Kuantum gözüyle varlığa bir bakış; varlık aleminde varlığın vücut kokusu almaması ve bunu bilmemiz, bizi mesuliyetten kurtarmaz.
Ayrıca bu hali bilmemiz, uyanış falan da değildir. Hatta hatta varlığın özü itibariyle; malumat sahibi olmamız, aslında bize bir şey de katmaz.
Görünen varlığın özünü anlamak için, Planck sabitine bir göz atalım…. Planck sabiti, zamansal ve mekânsal olarak bizi varlığın en küçük pikseline götürür.
Bu, enerjinin en küçük yapı pikseli mekânda 10 Üzeri -43, zamanda 10 Üzeri -36 şeklinde minimize haldedir. (Yani, “-0,0000……..buraya mekânsal bazda 43 veya zamansal bazda 36 tane sıfır ekle ve sonuna……. 1 ekle”). Bu haldeki zerre, artık bölünmez haldedir. Ve ötesi artık yoktur. İşte kuantum denilen bilim teorisi, bunu kurgular, kanıtlamaya çalışarak bize sunar.
Öylece evrende gördüğümüz her alan, bu var edilen enerji akışını izleme şeklinde bize sunulur. İşte burada, olağanın dışında bir akışkanlık söz konusudur.
Evrendeki her bir nokta gibi, biz dahi bu olağandışı akışkan olan enerjiden var edildik; sonra da bu hal, beş duyumuza bu yaşam platformunda sabitmiş gibi görünür oldu.
Evrensel nöron ağları arasında varlığı bile anılamayacak kadar küçük olan insanın, kendisine verilen bilinçle seyri söz konusudur. Varlığın en derininde şu anki gözümüze görünen hiçbir şey söz konusu değildir. Varlığı oluşturan elektromanyetik ışıma sürekliliği vardır.
Bu Spektrumları izlerken, beynimiz bu kabartılmış alandan nümeler izleyerek, kendi farkındalığını yaşatır. Öylece alemlerdeki vücut olarak tüm var zannettiklerimizi bedenen seyrediyoruz.
Tıpkı ampulün ışığı gibi, hızlı dalga ile bize yansır, bizde kesintisiz ışık zannederiz. İşte Planck sabiti ile kuantum fiziği yükselmiş ve evrenin yaratılış modeli bize sunulmuştur.
Şimdi biz; bu yaratım içeriğinin tüm detaylarını öğrenip hayalen seyretsek de, ilmen belki de artık maddeye bilinçsizce bakışın ötesiyle bakarız ve günümüzün konforunu yükseltmek için, yeni yeni buluşlar icat ederiz.
Lakin bunların tümü kalbimize bir şey kazandırmaz. Kalbe kazanım ancak, tüm bu homojen varlığı yaratıp, bizi de aynı şekilde yaratarak, kalbimizin ortaya koyacağı heybete ulaşmakla gerçekleşir.
Bu da ancak, bize verilen değişmez amele bürünerek, halis bir kalp ile hakkın bizden istediği bir yaşama kavuşmakla mümkün olur. Ayrıca bu seyrettiğimiz Planck sabiti ve üzerine kurulan kuantum fiziği ve evreleri, toprak boyutun taa kendisidir.
Nari katmanın kokusu bile burada söz konusu değildir. Nuri katmanın dahi burada kokusu yoktur. Tüm bu tespitlere, beş duyunun ürettiği akıl ve ferasetle ulaşılmıştır.
Dolayısıyla burada ne cin dünyası ne de melek dünyası söz konusu değildir.
İşte bunu tespit ettik diye de ilahi huzura eremedik. İlahi huzur, Allah’a iman etmek ve Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimize teslimiyetle gerçekleşir. Gerisi hayaldir ve elimize de hiçbir şey geçirmeyecektir.
Tıpkı bir bilgisayar gibi… Sen bilgisayarın tüm donanım ve yazılım işlevleri hakkında bilgi sahibi olsan da, eğer ki o bilgisayarı kullanıp veriler oluşturarak yeni bir şeyler ortaya koymazsan, bilgisayarın yapısal özellikleri hakkında bildiğin tüm bilgiler, sana hiçbir şey katmayacaktır.