ZİKİR SANA CANDIR
İnsanın içsel yaratılışı neleri içerir?
Ebced hesabıyla zikirleri hesap edip okumak sakıncalımıdır?
Öncelikle varlığın katmanlarını tanımalıyız. Varlık özden bize kadar katman katmandır. Özümüzden bize ve bizden özümüze doğru iki türlü varım söz konusudur. Bunlar nüzûl ve uruçtur. Nüzûl, özden kabuğa doğru olur. Uruç ise, kabuktan öze doğru olur. Tüm varlığın en deruni boyutu “su”dur. Bu su ayrı “su”dur, bildiğimiz su değildir. Bu “SU” tüm varlıkların ondan yaratıldığı ana cevher olan “su”dur. Aslı mutlak nurun ta kendisidir. Şu an içtiğimiz su ise, o suyun toprak boyutuna uyarlandığı ve varlığını kendi öz cevheri olan, aynı anda kendisini dokuyan ve ismi azam-ı HAYY olan Esma’nın kuvve içeriği ile varlığının boyasını almış olan “ALAN”, toprak boyutun yaşam azığıdır.
Tüm hayat bulanı sudan yarattık ayetinin işaret ettiği kapsam işte burasıdır. Hayat bulanlar melekler, insanlar, cinler, hayvanlar, nebatat ve daha bilemediğimiz nice nice âlemlerde var edilen nice nice hayat bulan mahlûkatlardır. Tümünün var oluş öz cevheri bu mutlak suyun ta kendisidir. Arş bu suyun üzerine kuruludur. Ama bu su, şu anda içtiğimiz suyun ötesinde bir “su”dur. Zem zem suyu dahi o sudan hisse alarak dünyamıza doğru akmaktadır. Bu suyun üst boyutu nuri boyut yani meleki boyuttur. İlk yaşam bulan âlemdir. Bu boyutun içeriği varlığın temel taşı olan on sekiz bin âlem olarak tasvir edilen âlemdir. Bu boyutun bir üstü nari boyuttur. Yani şeytaniyetin de kullandığı boyut bu boyuttur. Bu boyut tüm varlık katmanlarında yer alır. Cinler bu boyutun asli unsurlarıdır. İnsanlar da bu katmanla donatılmışlardır. İşte bu boyut bizim öteye yani on sekiz bin âleme geçip seyre geçmemizi engelleyen temel çittir.
Bu çit, sınav olarak önümüze serilen tüm oluşları ve sınavımızın geçişi için önümüze konulan gerekli fiilleri gözümüze sıkıcı, sınavı kaybetmek için gerekli olan fiilleri de, sevimli gösteren ve aslında geçilmesi çok kolay olan ama şaşırtıcı olan bu tabaka, nari boyut tabakasıdır. Şaşırtıcılığının esas sebebi ise; insan nefsi, gözünü et kemik beden ve nari katmanın sıcaklığı içinde açmıştır. Kendisini aklı ile bu katmandan arındırması muhaldir. Nari katmandan kurtulmak için de, iman ve teslimiyet şarttır. Zira aklı ile nari katmanı geçen olmamıştır. İşte nari katmanın oluşturduğu hararet ve sıcaklığından dolayı birçok cin ve insan bu tabakada asılı kalmıştır.
Bu tabakada asılı kalan kişi ise, ahirette zahiren tecelli edecek olan cehennemin katmanları içinde kayıtlı kalır. Bu tabakaya kendini adayan insan ve cinler, meleki boyuta yolculuk edenlerin baş düşmanıdır.
Bir üstü toprak boyut yani zahiren bilinen ve bizimde içinde olduğumuz boyuttur. İşte günaha dalındığında, nari boyut faal olur ve nuraniyete geçiş oluşmaz. Kişinin insaniyet kimyasının bozulması için, yani İnsan-ı kâmil olan hakikatimizden bizi engellemek için, bize sürekli vesvese veren cin ve insanların yönlendirdiği zihinsel fikir okları, yani vesvese olarak kişiye ulaşan kişiliğin yönlendirilmiş aura frekansları, insanı melekuti boyuttan mahrum eder.
Bu yüzden arkadaş ve dostumuzu haramdan sakınan insanlardan seçmemiz çok önemlidir. Çünkü yanımızda veya hayalimizde olarak yanımızda olanların aura frekansları, istesek de istemesek de bizi etkilemektedir. Nari katmanın esiri olan, o boyut itibarıyla faal olup vesvese veren varlıklardan sakınıp gerekli tedbiri almak zorundayız. Yoksa biz de onlar gibi olmaya başlarız.
