VECİZELER “-U-Ü- HARFİ”

-U-Ü-

  • Uzayınla buluş ve hakla buluş. Rahmet rahmana doğru, tüm çalışmamız rahimden doğdu. Rahim annede karar buldu, anne babayla uzayı buluşturdu.
  • Tüm geçmişi bir buruşuk mendil gibi çöpe atıp unutan, geleceğe güvenle adım atar. Yoksa ikide bir eski hatırlansa, gücümüz ve irademiz zayıflar ve hedefimizden geri kalırız
  • Uyku en iyi düzenleyicidir. Özellikle gecenin ilk iki yarısını uykuyla geçirmek… Diğer bir yarısını ise zikirle geçirmek insanı geliştirir. Günümüz insanı ilk iki kısmını uyanık geçiriyor ve son kısmını ise uykuda. Sonra hastalıklar diz boyu.
  • Uzayın kendisi kapkara ama içindeki küreler ışıl ışıl. Hayret… Karanlıktan doğan kürelerde bitmek bilmeyen enerji… Kaynağı ne ki acaba?
  • Derin uykuda olanlar rüya görmedikçe uyanamazlar.
  • Derin uykuda olanlar bir kâbus ortamı veya bir cennet ortamı görünce hızlıca uyanırlar.
  • Uyanmak için bir şey yapmaya gerek yoktur. Sadece içinde bulunduğun anın hakkını verip an da ayık olmaya çalışmaktır. Uyanmak, an da uyanık olmaktır. Verdiği nefesin bile farkında olmaktır. Öyle olağanüstü ulaşılmaz bir şey değildir UYANMAK. Herkesin ulaşacağı bir meyvedir uyanmak…
  • Umut ve yaramazlığın yerine kırgınlık ve hüzün ağır basınca, artık basiret hakkına rücu etmeye başlamıştır.
  • Uzayın bilmem kaç trilyon ışık yılı uzağındaki bilmem dhyfhtssdjı isimli gökadasında hayat arayan, ama yeryüzündeki adı sanı bizim dilimizde olan birçok bölgede, bizzat var olan hayatı yok edenler, dünyaya barışı getiremezler.
  • Uykuda konuşanın bedeni mayışıp uyur, ama dil tam uyumaz. Hayalde gördüğü şeyleri diliyle dillendirir. Bu sorun, beden uyuduğu halde dili uyumayıp az uyanık olanlarda gözükür. Karışık kelimeler konuşur. Çünkü düşünceler karışıktır. Dil ne diyeceğini net olarak bilmez. Öylece gebeler durur. Sağ veya sol tarafı üzerinde uyursa uykuda sayıklaması kesilir. Çünkü sırt veya karın üzerine uyuduğunda dil boşlukta kalır, tam uyumaz. Manen de insan öyledir. Kendinde olmadığında, ne dediğini bilmez olur.
  • Uçuyorum demekle uçulmaz. Uçmak için kanat olması gerek.
  • Tarihin tozlu raflarına terk edilmek istemiyorsan, İslam ümmetinin bel kemiği olan ulemanın yolundan ayrılma.
  • Uzlet kişiyi kişiliğine ulaştırır.
  • Allah’a Ulûhiyeti itibarıyla sen sanal benlik sahibi olarak Allahın halifesisin. O senden tümüyle münezzehtir. Allah yönelim alanı itibarıyla ilah/tanrıdır. (Nas süresi 3) Yani ulûhiyeti itibarıyla sadece ona yönelir ve ondan isteriz.
  • Uçuk kaçık hayaller peşinde şeriatın emir ve yasaklarını terk eden, Vahdet ehli olamaz. Olsa olsa şeytanın düdüğü olur. Tevhid ehli olmak şudur ki… Uluhiyette ve rububiyette hem melikiyette mutlak güç sahibi olarak sadece Allah’ı bilmektir.
  • Uyanan kullara selam olsun Uyanmayanlarında da tatlı rüyaları bol olsun. Ama hep tatlı rüya sürmez bilsin. Her an sükuti hayale hazır olsun.
  • Uhud savaşında, küffar karşısında toplanan bir avuç iman ehlinin başkomutanı olan Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin verdiği komuta unutuldu. Okçular tepesindeki okuçular tepeyi terk ettiklerinde, olanlar oldu. Onun vefatından sonra da unutuldu ve tefrika bir türlü son bulmadı. Halbuki kitap ve peygamber tek idi.
