VECİZELER “-L- HARFİ”

-L-

  • Laf fantezilerinin arasında gerçek adeta gizlendi. Allah demek o kadar zor olmamalı. Yok, tarıymış bilmem ilahmış veya neymiş…  Bu böyle demişte şu şöyle demiş. Ben burada varım da orada yokum lakırdıları. Ve bilmem daha neler. Ya hu Allah de gerisini bırak hepsi bu.
  • La mevcuda illa huuu. Buradaki huu racidir işte bir şule olan Allah nuruna. Ve bu bakış da böyledir bize göre. Zaten Allah zatı olarak ise zaten münezzehtir her bir oluştan. Zira la ilahe illa hu derken, bir şule nur olan Allah nuruna artık tanrılık vermekten sıyrılmış, o bir tutam nurun ilah yani tanrı olamayacağını dillendirmiştir.
  • Kendisine Allah’ın laneti kesinleşmiş olan şeytan dışında, hiçbir yarartılmışa sakın lanet okuma… Zira neye lanet okursan, artık ondan mahrum kalırsın. Bu ALLAH’ın değişmez kanunudur. Hele hele vakit ve zamana sakı ha lanet etmeyelim. Bir sorun varsa kendimizde arayalım. Bulamazsak susalım ve sabır edelim. Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler deyip rabbimizin rahmetine sarılarım.
  • La ilahe illellah deyince, dilinizle arapça Allah yazıldığının Farkındamısınız? Bilincimnizi “NUR”landırmak yerine, “NAR”landırmakla meşgul olduğumuzdan kısır döngüden kurtulamıyoruz.  Kısır döngüden kurtulsak Arapça olarak zikir olayının, Arab ırkıyla alakalı olmadığını anlıyacağız. (Arapça) yı (a”RAB”ça) ile karıştırmayalım. Birincisi ırk adı iken, ikincisi Rabb ile iletişim.
  • Sonsuz, sınırsız, hudutsuz, O’nu kavramak için düşuncemizin aciz kaldığı Allah’ı, bir kocaman dışsal ilah gibi görüp kendimize de, O’nun yanında yer açarak âlemi değerlendirirsek, daha LA İLAHE İLLALLAH dememişiz demektir.
  • Lâl olan dil ne kutsal dildir. Artık susmuş onun dili hakkın konuşan dili olmuştur. Yani kendisinden sadece hak sedası yükselir. Aradaki sınırı bilmeyenler, o anda hakkın telafuzu ile bezenen dile, hak demişlerdir. Oysaki hak ile bezenmişti. Aşırı teşbihten dolayı göz kaymış ve hakkın hakkını gasbetmişti.
  • İnsan diğer varlıkların aksine kendisini terbiye edebilecek kapasiteye sahip olarak dünyaya gelir. Diğer tüm canlıların sahip olduğu içgüdülerin yanında ayrıca kendi iç dünyasını istediği forma sokabilir.
  • Gönül diyarı membaıdır nuri muhammediye… Çeşmedir gayeyi rahmaniyyeye… Güneştir aklı evveliyyeye… Manadır nefsi külliyeye…
  • Mübarek insan vanayı sıkma ki su aksın. Su seni tatmine uğratsın. Tıpkı kaynak suyu gibi arı ve saf olasın. Hakkın elini elinin üstünde göresin.
  • Kâbe’nin önünde dostla hakka selam vermek… Hakkı derununda hissedip canla buluşmak… Canı canana verip orda hakla buluşmak… Özünden gelen manan ile muallâda defin olmak… Nasip olsun sana ey zata talip olan Allah kulu… Mekke’de zata talip olan hakka teslim olur… Medine’de ise sıfat daha basık olur…
  • Bazısı İslam’daki kadın haklarını duyduğunda der ki; aman hanımlarımız duymasın. Bize hizmet etmezler. Aslında yanılgı bu noktada başlar. Asıl mesele şu… Bilinçaltımızda yaralan “karşımızdakine gücümüz yettiği kadar onu sömürmek” “aldığımız bitince ise tekmeyi koymak”. İşte bu şeytani fikirdir insanın evini yıkar. Erkek ise Allahın izniyle kendi nurundan zuhur ettiği kadına gücü yettiği için, bu bilinçaltını uygulatır imansızca. Kolu kanadı kırık kadın ise, tüm zulümlere boyun eğer ve der ki; yuvam dağılmasın. Bilelim ki, zulüm eden kişiyi Allah dağıtır. Tüm zulmü fikirler Haris isimli melekeden yansır. Harisliği terk etmeyen nankör kişi şeytaniyete Merhaba der. Haris isimli meleke İnsanda hırs olarak zuhur eder ve insanı şeytanlaştırır.
