3-(45) EL MUCİYB    المُجِيبُ

BİRİNCİ ESMA GRUBU

Zatına bakan yönü: Allah mutlak zatı olarak bizzat kendisi; kendisiyle muhatab etmek için, sanal benlik vererek yarattığı mahlûkatının her birisine cevap vermek suretiyle karşılık verir. Konuşulan sözlere bizzat mukabele ederek, ezelden ebede mütekellim olan Allah, harfsiz ve sözsüz olan kelamını kullarına duyurur.

Nuruna bakan yönü: : Nurunun her bir noktasında var ettiği her bir mahlûkatına cevap vermek suretiyle, söz söyleyenin kelâmının içeriğinin sentezinden doğan ihtiyaca binaen cevap vermek suretiyle, ihtiyacını gidererek susmasını sağlar. Allah; davetçisine icâbet edenlere daha bir ehemmiyet vererek, her sözünü ayrı bir değer olarak addedip icabet eder. Kişi; karşılamaya muktedir olamayacağı isteklerini, aşkın güç olarak kendisine iman ederek mutlak kudretini hissedip idrak ettiği rabbine sunar. İşte rabbi, kendisine talepte bulunan kimsenin ihtiyacını yerine getirerek her birisine cevap verir.

Zikriyle oluşacak olan etki: Allah zati nurunu kendi zatına yakışır bir halde temaşa ederken, nurundan her bir katreye icabet edecek şekilde nurunun tüm tecellisini oluşturdu. İşte her bir katrenin tecellisinin oluşması için de Mucib kuvvesini de seyrine sunduğu kendi nurunda zuhur eyledi.

Bu zuhurun oluşması ise, tüm kuvvelerin kendilerine lazım olan oluşuma kavuşması ve Allah’tan geldik prensibinin çercevesi kıvamına kavuştu.

Öylece her bir tecelli mahalli, kendisine lazım olan icabete kavuşturulup varlığının devamı için, nefsi için lazım olan oluşum rızkı kendisine ulaştı. Bu ulaşım da Muciyb esması gereği oluştu.

Daha sonrası, var ettiği on sekiz bin âlemlerinde var ettiği tüm bileşkelerinde de bu kuvvenin zuhuru ile her bir âlem, kendi hüviyetinde kendisine lazım olana icabet edildi. Öylece varlıklar kesret âleminde kendilerine icabet edilecek tarzda yerini aldı.

Kişiden ortaya çıkan tüm istek ve arzulara cevap, mucib ismiyle tanıtılan Allah nurunun kendisine doğru oluşturduğu tecellisiyle kendisine ulaşır.

Bir emelin hedefine ulaşması için, kişinin sahip olduğu ve kendi mahalli olan öz bilinçaltı ile günlük dünyasını düzenleyen bilinç üstü yani sahip olduğu anlık karar merkezi koordineli olarak pozisyon alması gerekir. Öylece mutlak bilinçle temeasa geçer.

İşte kişideki bu koordinasyonu Mucib esmasıyla tanıtılan kuvve bu ismin işaret girdisi ile ortaya çıkarır. Bunun ortaya çıkması ise, Mucib esmasının kişinin günlük olarak plan dâhilinde ve düzenli bir tarzda yaptığı zikriyle oluşumu gerçekleşir.

İşte günlük düzenli bir şekilde okunan mucib zikriyle icabet yolunu kendimize açarız biiznillah.

Mucib isminin bizde seyrinin oluşması için, zikir listemize muciyb (مُجِيبُ) zikrini asgari olarak günlük 300 defa okuyabiliriz.

Bu ismin zikriyle oluşan uyanma oluştuktan sonra, kişinin yaptığın amel kesintiye uğramadan hedefine ulaşır. Burada oluşan konsantrasyonun derinliği kadar da kişinin yaptığı dua hedefine ulaşır.

En büyün konsantrasyonun sahibi Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vesselam efendimizdir. O kabı kavseyn denilen Allah’ın vechine en yakın noktaya kadar ulaşmış ve tüm makamları mutlak olarak nazariyesinde cem eylemiştir.

Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vesselam efendimiz için de ayette, Rsulullallah’ın duası sizin duanız gibi değildir der. Çünkü sahip olduğu konsantrasyon ile, her sözü hemen hedefe ulaşmak üzere istem mahalline kilitlenirdi. Ve hemen kabul olurdu.

Rabbul âlemine doğru ellerimizi açıp dua ettiğimizde, YA MUCİB diyerek bizden rabbul âlemine doğru uzanan nurani tecelligah yolunu canlı tutup öylece Allah’a doğru isteklerimizi dillendirmeliyiz.

Bilmeliyiz ki Allah’tan bize icabet olmazsa, hiçbir istek ve arzumuz yerine gelmeyecek ve bizde zuhur eden hiçbir kuvve ve kudrette olmayacaktır. Çünkü kendisiyle kaim olduğumuz sadece odur. Ona kuluz ve ona muhtacız.

Bize ulaşan her bir nefes, onun yaratımıyla oluşmakta ve tüm varlık alanımız ondan geldiği gibi, her an da onun seyrine sunduğu yeni “şen” lerde oluşturduğu seyirlerde yer alarak işlevi biten “şen”ler olarak da ona dönücüleriz.

Bu hakikatleri görüp bilerek yaşayalım. Bu hakikatlere ulaştıran bilincin kalbimize doğması için de günlük olarak Mucib zikrine kesinlikle en az belirtilen sayıda devam edelim.

Ayrıca EL MUCİB esmasını haftada en az iki dakika boyunca, abdestli bir şekilde, kıbleye doğru bağdaş kurup oturarak, kendi bünyemize göre nefes alıp vermek suretiyle kabimizde adeta akan bir su gibi akıtalım. Öyle o mana persktifi ile kalbimizi paklayalım.

Yorum yapın