  • İş işten geçmeden uykulu halden uyanmalıyız. Yoksa ebeden uyanamayız. Ansızın ölüm gelecek. Aslında ölüm bir uykulu bir uyanış olacak. Ama iş işten geçecek.
  • Kişi karşısındaki birime baktığında, Allah’ın rububiyeti itibarıyla onu kuşattığını görmezse, o kişi hem Allahın ulûhiyetini bilmez, hem de kendisini ilah yerine koyuyordur.
  • Ulûhiyette fenafillâh muhal iken… Rububiyette ise, teşbihin şiddetinden oluşan sekr halinden dolayı; fenafillâh şuuru kişide oluşabilir. Ulûhiyet ile rububiyeti birbirine karıştırma…
  • UNUTTUK! Dünya bir gölgelikti oysa yolcu olduğumuzu UNUTTUK. Yolumun buradan geçtiğini ve sadece yolcu olduğumuzu UNUTTUK. Yapmamız gerekenler vardı. Burası imtihandı, seyr-ü sefaya dalıp ahretimizi UNUTTUK. Rabbimize verdiğimiz sözümüz vardı, dünya kelamı konuşmaktan o sözümüzü UNUTTUK. Ne de çok UNUTTUK.
  • Rububiyette varlığın ondan gelmişken, ulûhiyette o senden münezzehtir. Melikiyette ise, onun hükmü içindesin…
  • Ulûhiyet ve rububiyeti birbirine karıştırıp birleştirenler çoktan şirk dalmışlardır. Ayrıca insanlara üzerinde olduğu kendi anlayışına göre hükümler koyan, yani melikiyetini sahiplenenler, zaten baştan kaybetmiştir.
  • Sakın ha uykuyu uyuklama ile karıştırma. Uyananı uyuklama tutabilir ama uyku asla. Uyanan bir daha yatamaz. Çünkü uykusu kaçmıştır. Rüyası bitmeyen daha uykudadır. Umarım uyanır. Uykun kaçsın ey dostum. Çünkü durum gerçekten çok vahim… Hızla gelen ölüm ve elde avuçta yok tek bir sermaye…
  • Aklın gıdası burhandır… Gönlün gıdası imandır… Ruhun gıdası yakindir… Nefsin/şuurun/bilincin gıdası irfandır… Bunlarla bezeyiş olursa, kişiye üflenen ruhun uruca geçişi yakındır.
  • Ulûhiyet; taşlarda yani bedende uyur. Nebatta yani ruhta teneffüs eder. Hayvanda yani sırda hülyalara dalar. Ve insanda yani farkındalığına erende uyanır…
  • Sakın ha… Pişman olacağın şeyi hırsına yenik düşüp deme. Sonra utanırsın…
  • Allah’a ulaşmayı dileyip cennete kavuşmayı o kadar kolay mı zannettin? Allah dostları yıllardır anlatırlar da kaç kişi dinliyor. Allah’a ulaşmayı isteyip günahtan el çekme, er kişiye nasip olur. Bu da tüm insanlık nesli içerisinde, siyah öküzün üzerindeki el ayası kadar beyaz tüy misalidir.
  • Subaşı varken çamurlu sudan içen, ya subaşına ulaşamıyor veya çamurlu suyu essah su zannediyor. Yok mu uyaran?
  • Utangaç kalbi; gece hayatında rabbine yönelişle geçiren kişiler elde eder.
  • Uyaracaksın kardeşim uyaracaksın… Çünkü önümüzde ebedi yaşam var ve bir daha da Dünyaya geridönüş yok. Seviyorsan uyaracaksın.
  • Uçmak için önce pistte tekerlekler üzerinde surat almak gerek. Unutma ki dünya pistin… Ahret hava sahandır.
  • Uyur haldeki olan ve Kur’anın tabiriyle kabirlerinde olan kişi, derin dondurucuda donmuş suya benzer. Sıfır noktası olan erime noktası, kişinin Allah’ı anlamaya başladığı noktadır. Sıfır noktasını geçtiğimizde büyük bir kanaat oluşur. Bir bardak su ile bir tutam ekmek doyurmak için yeter artar bile. Gece kalkıp sessiz sedasız namaz kılma hissiyatı, sıfır noktasını geçenin içine doğar. Ve daha birçok belirtisi mevcuttur. Bazıları da buharlaşır.
  • Yaptığımız iyiliği hemen unutacağız ki; kimseye minnetimiz olmasın veya kimseyi minnet altında bırakmayalım. Öylece rahat ve huzura kavuşmuş oluruz.
