DENİZLER BİR BİRİNE KARIŞMAZ
İki deniz bir birine karışmaz dedi yüce rabbimiz.
Her deniz ayrı kompozisyondur, temaşa ederiz.
Evvelden ahire tüm birimlerden ayrı büreriz.
Bürünüm ayrı olunca, karışımı kaybederiz.
Kadın veya erkek bedenler dünyalığı oluşturur.
Aradaki çekicilik, neslin devamını oluşturur.
İnsan bedensiz olandır, bilinç onu oluşturur.
Birimsel ruhta da cinsiyet var ki, senle oluşturur.
Ruh, bedendeki her şeyi aynıyla kendine kopya eder.
Maddi veya manevi her oluşumu derk eder.
Ruh beden, kıyamete dek sana eşlik eder.
Kıyametle parçalanır ki, bilinci çıplak eder.
İşte o anda cinsiyet biter ve her insan eşit olur.
Baba, dede, torun torba aynı hizada durur.
İşte o an tüm dünyevi kalıntılar serap olur.
O an gerçekten insan, rabbinin karşısında olur.
İşte o an da insan, açığa çıkar, “ben”ini görür.
Benliğini ve Rabbini, ayın ondörtü gibi görür.
Nesfi kendi hakkında mahkemesini görür.
İnsan ve rabbi konusunu her insan bilfiil görür.
Halife olan senin “ben”indir hem şuurun, bil kendini.
Hilafeti Allah’adır, kullanır et kemik bedeni.
Et kemik gidince, kullanır ruhunu, bekler kıyametini.
Et kemik bedeni kaybetmeden bil kıymetini.
Tüm dış âlemde her gördüğün bir denizdir.
Her birinin kıvamı diğerine göre yelizdir.
Her birinin varlığı diğerine barizdir.
Her biri diğerine varistir.
A’ma hakikatındir.
Huşu halinin menbağıdır.
Duyguların dahi terkidir.
Duygusuz yaşamak en zor olanıdır.
Duygusuz olmak nötr olmaktır.
Hakkı hak bilmektir.
Zalime dur demektir.
Rahman’ın rahmini dağıtmaktır.