Dikkat ediniz ki sarık ve aba giyildiğinde Resulullah sav efendimiz hafızada canlanır.
Bu da, sevap denilen ve aslında Resulellah sav Efendimizin ruhuyla senkronize edip bir feyiz akıntısına sebep olur.
Yani olay giyside değil, kişinin Resulellah sav Efendimize ruhunu yönlendirdiği nispette feyiz alır.
Ama sarık cübbe giyilir de Resulullah sav Efendimiz hiç hafıza da tutulmaz ve aklına dahi gelmez ise, hem aksine insanlar bana saygı göstersinler diye giyinirse ve sırf öyle giyindiği için bir sevap kazanmış olmaz.
Aksine giyerek kibre büründüğü için günah kazanır.
Bazı Allah kulları vardır ki, her hal ve durumda Resulullah sav Efendimiz ile yaşarlar, hem tüm örf ve adetleri geride bırakarak…
Esas olan işte bu…
Ne mutlu o kullara…
Hz.Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz, ahir zaman peygamberi olduğu için, dünyanın öyle noktasına gelmeliydi ki, hem zikir dili olan yani rabbani dil olan a’rab’ça yı en pürüzsüz şekilde konuşacak, hem örf ve adetiyle tüm insanlığı kuşatacak, hem de fesahat ve belağatiyle tüm dillere destan yazdırıp gönülleri celp etmeliydi.
Yani bulunduğu konum, tüm varsayımları alt üst edip, Allahın mutlak kaderinin insanlık için tecellisinin son merhalesi olacaktı.
İşte hicaz bölgesi bunun için en ideal merkezdi.
Kabe ise, dünyanın altın oran mahallinde yer alıp, tüm dünyaya kalb olacak haldeydi.
Yani Mekke ve Medine hasbelkader değil, mutlak kaderle son risalet için seçilmişti.
Şurda olsaydı şöyle yapardı demek hatadır.
Çünkü Allah, onun dünyaya gelmesini orada planlamış ve orada dünyaya gelmesi için taa Hz. İsmail as dan plan yaparak Mekke den dünyaya açılmasını mukadder eylemiştir.
Dolayısıyla da şurada olsa, şöyle yapardı demek, çok büyük bir hatadır