Manada yükselme, hangi vesvese gelirse gelsin, ancak tek bir yönelim ve samimi bir kalple gerçekleşir.
Zira kişi her manada yükselişe geçince, şeytan vesvese verir ve ona fısıldar ki, ya daha hızlı bir şekilde yükselten başka yol varsa…
İşte bu noktada şeytan insanın kalbini teslimiyet yolunda sekteye uğratır.
Verdiği vesveseler ile kişinin en zaaf noktası olan hızlıca yükseleyim veya keramet sahibi olayım ve manevi gücüm çoğalsın hevesiyle insanı üzerinde olduğu çalışmadan uzaklaştırmak ister.
Kişi mana yolunda yükselmek isterse, Kur’an ve sünnet yolunda üzerinde yürüdüğü vecihte tümüyle teslim ve sarsılmaz bir şekilde yürümelidir.
İnsan ancak bencillik yani sahiplik duygusundan arındığı kadar yükselişe geçer.
Bu yükseliş dünya makamları gibi somut bir yükseliş değil, bunun zıttı olarak soyut bir vazgeçişle gerçekleşir.
Ben yükseleyim derken gözümüzde dünya makamları canlandığı için, maddi olarak somut bir sahiplik gibi, manevi makamları da böylece bir sahiplik sandık.
Çünkü manevi dünya kıyasını, maddi dünyaya göre dizayn edildiğini hayal ederiz.
Bu yolda az yeteneği olanlar ise, bu kıyastan dolayı sahip olmayı maddi makamlar gibi sandığından, bunun yollarına seferber olmaya başlar.
İşte bu noktada hemen istismarcılar devreye girip, manada yükselme heyecanının ne olduğunu bilmeyen işin başındakileri kapanlarına kaptırıp öylece sömürmeye başlarlar.
Bunun tarihte bir çok örneği mevcuttur. Bahailikten haşhaşilere, kadiyanilikten cebriyelere ve tahihten günümüze etkilerini devam ettiren veya tarihin kirli sayfalarında terk edilen bir çok akım türedi ve türemeye devam ediyordur.
Oysa ki olay vahiy çerçevesinde, Allahın vahyine uygun ve peygamberlerin yaşam tarzına göre olmalıydı ki, Allah indinde değeri olsun.
İşte sırati müstakimden ayrılıp sahipleneyim hevesiyle yetenekli insanlar, olayın simsarları ve cambazları tarafından nimete erenlerin yolundan uzaklaştırıp bir kaç zahiri veya nari boyutunun zevkiyle kandırıp özüne gitmekten mahrum ederler.
İşte ey aziz kul, bil ki yol Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi vesellem efendimizin yoludur.
Onun sünneti seniyyesinin önderliğinde olmayan her öğreti de, bilelim ki şeytanın fısıldamasının dışında bir şey değildir.
İşte mana yolunda kişi yol arkadaşına güvenmek zorundadır. Yoksa kalbi tatmin olmadan daldan dala uçarak günlerini mühürler.
İşte kuyuya inen kişi, kuyu başındaki arkadaşına güvenmesi gerekir.
Acaba beni kuyu dibinde bırakır veya kuyuya inmek inmek için ipimi tutacak gücü var mıdır gibi vesveselere takılmadan tam bir teslimiyetle kuyuya inmelidir.
Eğer arkadaşına güvenmezse, ipini beline bağlamaz ve onun ipiyle de kuyuya inmez.
İşte mana yolundaki yol arkadaşına da tam güvenmeli ve öylece kuyuya inmelidir.
Zaten acabaları varsa, hiçbir gelişim de sağlamayacaktır. Zira kalbi tatmin olmadığı için daldan dala uçacak ve aynı ağaç içinde gezinip duracaktır.
Anka kuşu olamayacak ve kaf dağına da çıkamayacaktır.
İşte yol arkadaşını dinlemek için ve tam dinlemede ram olmak için de yol arkadaşına güvenmek şarttır.
İşte sadece yol arkadaşını sevmek yetmez, kendini tümüyle onun pınarına girmesi için kalbine direktif verecek ve daha hayırlı bir dal fikrinden de uzaklaşacak ki, şeytanın kendisine yaptığı saldırıları yok etsin.
Evet dinlemek lazımdır. Aslında tam güven olsa, başka aramaya da çıkmaz ve yükseliş başlar.
Bakalım sahabe hayatına, hangi sahabe daha önce ne biliyordu?
Onlar Peygamberimize sav tam teslim oldular ve yükseldiler.
İsimleri de sahabe yani arkadaş idi. Yani peygamberimize arkadaş idiler ve tam teslim idiler. Öylece yükseldiler.
Yoksa her biri bir yıldız olan o sahabeler hiçbir ansiklopedi okumadı veya hiçbir mecmua hatmetmedi.
Sadece Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve vesellem efendimize teslim olup onun gösterdiği yolda durmadan çalıştılar
Esas işte mesele teslimiyettedir. Çünkü güvensizlik teslimiyeti yıkar.
Teslimiyet ise kişiyi yükseltir.
İşin içine başka arayışlar girdi mi, zihin dağılır ve artık odaklanma bitmiştir.
Evet aziz kardeşim, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimize tam bir itminanı kalp ile teslim olalım.
Sakın ha başka da bir yol aramayalım.
Yoksa yolda kalırız.