  • Kadın, erkeğin nur gücüne göre ona davranışta bulunur. Çünkü kadın aynadır erkeğe. Erkekte Allahın hayy ve kayyum esmalarının nakış yoğunluğu ağırlıklıdır. Karısına hayat vermeli ve eşine kayyum olmalı. Öyle olan erkeğe karşı kadın ise, yansıtma menbağı olduğu rahimiyetini kocasına zahirce yansıtır.
  • İslam’a göre kadına kocası bakmak zorundadır. Hatta kocanın karısından bir bardak su dahi isteme hakkı yoktur. Kadın ne işe yarar derseniz… Kadın sadece güldür denmiştir ki, ben de öyle derim. Eğer ki, kadın evde iş yapıyorsa… Yemek yapıyorsa… Bebeğine bakıyorsa… V.s… Tümünü kendi lütfünden yapıyordur. Koca da bunu bilerek eşine yaklaşmalı ve asla aziz gönlünü kırmamalıdır.
  • Kader takdir edilendir. Takdir senin elindedir. Elinin üzerinde Allah’ın eli vardır. Yakınlığı şah damarından yakındır. Kalp ve gönül aynan kapındır. Ondaki tüm hissiyat zatındır. Zatı arama içeride veya dışarıda varlığın onun ilmidir. Aklını kalbe indir ve çalıştır ey insan. Yakınlığını yakınlığın bil ey insan. Zamansız ve mekânsız ol ey insan. Bunu görmek mutlak huşu ile olur ey insan. Öz varlığın onun halifesi oldu. Onu bilmeyen kendini Firavun sandı. Dikkat et! İradeyi eline verdi. İradeyi saptırmayan takdirini elde etti. Kader deyip kendini yabana atma. Kaderin üstündeki kaderi sakın unutma. Ötelerden birşeyin geldiğini sanma. Özündedir tüm cevher itirazda bulunma.
  • Gençliğinde karısını dövüp perişan eden, Yaşlandığında karısını kaybeder, Tek başına kalır ve karısının hasretiyle can verir. O hasret kıyamete dek ruhunda devam eder. Kıyamette ise hesap ayrı olur.
  • Kişi ne odur, ne de ben ben olmaksızın odur. Kişi yaratılmış bir mahluktur. O, subhanehu ve Teâlâdır. İşte mesele budur. Gerisi heva ve hevesi ilah edinmedir.
  • Lideri kör olanın sonu çukura yuvarlanmaktır. Liderin öyle biri olsun ki ömründe hiç hata yapmamış olsun. Öyle birini tanıyorum. Dileyene adını verebilirim. Aslında sizde onu biliyorsunuz… İşte o eşeri mahlûktur.
  • Senin etrafında lafla seni esir eden senin düşmanındır. Kalbinde huzur ve sükûn sunan ise sendendir. Hele tercihine bak…
  • Laf öyle mi? Lafla peynir gemisi yürümez be dostum. Ama gerektiğinde de iki çift lafın olmalı… Lafla vakit geçirmiş ki, lafla vakit geçireni görmüş. Laf salatası değil, hakikatin oturması gerek be dostum. Lafa mahkum olan, el üstünde kaygan olur. Lafı hisseden gönülde mihvan olur.
  • Mevlana ile Şemsin betimleme ile söyledikleri hallerin işaret kapsamlarını anlamayanlar, okuyup onlara laf atmasınlar. Yoksa Allah’a harp ilan etmiş olurlar…
  • Neye Lanet okursak ondan mahrum kalırız. Bu Allah’ın değişmez kanunudur. Hele vakte zamana asla… Bir sorun varsa kendimizde arayalım. Bulamazsak susalım ve sabır edelim. Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler.
