bakara 115
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ ﴿١١٥﴾
Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun)
Maamafih, meşrık de Allahın mağrib de, nerede yönelseniz orada Allaha durulacak cihet var, şüphe yok ki Allah vasi’dir alîmdir,
Her ne yana dönersek Allah’ın vechini ilmiyet itibarıyla seyr ederiz.
Çünkü ayetin sonu vasiun alim denerek bitiyor. Yani ilmiyeti itibarıyla vechullah oradadır.
Müşahade edeceğimiz, her ne yana dönsek Allah’ın vechinin bizim dilediğimiz gibi olmasını istiyor olmamız değil, Allahın bize vermiş olduğu irade ile kendimizi Allahın bizde ilmini seyr etmesini istediği vecihle o ilmiyeti kendimizde peydah ederiz.
Yoksa kendisini et kemik sanan nefsin her türlü emelleri peşinde koş ve de ki o Allahın vechi ve onun hakkında konuşma, bu olaydan gafil olmanın en büyük kanıtıdır
Hakikat yaşamından ancak Kur’anın yönlendirmesinin aksi halinde yaşam ile uzaklaşıyoruz.
Çünkü Allah insana ilim-irade-kudret ile cüz i irade diyebileceğimiz sınırsız isteme kuvvesini vermiştir.
Ama buna rağmen mutlak yaratıcının Allah olduğunu ve fiilleri yaratanın o olduğunu bilmek zorundayız.
Yarattığı fiillerinden razıdır. Çünkü kul istediğinde onu yaratır. Ama şu da var ki kulun o fiili bizzat istemesinden o razı değildir. Ama şu inceliği de unutmayalım ki Allah kulunu kötü yola sapmasını gene kulu için razı değildir. Onun için de önce kul razı olur, sonra Allah kuldan razı olur.
Nefsin basamakları sayılırken önce raziye sonra marziye gelir. Biz ne kadar razıyız? Ne kadar kur’an yaşamını yaşam ediniriz. Allahın emirlerini tatmin bir kalp ile uygularız da Allahın razılığından bahsederiz.
Rıza=Radiye bilinci kulun Allahın emirlerine Rıza göstermesidir. Bu dahi kulun iradesinin apaçık kanıtıdır.