BİLİNİRLİKLERDE İSKAN KIL
Vermek istedi, ama sahip daha erken dedi.
Birilerini birileriyle etti siper, dur dedi.
Acelen ne, yeter dedi, yönel özüne dedi.
Dök kâğıda, el çek alemdem, yavaş ol dedi.
Durup bakarken geriye, demek hak demiş durmuş.
Daha erkenmiş, kanaat edip, tamam diyerek durmuş.
Çekildi açıkça yazmaktan, kapalı devre olarak durmuş.
İlmi hazine irtihalden sonra görünsün diye durmuş.
İrtihal olmadan hazine gizli kalsın dedi.
Tüm yazılabilecekleri heceleyip rafa kaldırdı.
Evet, yazıp kenara çekilmeyi uygun gördü.
Dostlara bir selam verip perdeyi indirdi.
Allah’a emanet olun canlar, anlayan anlar.
Hak size olsun yoldaş, bulsun sizi baharlar.
Can içre canlar, getirsin size mutluluklar.
Hakkın güneşi irtihalden sonra versin bolluklar.
Yok, işte burdayım asla gitmiyorum bilinmezliğe.
Söz bitince, kalbe dalıyorum hem sessizliğe.
Arkamı dönmeden bakıyorum kimsesizliğe.
Şikâyet etmeden gidiyorum kimliksizliğe.
Herşey bitse de kalpteki muhabbet yeter.
Birşey vermeden de olsa tebessüm yeter.
Yol alamazsa da, görmeden dalmak yeter.
Ne üzülüyorsun bre kardeş, hak bize yeter.
Kederlenmek yok asla, pişmanlık giremez kalbime.
Yürüyorum hak ile sanki dokunuyor elime.
Sesin yakınlaşır tane tane, huzur doğar gönlüme.
Ayak izin yaklaşır, ölüm ile kalırım halime.
Çaldığın nota kalbimde titredi, öylece uyudum.
Gönülkuşum şarkın ile savruldu, yola koyuldum.
Bana kimse ten gibi sarılmadı, sanki o oldum.
Işığımız sönmeden uyandım da, hakkı buldum.
Bu bir rüya mıydı dedi, işte buradasın.
Sesin kulağımda çınlarken ayıldım.
Baktım ve cihan şumül bir çehre ile bakındım.
Bakındım ama ne çare ki içerde kaldım.
İşte koza sardı götürdü taa derinliklerine…
Derinliklerde izledi kendini, daldı bilinmizliklerine.
İşte Muhammed, sen de Nazım ol otur yerine.
Hasbihal ederek hak kullarını ilet bilinirliklerine…