Aynaya baktım, gönlün derinliğini gördüm.
Öyle derin, öyle engin, içine gömüldüm.
Yansıyan nuruna gark oldum, dürüldüm.
Aydınlandı gönlüm, o nurla şerefyab oldum.
Yıkandı bedenim, o ışıltıyla kendime baktım.
Kendimi öyle hafif hissettim, öylece bakındım.
Uçuyurdum dehlizlerde, sanki bir kelebektim.
Kalbi pırpır, kanatları rengârenk, meşk ettim.
Uçtum uçtum uçtum, sonra bir dala kondum.
Güzel bir çiçek ruhumu okşadı, mutlu oldum.
Sevinerek bakındım, demden deme uçtum.
Her dem oldu tek dem, demden deme geçtim.
Kelebek gönlünü bıraktı o muhteşem çiçekte.
Hiç ayrılmak istemesede, gitmek gerekti heybette.
Gönlü hüzün dolu, gönlü sevgi, gönlü hasrete…
Gönlü güzelliklerle dolu dolu bekliyor heybede.
Nasip mi o çiçeğin gönlüne misafir olmayı?
Ona dokunmayı onu hissederek koklamayı?
Çiçekle beraber onun ışıltısıyla ışıldamayı?
Sonsuzluk güneşine kanat çırpmayı?
Tekrar nasip olsun o sahilsiz ummana dalmayı.
İlelebet orada kalmayı, orayı vatan kılmayı…
Ey gönül, dur dinlen, biraz teneffüs et havayı.
Bu ne çoşku, bu ne naz, terk et masivayı.