BİRİNCİ ESMA GRUBU
Zatına bakan yönü: “EL ilah” sadece odur. Yegâne ilah sadece o olduğu için de “EL ilah” ismi “Allah اللّهُ” olarak mürekkepleşmiş ve sadece ona isim olmuştur. “Allah اللّهُ” ismi mutlak zatın zati ismi olarak ulûhiyetini, rububiyetini ve melikiyetini tanıtan özel ismi olmuştur. Özel ismi olması hasebiyle nuruna bakan yönde kudretiyle yarattığı hiçbir mahlûkata isim olarak konulamaz.
Mutlak zat yanısıra yaratılmış hiçbir varlık, bu ismi alamayacağı için de mutlak ilah olarak sadece kendisi, tüm yaratılmışlar üzerinde bizzat tasarruf edendir. Dolayısıyla tüm yaratılmışlar sadece onun önünde el açıp rüküya eğilerek secdeye kapanır. Yaratılmışlarda görülen tüm kabiliyetler, onun yarattıklarını o sıfatlarla bezemesi sonucu olup, yaratılmışların kendilerine ait herhangi bir öz kabiliyetleri olamaz. Onun için de herhangi bir yaratılmış, ilah olamaz.
Nuruna bakan yönü: Yegâne ilah olarak her bir varlığı vechinin önünde durdurarak kendisine secde ettiren, yegâne Melik olarak herbirine emrini uygulatan ve yegâne Rab olarak mutlak olarak kendisiyle kaim olduğunu idrak ettirendir.
Zikriyle oluşacak olan etki: “Allah’ın nurudur gökler ve yer.” Ayetinde bahsedilen nur, bildiğimiz manadaki sadece El Nur ismi değildir. Buradaki nur yerlerdeki ve göklerdeki her bir oluşumun Allah’ın vechinden ışıldayan mutlak nurundan var edilmişliği aktarmak içindir. Zira her bir Esmâ-i hüsnâ ile Allah tanıtılır iken, Allah herhangi bir Esmâ-i hüsnâ içeriği ile kayıtlanamaz.
Ayrıca her ismin içeri yani işaret ettiği içselliği yani müsemması, kendine göre bir nur olur. Allah’ın vechinden yansıyan nurda oluşturulan dokumanın içeriğini ayrı ayrı tanıtmak içindir. Yani her bir Esma-i hüsna kendi içeriğine göre bir nur olup, o nurun muhteviyatını sahip olduğu içerik belirler. Onun için de “Allah’ın nurudur gökler ve yer.” söylenerek bu konu izah edilmişdir.
Esmâ-i hüsnâ diye bize tanıtılan Allah’ın nurunun içeriğini günlük yaşantımızda zikir ederken, öncellikle Allah ismini zikretmek zorundayız. Onun için de her zikir grubunun ilk zikrini, Allah zikri olmak belirledik. Çünkü dünya konjonktürü içerisinde oluşan kavram kargaşası, insan bilincini kendisine cezbeder olmuştur. Allah’ın özellikleri olan kavramların kullanım alanlarının değişkenliği yeryüzünü istila etmiş durumundadır.
Zikir edilen Esmâ-i hüsnâ zikrlerinden önce Allah ismi zikredilmezse, insan şuuru dünya üzerinde oluşan ve Allah ile irtibattan çok, nefsiyle etkileşimde olanların şuursal etkileşimlerinin yaydığı baskıya maruz kalınabilir. Bu ise, kişiye dert ve keder olarak yansıyıp onu bilinmemezliklerde bırakır.
Tüm dışsal baskıları devre dışı edip zihinde canlanacak mananın Allah’a aidiyetini nefse ve bilince aktarmak için, her bir Esmâ-i hüsnâ zikirleri grubundan önce Allah ismini zikretmek şarttır. Birinci esma grubunu bu şekilde bitirenler, vakti olan varsa ikinci zikir grubunu da aynen birinci zikir Allah zikri olmak üzere, okumaya başlamalıdır. Nacizane tavsiyemiz bu şekildedir.
Allah ismi “hu adıyla işaret ettiğimiz mutlak zatın” kendisine kendisine seçtiği özel isimdir. Çünkü yegâne ilah odur. Dolayısıyla hiçbir yaratılmışa isim olmamıştır. Kimseye isim olarak konulamadığı için de, direk Allah ismiyle zikre başlanıldığında, gayri tüm zikirler hedefene doğru yol alacaktır. Kendisine veya başkasına bu ismi verenler ise, sadece cahilliklerini ortaya koymaktadırlar. Bu cehaletleri ise, mutlak hakikatı bağlamamaktadır.
Dualarımıza da bu isimle başlamalıyız. Zira mutlak zat, yegâne ilah olarak kendisini bu isimle tanımlamış, insan ile irtibatının sağlanmasını bu isimle oluşturmaktadır. Bize lazım olan içerik her ne ise, “Allah’ım” deyip öylece cümleye giriş yaptığımızda, dualarımıza icabet de keskinleşecektir. Zira mutlak zat kendisini bu isimle isimlendirmiş ve kendisini öylece bize tanıtmıştır.
Diğer Esmâ-i hüsnâ içerikleri ise, bir tutam nurunun bir kısmıyla yarattığı ferşinin üzerinde yaptığı dokumanın hangi özelliklerle dokuduğunu bizlere tanıtmak için sunduğu dokumanın içerik nakışlarının nasıl oluştuğunu tarif etmek için olup, içeriğin; sahibi olan kendisine ulaşmamız için bize öğrettiği öz isimleridir. Onun için de öncellikle ibtidayı güzel bir eda ile yapıp aradaki senkronizeyi sağlamlaştırmalıyız.
Allah ( الله ) zikrini günlük olarak okuduğu her esma grubunun başında 300 defa okuyup daha sonra diğer esma zikirlerine geçilir.
Ayrıca ALLAH esmasını hergün en az iki dakika boyunca, abdestli bir şekilde, kıbleye doğru bağdaş kurup oturarak, kendi bünyemize göre nefes alıp vermek suretiyle kabimizde adeta akan bir su gibi akıtalım. Öyle o mana persktifi ile kalbimizi paklayalım.