SEKİZİNCİ BULUŞMA

SEKİZİNCİ BULUŞMA

Eve ulaşınca anneme müjdeyi vermiştim. Birinci sınıfa geçtiğimi müjdeledim. Annem kalktı abdest aldı. İki rekât şükür namazı kıldı. Son secdede epey bekleyip dua etti. Başını kaldırıp göğe çevirdi. Baktım ki yüzü dolunay gibi ışıldadı. Adeta biri ona ayna tutar gibi bir ışık yansıdı. Kalkıp pencereden dışarı baktım. Biri gözüme gözüktü. Ayakları yerde ve başı adeta göğe kadar uzanmıştı. Hikmet dedenin mağarasında baygınken bana gözüken kişinin ta kendisi idi. Bir bulut misali idi ve ondan anneme bir ışık yansıyordu. Döndüm anneme baktım ki annem kendine geldi ve o ışık kayboldu. Dışarıya baktım o bulutumsu görüntü kaybolmuştu. Annem çok sevinmiş bir halde kalktı ve bana sıkıca sarıldı. Sonra beni alıp arka odadaki kapalı olan dolabın yanına götürdü. O dolap hiç açılmamıştı. Babamın dolabıydı. Babamın özel emanetleri içindeydi. Hep merak etmiştim ne vardır içinde? Annem her defasında daha vakit var diyerek dolabı açmayı ertelemişti. Annem dedi ki;

– Evladım; bu dolab babanın yadigârı ve içinde birçok emanetini saklardı. İçinde birçok not bıraktı ve bu notları sana ulaştırmamı istedi. Dedi ki Ali birinci sınıfa geçerse, ona veririsin. Ben de sormuştum babana… Birinci sınıfa geçişini nasıl öğreneceğim? Demişti ki kendisi gelip sana haber verecek. Demek baban bu günleri seyretmiş ve emanetleri öylece korumaya almış…

Hayret ettim… Nedir bu emanetler? Neden bu kadar çok önemli idi? Bu notları edinirsem bana ne katacaktı? Benim içine girdiğim bu heyula neydi? Böyle düşüncelere dalarken; Filiz ablam içeri girdi… Ablama baktım kendime baktım ve ilk defa ablamla annemin bu manevi hava içinde benle buluşmasına şahit olmuştum. Esra ablamla epey sohbetler yapmıştım ama Filiz ablamla hiç bu konuları konuşmamıştım. Filiz ablam söze başladı;

– Demek ki dolabı açmanın zamanı geldi, öyle mi?

Subhanellah, bu da neydi? Ablam da mı bir şeyler biliyordu? Baktım ki bana baktı ve tebesüüm eyledi. Ve dedi ki;

– Çok mu acayip geldi? Senin ile benim babamız aynı… Senden önce elbette birçok hususta bizlere ders verdi ve bizlerde onun derslerine can kulağıyla kesilirdik. Lakin senden hep bahsederdi. Beklediğim müjdem derdi. Ve sana çok değer vererek bahsederdi. Lakin daha seni görmemiş ve nasıl olacağın hakkında da kimseye sır vermezdi. Ama eminim ki annede birçok sırrı gizlidir.

Annem ikimize bakıp sevinç gözyaşları döküyordu. Ve şöyle dedi;

– Evladım; dolabı açmadan önce hatırıma şimdi bir şey geldi. Baban demişti ki, dolabı açmadan birlikte mezarıma gelin. Orada bana rahmet duasında bulunun. Sonra gelip Ali’me buradaki notlarımı verin. Haydi, kalkın babanın türbesine gidelim dedi.

Annem dolabı açmaktan vazgeçmiş ve bizleri toplayıp babanın türbesinin yoluna koyulmuştuk.

Yorum yapın