Bir kervan kalktı taa ezelden sözüle sözüle.
Ebedinden seyrettin, içine içine, yüzüle yüzüle.
Her sözü ciddiydi, ama sunamadı keskin dille.
Çünkü utanırdı kendinden, bakınırdı hep gülle.
Yepyeni bir kervanı kaldırdı taa ezelinden.
Yolculuk yedi yıl oldu, nazar etti ebedinden.
Hacmini inceledi, inince inceden inceden.
Kütlesi zayıflamış, şanı kaymış, belli etmeden.
Elbette yaşamında edinmişti bir marifet.
Ama marifet yetmezdi, ederdi hem şefkat.
Her şefkatta üstünü örterdi bir masiyyet.
Artık pes edip süveydasına etti hasret.
Ne diye bucalar, sanki fetih mi edecekti.
Sanki kâinatı aydınlatıp, yok edecekti masiyeti.
Hey hat nedir bu çile, daldı buldu nihayeti.
İşte bidayetle nihayeti bir eyledi kasveti.
Nedir bu sıkıntı ey nurdan bir şule olan nur.
Neden yaratılışından duymazsın gurur?
El açmak sağa sola, eylemez sende surur.
Haydi, sen özün ol, in hücrene eyle onur.
Dünya işte ısmarlar doğaya bir hayat.
Bu hayat sanki çok mu âli, eyler memat.
Memat gelince, fayda etmez hiçbir at.
Kurur beden, çıkar ruh, elde kalır kabahat.