Soru-Cüzi irade nedir? Var mıdır?
Cevap-Sonuçta sende bir irade var bunu sonuna kadar kullan dedi Allah kulu Soru-Hangi irade bu? Bir tane örnek verir misin iraden ile yaptığın?
Cevap- Şimdi yürüyorum. Çünkü Allah’ın; ben olarak tecellisi oluşan bir tutam nuruna kıvam veren esması o şekilde bende tecelli ediyor. İşte burada yürüyen; ben olarak işaret ettiğim varlığım yani yürüyen bu sanal benlik. Hâşâ Allah değil
Soru-Yürüdüğünü zannediyorsun. Yürüten sana bunu “yaşatıyor” sende seyreden o fiili yaratandır. Dediğin gibi sanal bir birim ise aslında yürüyen kim?
Cevap- Onun nurundan bir şule üzerine işlenen esma bileşkesi senin sanal benliğini oluşturduğu için, artık yürüyen sensin ama onunla kaimdir. İşte sanal benliğin; seyir etme kabiliyetine sahip kılınmıştır. İşte insan, onun adına seyir edip onun adıyla amelde bulunur.
Soru-Seyreden bir insan birde kendisi mi var? Kendi kendisini seyrediyor ise? Onun adına seyir de ne oluyor? Düşün. Seyreden varlık yarattığını araya koyup kendi namına ona seyrettiriyor olsa bile aslında seyreden kim oluyor?
Cevap-Burada fark etmemiz gereken bir ince nokta var. Biz Hu isim zamiriyle işaret ettiğimiz mutlak hüviyet ile Allah ismiyle kendisini tanıtan mutlak hüviyet veçhini bir birine karıştırıyoruz. Sadece hu dediğimizde evet olay dediğiniz gibidir. Ama pür dikkat edersen, insan; hu isim zamiriyle işaret ettiğimiz mutlak zata -hâşâ- halife değildir. Hu isim zamiriyle işaret ettiğimiz mutlak zata kul dur. (“Kendisini bize Allah ismiyle tanıtan” hu isim zamiriyle işaret ettiğimiz mutlak zat’a) ise halifedir. Allah nasıl ki tüm melekeleriyle istediği anda nurundan nurlandırarak istediği varlığı şekillendirip oluşturuyorsa; İnsan da ona halife olarak onun hükmü dâhilinde kendi kuvvelerini fiile çıkararak şekillendirerek oluşturur. Ve nokta. Yani dünya komik bir komedi değildir. Ve insan irade sahibi olarak yaratılmıştır.