allah denmez. Ayrıca tüm vecihlere de Allah denmez. Çünkü Allah tümünden münezzehtir. Ama tüm varlıklardaki vecihler tek vecih olarak onundur.
Sonra deriz ki; Hanifen müslimen, yani ben vechimi-yüzümü yani tüm mana terkiblerimi hanif olarak, yani yerde ve göklerde bir ilah görmeyerek ve hatta gördüğüm ve her şeyde vuku bulan bakım mahallini de onun vechi bilerek, onun yanı sıra bir vecih tanımayarak ve ona teslim olarak, o sınırsız ve sonsuz veche yani manalara yani esma boyutuna yani “Hu adıyla işaret ettiğimiz mutlak hüvviyet ” in nazargahına çevirdim ve ben asla müşrik değilim. Yani ne kendi vechimi ne de başka herhangi bir vechi, ondan ayrı ve tümüyle ilişkisiz bilerek ona ortak koşmam.
Muhakkak ki namazım, duam, yönelişim, istek mahallim, tüm yaptığım ibadetler, benim hayatım ve benim ölümüm Allah ismiyle işaret edilen ve “Hu adıyla işaret ettiğimiz mutlak hüvviyet ” in kendisine ayna kılması içindir. Yani aynanın içindeki şulelerdir ki âlemler diye bildiğimiz bilmediğimiz tüm var olanların rabbi odur. Kesinlikle onun ortağı yoktur. Ben bunu anlayıp uygulamalarını hayatıma geçirmekle emir olundum. Ben teslim olanlardayım.
Şimdi tüm manayı biz şunun için düşünürüz. Allah bize ilim, irade ve kudret üçlüsünü emanet vererek istediğimiz düşünceyi oluştura biliyoruz. Zaten bunun için mükellefiyetimiz mevzu bahistir. Yoksa tiyatro çevirir gibi yaşamıyoruz. Dünyaya tiyatro diyen ve insanın robot olduğunu söyleyenler için Allah derki; saçmalıyorsunuz. Ayet aynen bu ibareyi kullanmıştır. Sonra besmele ve fatiha başlar. Bu duayı hanefiler de namazda okuya bilirler. Resulullah sas hem subhaneke hem de veccehtu okurmuş.
Saygılar sunuyorum…