Biz yaratıldık ya, yaratılış hamurumuz nurumuz Nur-i Muhammedi… O zaman hepimizin ruhu, taa o zamandan ve bu aslında herkes aynı yaşta mı? Ve mesela çok erken ölen birisi ile bizim yaşımız aslında aynı ve ruhlar zaman olarak bekletiliyor. Yani 1900 da ölen birisi ile aslında ruhum aynı yaşta ama et kemik beden yaşım farklı, değil mi? Zaman mefhumu farklı, beden yaşı farklı ama ruh olarak herkes aynı yaşta mı?
Buz kalıbında olan suyu düşünün…
Şimdi su buraya girerek kalıplaştı ve hüviyetleşti… Su buraya girmeden buradaki buzun hüviyeti var mıydı? Yok…
Ya buzun aslı var mıydı? Vardı…
İşte nuri Muhammedi de öyle… Bizde şekil almadan önce de o nur vardı. Lakin bizle şekillenmemişti… Yani aslımız vardı, ama biz yoktuk.
Ruhlarımız daha yaratılmamıştı. Ama yaratılış programımız ilmi ilahide mevcuttu. Mutlak kaderimiz vardı, Ama biz ve bizim emrimize verilen muallâk kaderimiz yoktu.
Biz yaratılırken, tedavüle girdi ve iş başı oldu.
Allah, Âdem Peygamberimize ruh verdiğinde aslında tüm insanlığa vermedi. Ruh-ul Kudüs derler o ruha…
Her birimde birimin yapısına göre kıvam alır. Lakin Allah istediğini ayrıca Ruh-ul Kudüs ile destekler. Bunun örneklerini ayetlerde görüyoruz. Onu ruhul kudus ile destekledik diye…
Kişi yaratıldıkça ruh ile tanıştı. Anne baba maddeleri rahim de birleşince, kıvama gelince, ruh üflenir.
Nuri Muhammedi yaratılınca, biz de yaratılmış sayılmayız ve herkesin ruh yaşı aynı zaman süreciyle yaratılmadı.
Lakin ilmi ilahide varız. Lakin anne baba maddeleri ile ezelimiz başlar ve ebede yolculuk başlar.
Bu buz gibi biz de su atomları şeklinde içinde varız şeklinde bir var oluşumuz da mevzubahis değildir.
Yok içinde yoğuz ama hammaddemiz var. Tıpkı buzu oluşturan hammadde olan su gibi, ama su kalıplaşmamış ve buz olmamış.
O Nuri Muhammedi bir tutam nur ise ne var tam olarak içinde diye düşünür insan… O nurun içeriğinin ne olduğunu asla bilemeyiz.
Varlığını lahuti âlemden alır. Bilinmezlik ve bize dark olan bir alandan fışkıran öz içerik.
Yani biz ilmi ilahide varız, ama tam bir benlik ile var olmamız için her şeyin bizi oluşturacağı zaman kişi yer olay vs ye ihtiyaç duyuyoruz. Ve öylece yaratım başlar.
Örneğin sizin oğlunuz veya kızınız var ama bekâr. Her birindeki insani yaratılış maddesi saklı… Ne zaman ki evlenseler, birleşen maddeler yeni bir yapıt ortaya koyacak.
Belki da torunların olacak maddeyi oluşturacak nesne, daha toprakta bir element… Daha su ile buluşmamış ve buğday vs olmamış.
Topraktan yaratıldık ya… Neslimiz de topraktan yaratılacak. Sonra kıvama gelip ruh üflenip hüviyet alacak. Öylece her birinin kendine göre ezeli başlayacak.
Yani ruh yaşımız, bedenin var olması ile olan o yaş ile aynı yaşta… Kimsenin ruh yaşı aynı değil.
Aslında ruhumuz bedende pişer bir bebek gibi… En sonunda bebek, bedenin ölümüyle özgürlüğe uçacak.
Zaten işin hakikatinde ruh ta yaş falan yok. Orası salt âlemdir.
Nuri Muhammedi ile yaratıldığımız günden beri tüm insanlık aynı yaşta değildir.
Yaş, bu dünyanın maddesi olan et kemik beden için mevzubahistir. Aynı yaş falan yok.
Nur-i Muhammedi olan bir tutam nur, her varlığın öz cevheridir.
Bazısı işte burada hataya giriyor. Bu bir tutam nuru Allah veya ilah veya yaratıcı zannediyor. Hayır, bu Allah’ın mutlak nurundan sadece bir noktadır.
Hatta hatta bazısı demiş ki belki de nokta bir nüktedir…
Yani hepimiz, yani tüm insanlık o nur içinde olduğu için aynı yaşta değillerdir. O nur, sadece hammaddemizdir.