  • Gözü ışıl ışıl yanıp uyanmayı bekleyen güdülenlerin uyanışı, ashabı kehfin uyanışı gibi bir uyanış; gözü dünyaya bürünen ve her biri ayrı bir fırka adı altında insanları güdenleri rahatsız eder. Çünkü her fırka, daha çok sağmak için, koyunum daha çok olsun der. Onun için de, uyanışa şiddetle karşı çıkar.
  • En iyi yazar kalemiyle bütünleşendir. En asker silahıyla bütünleşendir. Hangi mesleği yaparsan yap, başarı için bütünleşme esastır. Bütünleşmeye bir engel varsa, o mekân hızlıca terk edilmelidir. Bütünleşen “el hamdu lillahi rabbil âlemin” der, diğerleri sayıklar.
  • Allaha ulaşmayanın yolu hep sarpa sarar. Bu ulaşma mekânsal değil şuursaldır.
  • UNUTTUK! Dünya bir gölgelikti oysa Yolcu olduğumuzu UNUTTUK. Yolumun buradan geçtiğini ve sadece yolcu olduğumuzu UNUTTUK. Yapmamız gerekenler vardı. Burası imtihandı, seyr-ü sefaya dalıp ahretimizi UNUTTUK. Rabbimize verdiğimiz sözümüz vardı. Dünya kelamı konuşmaktan o sözümüzü UNUTTUK. Ne de çok UNUTTUK.
  • Kendisini uyanmış zannedip Allah yoluna duygulandıran dostuna sırt çeviren en büyük yanılgıdadır. Belki duygulandıran halı yansıtan kişiye duyularını kapatması sonucu heyecanı kendisinden kaynaklandığını zannedenin mahrumiyeti sonucu yalnızlığından kaynaklanmış olabilir. Ve kişi tard edilişi yükseliş gibi zanneder. Bir adım ötesi metruk olduğunu görünce sukut-i hayali yaşayacak ve bu sukut-i hayal eline bir şey vermeyecektir. Heyecanını ömür boyu yaşayana selam olsun.
  • Uyku ölümün kardeşidir der Allah resulü. Yani ölüp kıyamete dek yaşayacağı hayat öyle bir şey… Rüyada tüm olumsuz fillere rağmen ölünmez. Tüm yiyecek ve güzelliklere rağmen tok olunmaz. Tüm geçen süreye rağmen uyku uyulmaz. Kabir hayatı da ona benzer bir şey. Ama daha somut gibi…
  • En büyük umut… Uyanma kapısına dayayanadır.
  • İster şaka ister ciddi söylensin. Ağızdan çıkan söz hedefe kilitlenir. Kişi başına derdi alır. Tüm söylenenler misliyle kişiye geri döner.
  • Bir incelik hakkında bilgilendirme… Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin üzüntüsü dahi karşı tarafa zarar verir. Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz, iman ettikten sonra; en çok sevdiğinin katiline bile bir zararın ulaşmasını istemez. Hz. Vahşi ra; Hz. Hamza’yı ra şehit edişini anlattıktan sonra, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurur ki; “gözüme görünme ya vahşi, ben hüzünlenirim sen zarar edersin”…
  • Kişi kendisine yönlendirilen yönelmiş fikir oklarının anlam bütünlüğündeki kastı hissettiği anda, ruhsal uyanmak yakın demektir.
  • Uyuyanların Uyanmaya hazır durumda olması gerekir. Nasıl ki nemlenen kibrit yanmaz ise, Pasifleşen insanda uyanmaz.
  • Uyanış nedir…. Uyanış nasıl olur… Uyanma ah uyanma… Bazısının rüyası…. Bazısının hülyası… Bazısının hayali… Bazısının maması…. Uyanış ancak uykudakine lazım olur. Uykudaki ile konuşamaz ki uyanık, uyanıklığın aydınlığını sunsun… Uykudaki uyanık olanı göremez ki, uyanıktan ibret alsın. O zaman kalan şudur ki, derin uykudakini sallarsın, mıncıklarım, su serersin ta ki aklı başına gelebilsin. Bunun dışında bir izahını bilmiyorum. Uyanmanın ne olduğunu izah eden olursa, kırk yıl köleliğini yapmak hak olur.

