Tam teslimiyet kalbin bir his halidir ki, bu hal imanla veya inkârla ilişkili değildir. Kalbin kayıtsız şartsız kendisini içsel döngüye teslimiyeti ile kendisine olan akım başlar.
Eğer bu teslimiyet hali yoksa kişinin isteği hiçbir zaman yerine gelmez. Sonra da dışarıda sebepleri arar durur.
Oysaki kalbinin teslimiyeti, onu özüyle senkronize etmiş ve her istediğini kendisine çekip getirmişti.
Allah insanı yaratarak zaten eline bir irade bahşederek var eylemiştir. Bu irade ile kişi, özüyle ya senkronize hali yaşar ve istediğine kavuşur veya yüzeysel davranıp özündeki nurdan mahrum olarak yaşar.
Özündeki nuru kendi faaliyet alanına senkronize ettiğin kadar da dünyadaki yaşamında hedeflerine ulaşırsın. Yoksa hep birilerini suçlayarak ömür tüketirsin. Oysaki her şey sendeydi ve senle olay faaliyete geçiyordu.
İrade elinde elimizde ama irademizi içsel teslimiyet yerine dışsal baskılama için kullanırsak, hedefimize ulaşamadığımız gibi, elimizdekileri de tepe tepe yoksallaşıp kalırız.
Onun için de denilmiştir ki; şükrede nimetler artar, küfreden ise, üzerindeki nimetler de çekilip alınacaktır.
İnsanın içindeki muhteşem özelliklerini kullanmaması için, ayetlerdeki anlam inceliklerini gizleyip dışsal kalıba göre anlamlar verilerek akleden kalpleri hakikatten uzaklaştırmak istenilmiştir.
O istemezse ben bir şey yapamam lakırdısıyla insanları gerçek hedefinden uzaklaştırmış, insanın iradesinin sanki onun isteği dışında var olmuş hissinin yanlışını deklere edercesine, hakikatin penceresinden bakmaktan mahrum etmek istemişlerdir.
Zira insanlık düşmanı o kadar akım ve felsefi bakışlar vardır ki, hakikati perdeler ve kişinin özüne inmekten mahrum ederek sömürürler.
Her şeyden önce teslimiyet deriz. Bu teslimiyetin ne olduğu ise bir türlü anlaşılmaz. Aslında teslimiyeti her birimiz farkında olmadan yaşarız. Farkında olup olmaması bilincimiz tarafından test edilmeden bize sonuçları yaşatır.
Teslimiyet, kalbin kayıtsız şartız bir işe yönelme isteğidir. Kayıt ve şart olduğunda ise, kişilik bilinci mutlak bilinçle irtibata geçemez olur.
Genel olarak ise, nefsimizin bencilliği ön planda olduğu için, öz alt bilincimizi mutlak bilinçle senkronize eden hal yakalanmamakta ve ihtiyacımız da giderilmediği yanıp tutuşuruz. Sonra da suçu sağa sola veya Allah’a atarak perdeleniriz.
Oysaki çok safiyane bir kalp ile yönelim yapılacaktı. Tüm olay bundan ibaretti. İşte nefsin bencilli buna mani olmuş ve kişiyi hedefinden mahrum etmişti.
Kalp teslimiyeti yaşadığında, kişi emeline kavuşur. Bu teslimiyet, bilmişlerde zor oluyor. Çünkü zihnine aşırı bilgi yüklemiş ve bu bilgi yığını kalbini bağlamıştır. Bu şekilde kalbi istila eden bilgi zaten kişiyi hedefinden mahrum etmiştir.
O yüzden de, okuduğu onun şeytanı olmuş ve bir türlü amacına ulaşmıyor. O yüzden de, ihtiyaç kadar bilmek lazımdır. Oysaki bilgisiz olanların teslimiyeti çok daha hızlıca olmakta ve kalplerine açılan pencere daha hızlıca kanatlarını sonuna kadar açmaktadır.
Kalp güçlenince ise, artık istediği kadar öğrenir. Artık tehlike kalmamıştır. İşte hayatın bir sırrı da budur. Yani tam teslimiyettir.
Bu teslimiyetin herhangi bir dini inançla da alakası yoktur. Direk kişisel sezgi ve hissiyatla ilintilidir. Örneğin kişi ineğe tapar ama gönlü teslim halde olur ve amacına ulaşır. Ama kişi Müslüman ama gönlü teslimiyetsiz, bir türlü istediğine kavuşmaz. Zaten İslam adı da teslimiyete dayanır.