  • La ilahe illallah dediğimizde dilimizle Arapça harflerle Allah yazıldığının farkında mıyız?
  • La ilahe illallah Muhammed Rasulullah şehrin kalesidir. Diğer tüm zikirler kalenin içidir. Kalenin içi fetih olunca duvarlar korunaklı olur.
  • Leş yiyen kuş… Akbaba… Ya insan kardeşini diri diri yiyenler. Kimsenin kimseyi yemediği bir dünya hayal ediyorum. İşte budur sağ elinin verdiğinin sol elin duymaması. İşte budur insanlığın hassı. Gerisi riya ve sömürüdür. Hele düşün sen bunun neresindesin… Sağ elinin verdiğinin sol elin duymayanlardan mı; yoksa akli, fikri, vehmi, mali, zahiri veya batini diri diri hak yiyenlerden mi? Karar ve ona göre ölüm ötesine hazır ol…
  • La (hayır/yoktur), ilahe (tanrılar), illa (sadece), ente (sen varsın -hiçbir ilah yoktur Allahtan başka-, yani tek yönelim alanı sadece sensin, gayrı bir kuvvet ve güç sahibi yoktur.), subhaneke (kendisinde güç ve kuvvet zanneden her varlıktan beri ve münezzehsin, hem tüm varlıklardaki güç ve kuvveti sen verirsin ) inni kuntu (muhakkak ben bu idrakten bir nebze olsun perdelendiğim için), minezzalimin (zalimlerden oldum. Yani bu hakikattan bir nebze uzak kalıp nefsimle baş başa kalarak senle bağlantı noktamı unutup kendimi karanlıkta bıraktım.)
  • Allah’ın lütfüne bakıp uluhiyeti önünde boyun eğmişiz. Rububiyeti ile de varlık âleminden renk alırız.
  • Lider her türlü riski göze alıp tebdili kıyafet ile gece halkıyla iç içe olmazsa, kısılır sessiz çığlıkların ışıldayan sesi… Varsa öyle bir liderin, kadrini bil ve gölgesini Allah’ın lütfü olarak gör.
  • Koçum lahutiyeye geçemez. Geçmesi için Kurban olması şarttır.
  • Lahutiden konuşan konuştu işte, konuşamayan sataştı hem savaştı işte…
  • Kişilik nefsine en ağır gelen şey lillâh olmasıdır. Nefis bunu bir türlü kabullenemiyor… Çünkü rububiyet alanından beslendi ve sonsuzluk ruhuyla bezendi…
  • Libas hakkında Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti şudur ki; içinde bulunduğun toplumun giyimine dikkat edeceksin. İfrat ve tefrite kaçmadan dinen kapanması farz olan avreti vücuda yapışmayacak bir libasla örtmek suretiyle, dikkatleri üzerine çekmeyecek şekilde sade ve temiz giyinmek sünnetin ta kendisidir. Ya hu libas yaşamın teferruatıdır, ötesine nazar edelim. İşte o zaman kendimize dönmüş oluruz.
  • “La ilahe” yani “gayrı bir tanrıya hayır” derken karşılıklı tüm suçlamaları terk ediyoruz. Sadece Allah derken, yansımaları seyre dalıyoruz. Allahu La illahe illa hu; el hayy el kayyum…
  • Resulullah sav der ki; “LA İLAHE İLLALLAH” diyen cennete girer. Acaba gerçekten dedik mi? Yoksa diyen olarak mı gözüktük.
  • Sonsuz, sınırsız, hudutsuz, O’nu kavramak için düşüncemizin aciz kaldığı Allah’ı, sadece ilah özelliği ile görüp rab ve melik özellikleriyle hemhal olmazsak; üstelik de kendimize, O’nun yanında yer açarak âlemi değerlendirirsek… Daha; LA İLAHE İLLALLAH dememişiz demektir.
  •  
  • Bizzat muayyen bir şahsa asla lanet okunmaz… Büyük bir günahı işlese bile.
  •  

Yorum yapın