Hz. Ali kv, dedi ya…. Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. Ne Hz. Aliye bir harf öğreten çıktı ne de uyanışın içinden bir söz söyleyen gözlere gözüktü…  Öylece sürüp gitti yaşam…

  • Uyku en iyi düzenleyicidir. Özellikle gecenin ilk iki yarısını uykuyla geçirmek… Diğer bir yarısını ise zikirle geçirmek insanı geliştirir. Günümüz insanı ilk iki kısmını uyanık geçiriyor ve son kısmını ise uykuda. Sonra hastalıklar diz boyu.
  • Üstadını bul. Kardeşlerim ilim içimizde, bizde, bizle. Üstad hatırlatıcı sadece. Hatırlanan hatırlanmazsa, hatırlatıcı bir şey yapamaz.
  • Ümit eden ve hasretle bekleyenin beklentisini ALLAH boşa çıkarmaz. Allah diler ki kişide ümit ve hasret başlar.
  • Üstad dediğin üstad olmalıdır. Bir an bile yöneleni yalnız bırakmamalıdır. Üstad ile öğrenci arasında mesafe mevzubahis olmamalıdır. Bunu gören öğrenci ustadına dört elle sarılmalıdır.
  • Birşey yazarsın… Derler ki hangi kitapta geçer. Yahu tek kaynak Allah kelamı ve Resulullahtır. Okuyup ve yeni yeni şeyler üretirseniz insanlığa katkı sağlamış olursunuz. Yoksa daha öncekilerin ürettiklerini aktarırsanız, üretici değil nakliyatçi olursunuz. Hâlbuki her insan üretken olmalıdır.
  • Her devrin üstadları olur. Yaşarken pek tanınmazlar. Göçtüklerinde boşluk hissedilir. Onlar hayattayken onları tanıyıp yardımcı olanlar parlamaya başlarlar. Onlara köstek olanlar ise hayıflanıp, keşke onların yanında yer alsaydık derler. İşte bu, Allah tarafından yaratılan düzeninin değişmez yasasıdır.
  • Üzülme artık ey sinelerden hissedilen ah. Unutmadı unutturmadı eyledi seni şah. Naz makamından kabul etti seni Allah. Artık akıl gibi yaz ve konuş bul salah.
  • Tüm ümmet olarak tefrikalara son verip bir duvarın tuğlaları gibi birbirimizi tamamlarsak, tekrar didişmenin haram olduğu ihramlı hal gibi bir durumu tüm yaşamımıza hâkim kılacağız. Bu güçten aldığımız enerji ile kavgalardan uzak durarak Allah halifesi olma yolunda büyük adımı atmış oluruz.
  • Her zaman duanda ve yöneliminde ümitvar bir his olsun.Öylece hedefe varırsın.Ümitvar hal, kişiye sonsuzluk penceresi açar.
  • Allah ülfet kurdurup fayda sağlamanı istiyorsa, sen de nefse yenik düşüp onu horluyorsan, bu ona bir eksiklik vermez ki…
  • Eğer her şeye rağmen kişiyi terk edemiyorsan, bu Allah’ın aranızda kurmak istediği ülfettendir.
  • Allah ülfet kurmuşsa, bu ülfet ya senin sınavındır veya senin onun… Her sınav ise, bizi bize taşır… Öylece bulunur yaradan… Yaradanı bulmuşsan, işte o zaman çık aradan… Seyredeceğini seyredersin işte o zaman…
  • Nerede Resulullaha kulak veren ümmet… Nerede dik duran omurga ki olmasın zillet… Nerede eğilmeyen baş ki olmasın fetret… Nerede Dünya için dönmeyen atlet… Nerede harcanan yaş ki oluşsun feraset… Nerede…
  • Nerede… Nerede… Nefse hoş görünen ve dünyevi zevklerle süslenen bir rüyada ki, sonu bomboştur…
  • “Ebu Said Hudir (r.a.) rivayet etmiştir: Resulullah’ın (a.s.m) sahabelerinden bir grup seferde idiler. Arap yurtlarından birine rastlayıp orada misafir olmak istediler. Ancak onlar bunu kabul etmek istemedi. O sırada kabilenin reisini akrep sokmuştu. Her ne yaptılarsa çaresini bulamadılar. İçlerinden bir kısmı “Şu gelen insanlara bir müracat etseydiniz, belki onlarda bunun bir çaresi vardır.” dedi. Sababelere gelip dediler ki “Reisimizi akrep soktu. Elimizden geleni yaptık fakat çare bulamadık. Siz bir şey