İşte zihni tutsak eden fikirler, kişinin teslimiyet direncini kırar ve kişiye hedefine ulaşmaktan mahrum eder.
Kişi teslim olursa rabbinin tüm rızasına ve her vereceğine gönülden teslim olursa, emin olsun ki, kısa sürede amacına ulaşacaktır. Ama kalbinde hiç ihtilaf bırakmadan hakiki bir teslimiyetle teslim olsa…
Teslimiyet kayıtsız şartsız boyun bükmedir. Tam bir teslimiyet ile yapılan dua, bırak kişinin isteklerinin kendisine ulaşmasını, dağı yerinden kaydırır. Teslimiyet, gözü kapalı ateşe atla derse, ateşe dahi atlamaktır. İşte bu şekilde kalpteki şeksiz şüphesiz yürüyüşüdür. Yani o biçim tam teslim oluştur.
Her bozulan iş, bilelim ki kalbin teslimiyetindeki arızadan dolayıdır. İşleri olan da tam teslim olduğu için işleri oluyor. Ama genel olarak teslim olduklarının farkında bile değillerdir.
Dışarıdan bakan ise, der ki neden onun işi oluyor da benim olmuyor? Çünkü gönül dünyalarına hâkim değildir. Teslimiyet gönül dünyasının ferasetidir. Gönül dünyası teslim olduğunda, kişi mutlaka emeline kavuşur. İsterse Allah’a iman etsin veya etmesin bu olay fark etmez. Yoksa bocalar durur. Bu herkes için geçerlidir. Dünyalık veya ahretlik yaşama fark etmez.
Hepimiz kusurluyuz ve bu teslimiyeti çok az farkında olarak yaşarız. Genelde de farkındalıksız yaşarız.
Gerçekten uyanman lazımdır. Bu olayı dar kalıptan değerlendirmeyin hem şeytanı da dinlemeyin. İşleyiş tarzını lütfen öğrenin.
Dünya sınav yeri olduğu için de iman etmeyene de Allah, yaşam alanı vererek ona kalbinin teslimiyetinin karşılığını yaşatır. Sistem işliyor, uy ve yaşa.
Kalbi teslimiyet evet bu çok önemlidir. Olayı tek tek izah ediyorum. Süt istemeyen bebeğe anne süt emzirmez. Ağlar ki süt emzirsin. İşte bebek dahi süt istemek için ağlamaz da gülerse, annesi süt vermez. Diyecek ki bebeğimin keyfi yerinde ve tok. İşte istemenin de kuralları vardır. İşte kuralına göre isteyeceksin ve senin olacak.
Eğer ki kabin tam bilinçli bir şekilde teslimse her isteği önüne kayıtsız şartsız gelir. Örneğin Hz. Meryem aleyhisselam gibi. Cennet sofrası gökten iner önüne. İş teslimiyette bitiyor. Bu olayın sırrı budur ki başka da bilmem.
Sen dersen ki Allah benimde önüme koysun, o zaman Hz. Meryem aleyhisselam gibi teslim olacaksın. Yoksa çalışacaksın ve sebeplere yapışarak hedefine ulaşacaksın ama sebeplere yapışınca da, kalbindeki teslimiyetin şiddetine göre kendisinde tecellinin zuhur edeceğine şahit olacaktır.
Madem o teslimiyet yok o zaman ara bul isteğini. Sakın ha “Allah istemezse ben nasıl bulayım” deme. Sen yaratılmışsan dilemen de yaratılmıştır.
Yok, öyle iki kuruşa beş köfte, bunu sil kafandan ve bil ki sen mutlak teslim değilsen, çalışmak zorundasın. Tüm sebeplere asılacaksın ki eresin.
Sakın ha öyle şeytani cümlelere aldırış etmeden olaya hâkim olalım. Kafamızdaki kilitler kıralım. Yoksa mutlu olamayız.
İşte ey dost; gönülden teslim ol, odur senin ilacın. Eğer veya âmâların varsa bilki teslimiyette değilsin.
Her hal ve şartta kabul ve teslim olmaktır hakka teslimiyet. Eğer kuş kadar teslim isen rızkın önüne gelir. Değilsen, çalışmak zorundasın,
Kayıtsız şartsız hakka teslimiyetle yükselir kişi. Örneğin dersin ki, ya rabbi ne versen kabulümdür, ben kayıtsız şartsız sana teslimim. Ve kalben bunu hissedersen, işte o zaman yoldasın demektir.