İslam dini adı altında bize sunulan düzende; haram kılınan her olgu, bizi nari katmandan korumak amaçlıdır. Her işlenen günah sonucu, o günah hangi organımız ile zuhur etmiş ise, o organımız nari katmana bürünür ve günahı işlemek için hep sabırsızlanır. Her farz edilen amel ise, insanı meleki boyut ile irtibatlandırıp nari boyutu devre dışı etmek içindir. Yerinde ve düzenli yapılan Esmâ-i hüsnâ zikri ise, öz cevherimiz ile iletişime geçip, nari katmanın ötesinde insanı kâmilin bürünüş hali olan derun ile irtibatta olup hiçbir varlığın zihinsel fikir oklarından yani vesvesesinden etkinlenmemeye dönüktür. Direk kişiden Rabbe dönük mekanizmayı hareketle, artık bambaşka bir kişiliğe bürünme nasip olur. Bu da kişiye dünya ve ahiret mutluluğunu getirir.
Şimdi de EBCED hesabıyla hesaplanan değerlerin dayandığı hakikate biraz değinelim. Dikkat etmemiz gereken hususların başında, okuduğumuz zikirlerin, kesinlikle EBCED değerleriyle belirtilen sayılarda olmaması gerekir. Çünkü EBCED hesabı, varlığımızdaki nari katmanın frekans karşılığıdır. Bu olayı tam anlamak için de, insanın içsel yapısını iyice bilmek ve insanın bağlantılı olduğu mana prensiplerini iyice çözmek gerekir. İnsanın içsel âleminde NARİ ve NURİ olarak iki tür içsel faaliyet alanı mevcuttur.
Nari katmanın içeriği ateşe dayanır. Nuri katmanın yapısı ise, melekûta dayanır. Nasıl ki insan toprak katmanın daimi konuğudur ve toprağın hammaddesinden yaratılmıştır. Aynen öyle, cinler ve cinlerden müteşekkil olan şeytanlar da, nari katmanın yaratıklarıdırlar ve bu katmanın hammaddesinden yaratılmışlardır. Melekler de nuri katmanın konukları olup bu katmanın hammaddesinden yaratılmışlardır. İnsan her ne kadar toprak hammaddesinden varlığını almışsa da, Allah insanın derununa ayrıca nari ve nuri katmanın tüm ferasetini de yerleştirmiştir.
Dolayısıyla insan, bu iki katmanı da kullanır. Onun için insanda bu iki katmanın yaydığı tüm frekanslar mevcuttur. Ayrıca her iki katmanın yaydığı frekanslar da insan yapısı üzerinde etki eder. Ama siz insan olarak kendinizden nari katmanın frekanslarını yönlendirdiğinizde, O frekansın asli konukları olan cinler de olaya karışır.
Nari katmanın enerjisini her insan yansıtabilir. Zaten et kemik bedenin kullanım şiddeti de nari katmandan kaynaklanmaktadır. İşte nari katmanın sahip olduğu titreşimi, insanın ruhu oluşturmaktadır. Bu titreşimin değerleri ise EBCED değerleri ile hesaplanabilir. Ama melekuti değerler ise, hesap edilemez. Onun için de okuduğumuz zikirler EBCED değerleriyle olmasın. Esmâ-i hüsnâ zikirlerini EBCED hesabıyla hesaplayıp adet vermek ve o adette okumak hatadır. Bu işler kafaya göre olmaz. Olayı anlayan birini takip etmek şarttır. Sonra Allah korusun kendini cinlere kaptırır da kurtulamaz bir daha.
Eski kaynaklar içsel katmanları hava, ateş ve su olarak tasnif etmişlerdi. Hava ve ateş NARİ olarak tek gruptur. Bunun basınç şiddetine göre ateşten havaya kadar iniş çıkışları vardır. Su ise, NUR olarak izah edilebilmektedir. Nuri frekansa ulaşmak için kişinin maneviyatı üzerinde sıkı bir denetim yapması gerekirken, Kur’an-ı Kerim’in belirlediği emir ve yasaklara riayet şartken, haramlardan korunma şartken, farzları yapmak şartken, sünnetlerle ruhu takviye etmek şartken; nari katmana ulaşmak için böyle şartlar yoktur. Hiç bir İslami prensibi hayat tarzı etmeyenler dahi, nari katmanın inceliklerine vakıf olabilirler. Yedi milyarlık insanlık içinde, ruhbanlık yapıp birçok sırrı yaşantısına döken ve İslam’dan olmayan tarikat mensupları vardır. Örneğin Yahudi kabalası, Hindu Budizm’i ve daha birçok grup, tümü nari katmanın hafifliği ile bunu yaparlar.