yapabilir misiniz?” Sahabelerden birisi “Vallahi ben hasta okumasını bilirim. Ancak bizi misafir etmenizi istedik, siz kabul etmediniz. Eğer bunun karşılığında bir şey vermezseniz hastanıza okumam.” dedi. Bunun üzerine, bir sürü koyun üzerine anlaştılar. Sonra gidip hastaya Fatiha’yı okuyarak üflediler. Hasta bağlandığı ipten kurtulmuş bir deve gibi sapasağlam oluverdi.. Ebu Said der ki: sonra onlar sözlerini yerine getirip koyunları verdiler. Sahabelerden birisi “Koyunları taksim edin.” dedi. Hastaya okuyan Sahabi, “Hayır! Önce Peygamber (a.s.m)’in yanına varalım. Meseleyi anlatalım, bakalım ne buyuracak? Ondan sonra taksim ederiz.” dedi. Resulullah’ın yanına geldiler ve hadiseyi anlattılar. Hz. Peygamber (a.s.m) hastaya okuyana “Fatiha Suresi’nin böyle bir dua olduğunu nereden biliyordun? Payınıza düşen koyunları aranızda bölüşün, bana da bir hisse ayırın.” buyurdu. Bir başka rivayette şöyledir: Bu grup içinde bulunan sahabelerden bazıları bunu hoş görmeyerek hastaya okuyan arkadaşlarına,“Allah’ın kitabı karşılığında ücret aldın.” dediler. Medine’ye geldikleri zaman da Rasulullah’a “Ey Allah’ın Rasulu! Bu Allah’ın kitabı karşılığında ücret aldı” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (a.s.m.) şöyle buyurdu: “Allah’ın kitabı karşılığında alınan ücret, ücretlerin en helal olanıdır.” (Buhari. Tıb: 33; Müslim, Selam: 65; Ebu Davud, Tıb: 19; Tırmizi, Tıb: 20)”
  • Okuma karşılığında ücret alma konusunda iki olay çıktı karşımıza. 1-Allahın kitabını öğretmek. 2-Şifa amacıyla bir hastaya yoğunlaşıp ona ayetler okuyup onu o halden kurtarmak. Birincisi kesinlikle haramdır. İkincisi ise, hastaya veya musibete uğrayana ona ayetler okuyup o kişiyi o halden veya o hastalıktan kurtardıktan sonra ondan ücret talep etmek. İşte bu ise helaldir. Çünkü birincisi manevi tekâmüldür ve kişiyi kötülükten arındırmaktır. Ama ikincisi tümüyle kişinin yeteneği ile ilgilidir. Ve maddi bir iyileştirme söz konusudur.
  • Allah’ı ve onun dinini yani yaratım fıtratını ve içindeki düzenini fırsat bulduğu anda insanlara ücret karşılığı sunmaya başlıyorsa, onu dünya tatmin etmiştir.
  • Ünüyle ünlenen ile ünlü olayım dersen, ünlü düştüğünde sen de onunla düşeceksin. Kendi yağın sana yeter ey Allah kulu.
  • Üç artı üç ay… Neden haram aylardan üç tanesi peş peşe gelirde, Recep tek başına gelir. Allah’ın varlıklarla iletişimi meleklerle olur ayeti kerimesini iyi idrak etmek gerekir. Zira imanın ikinci temeli “meleklere iman”dır. Kavganın haram olduğu aylardan olan ve Allah‘in ayı diye tasvir olunan recep ayının hürmetine tüm yaratılmışlarla kavgayı terk edersek, Allah ile aramızda elçi olan melekleri hissederek Resulallah ayı olan Şaban ayına Merhaba diyebileceğiz. Çünkü Resulullah’ın (sav) rahmeti yağmur gibi herkese yağardı. Resulullah (sav) ayında Resulullah’ın ( sav ) nurunu hissetliğimizde ise hep beraber ümmetin ayı olan ramazana Merhaba diyebileceğiz. Ümmetin ayı olan ramazan da tüm ümmet olarak tefrikalara son verip bir duvarın tuğlaları gibi birbirimizi tamamlarsak, Tekrar didişmenin haram olduğu ve bayram ile başlayan şevval ayından sonra başlayan ve peş peşe olan, kesinlikle didişmenin haram olduğu üç aylara Merhaba diyeceğiz. Zilkade Zilhicce ve muharrem aylarıyla bir önceki üç aydan aldığımız enerji ile kavgalardan uzak durarak Allah halifesi olma yolunda büyük adımı atmış oluruz.

Yorum yapın