Günümüzde isimlerine “koçluk eğitimi” adını verenler dahi, nari katmanın verdiği letafetle bu işlevlerini yapmaktadırlar. Biyoenerji, reiki ve diğer birçok isimle anılan hususlar dahi, nari katmanın verdiği letafetle yapılır. Nari katman, çok geniş bir perspektifi içine alacak şekilde mufassal bir alandır. İşte harflerin EBCED değerleri sonucu bulunan rakamlar, nari katmanın insan bilincindeki titreşim değerleridir. Şu da var ki, “her nari katmanı faal eden İslam dışıdır” denilemez. Zira birçok arif de nari katmanın hafifliğine ermiş olarak yaşar. Ama nari katmanın hafifliğinde yaşamak, nari katmanın varlıkları ile kişiyi paralel bir konuma getirir. Bu da, savunmasız kişileri onların emrine veya güdümüne sokabilir.
Onun için de, âcizane tavsiyemiz, zikirlerin okunuş miktarı, asla ve asla EBCED harf değer hesapları ile hesaplanarak okunulmamasıdır. Okunacak zikirler, EBCED hesabının değerleri olan sayının en az üç katı olan cem’i yani çoğulu olacak şekilde hesaplanılmalı ve öylece okunmalıdır. Öylece nari katmanın titreşim değerleri üzerine çıkılarak, nari katman varlıklarının üzerinde bir titreşim değerine bürünmek suretiyle, onların bırakacakları etkilerden korunmuş olur. Nari katmanın varlıkları olan cinlerin mana gücünün üstü olacak şekilde bir güce kavuşarak onların güdümünden kurtulur. Artık onlar, insan üzerinde etki edemez olurlar. Bizim planlayıp hazırladığımız Esmâ-i hüsnâ zikirlerini, EBCED hesabının karşılığı olan sayının üç katı olarak hesaplayıp en yakın olan tam sayıya yuvarladık. Öylece okuyanlar, şeytani cinlerin oyunlarından Biiznillah emniyette kalacaklardır.
Zikirlere başlamadan önce de, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin okuduğu belli başlı duaları, en az varlığın afakından enfusuna kadar perde perde üst üste gelen katmanların adedi olan otuz üç adet okuyup, öylece belli bir ruhaniyete bürünerek Esmâ-i hüsnâ zikirlerine geçilmelidir. Öylece, içsel tekâmülü kalbe “Biiznillah” akıtmaya çalışıyoruz. Bu zikirleri okuyanlar, Biiznillah şeytani cinlerden uzak bir şekilde, kalbine melekuti nurları akıtır. Bilmediği birçok güzelliği elde eder. Çünkü kişi bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediğini öğretir. Bu değişmez bir hakikattir.
Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdular ki; kim bildiği ile amel ederse, Allah’u Teâlâ o kimseyi bilmediklerine varis kılar, yani öğretir. İhya-u ulumiddin (c.1 s.177) İşte bu veraset kalbe akar. Nefsi mülhime derler buna. İşte onun için derim ki: Kimsenin hikâyesiyle oyalanmayalım. Yaptığımız çalışmalarla kendi hikâyemizi oluşturalım. Her bir grup varlığın bir yörüngesi olur. Meleki boyut öyle, cinni boyut öyle, insani boyut öyle, hayvani boyut öyle ve hatta nebatati boyut öyle. Her varlık varoluş hammaddesini, Allah’ın Esmâ-i hüsnâ diye isimlendirdiğimiz ve aslında isimsiz ve resimsiz olan, onun zatından mutlak nuruna uzanan manaların belli bileşkeler şeklinde levhada oluşturduğu temel yazılım sonucu, üzerinde varlıklarının dokumasını yaptığı ferşi üzerinde yaratımının nihayetini meydana getirir.
Her varlığın frekansı yani bileşimsel oluşumu yani bileşkesi apayrıdır. EBCED hesabı cinlerin boyutunun bileşimsel hesaplarıdır. İnsan bir hamur gibidir ve hangi kalıba koyarsanız ona göre şekil alarak ekmek olur. Şimdi biz EBCED hesabıyla hesaplanan sayıda zikirler okursak, ruhumuzu inşa ederken cinni boyutun frekansını RUHUMUZA yükleriz. Ruhumuz ile cinni boyut aynı minderde oturur ve göz göze gelir.
Cinni ilham akar da akar. Onun içindir ki; okuduğumuz zikirler cinni “frekansın”=”boyutun”=”katmanın” üst boyutu olan meleki boyuta sıçratacak şekilde okunmalıdır. Yoksa cinlerle irtibat başlarda bol bol psikologlara gider ve zararlı ilaçları alırsınız. Dengesiz dengesiz konuşur kendinizi evliyalardan sanırsınız. Hele kendisini mehdi veya resul sananları, hiç sorma. Onun için de EBCED değerleriyle çekilen zikirler, kişiyi şizofrenik algıya açık kapı eder. EBCED değerleriyle çekilen zikirler kişinin feleğini şaşırtır ve yörüngesini değiştirir, sonra da hayatı altüst olur.