Münafık eşittir ajanlık demektir.
Müslümanlar arasına gizlenen ajanlar/münafıklar her devirde olmuştur.
Sahabeler devrinde de iman ehli arasına karışan münafıklar yani ajanlar vardı.
Hatta hatta peygamberimiz ve sahabeler UHUD SAVAŞINA giderken Müslümanlar arasına katılan Müslüman görünümlü ajanların oranı, sahabelerin yüzde 30’u kadardı.
Yani yüzde 30’u münafıktı ve savaşta peygamberimizi sav bırakıp geri döndüler.
İşte Sahabeler merak edip Peygamberimize soruyorlar, ajanları yani münafıkları nasıl tanıyalım?
Peygamberimiz sahabelere münafıkları tanıtma için bir kaç özellik sunuyor.
Namaza üşene üşene kalkarlar…
Konuşunca yalan söyleyip yanıltırlar…
Emanete ihanet ederler…
Söz verdiklerinde, sözlerinde durmazlar…
Biriyle tartıştığı zaman, kötü sözler sarf eder ve haddi aşarlar…
Gibi özellikleri sayarak ümmetin içine gizlenen ajanları yani münafıkları tanıtmak için birkaç özellik sayardı.
Yani, olay, münafıkları tanıtmaktı. Yoksa iman ehli olduğu halde bu günahlara kayanlar değildi buradaki esas mesele.
Yani, bir hadisi Şerifi duyduğumuzda, o hadisin nerde, hangi ortamda ve hangi amaçla söylendiğini bilmesek, hakikatten uzağa düşeriz.
Bilelim ki; herhangi birisi, direk Kur’an ve hadisten hüküm çıkaramaz
Özellikle günümüzde sosyal medya üzerinden rastgele hadisleri direk yazıp paylaşarak, hadisin vermek istediği esas mesajı görmezden gelerek, milleti İslam’dan uzaklaştırdılar.
Öylece ateist ve deist olma yolunda ön ayak oldular.
Zaten günümüzdeki küffar oryantalistler, Müslümanların bu zaafı bilerek İslami gençliği yok ettiler.
Zira; Ayet dediler… İşte ayet… Sen ayete inanmıyor musun, dediler… Ayet açık dediler…
Hadis dediler… İşte hadis dediler… Hadis açık dediler… Ama demediler…
Bu ayet hangi ortam ve ruh ortamında nazil oldu. Bu hadis hangi ortam ve ruh ortamında söylendi..
Mezhepleri ret ederek işe başladılar.
Öylece insanları İSLAMIN YETİŞTİRDİĞİ DERİN MÜCTEHİTLERDEN uzaklaştırarak işe soyundular…
İmam İmam Azam da ne… İmam şafii de ne… İmam Mlik de ne… İmam Hanbel de ne… İmam Eş’aride ne… Maduridi de ne… Sizi gidi mezhepçiler… Gelin Kur’ana ve Kur’an Müslümanı olun dediler…
Onlar da insan… Bizde insan… Kur’an hepimize indi… eee…
Doğru Kur’an hepimize indi…
Sonra da ayetler arasında irtibat kuramayan bir insanlık, hadisler arasında münasebet kuramayan bir insanlık…
Ama sen ayet ve hadislerin işleyiş ruhunu bilmiyorsun ki, hüküm çıkarasın…
Ve sonuç…
İslam’ın ruhu terk edildi… Ne hürmet kaldı ne edep… Artık ne namaz kaldı ne niyaz… Ne muhabbet kaldı ne gayret… Ne ibadet kaldı ne de ülfet… Ve Allah’tan uzaklaşan bir insanlık…
Artık öyle bir noktaya geldi ki, olayı izah bile edemiyorsun…
Bunu tüm dünyadaki marjinal gruplar yapıyor.
Al sana ayet, ayete inanmaz mısın diyerek susturuyorlar…
Her bir grup, belli başlı kendi ef’aliyle ilgili ayetlerin mealini ezberletiyorlar…
Diğer ayetleri ise tümüyle görmezden geliyorlar…
Onun için de deriz ki…
İtikat, İbadet, ahlak, ihsan, tasavvuf gibi direk yaşamla iç içe olan İslam’ın yaşam alanını, ehlisünnet denilen, Peygamberimizin sav mutlak yolunu izah eden İslam’ın omurgasını takip etmek gerekir. Öylece selamette kalınır.
Bu konuda kişiye çok vesveseler gelebilir… çünkü bedensel dürtüler üzerine kurulu bir dünyada yaşıyoruz.
Çünkü hepimiz insanız ve birçok zaafımız olabilir.
Onum içinde, gelen vesveselere kulak vermeyelim ve kendimize bakalım.
Eğer ki…
İslam’ı yıkmak için kâfirle gizli işbirliği yapan bir ajan değilsek, münafık değiliz demektir.
Eğer öyle isek, bu özellikler bizde olmasa da, gene de münafık yani ajan olmuş oluruz.
Yani, İslami tabirleri vesvese haline getirmeden, direk yaşam alanımıza ve itikat planımıza bakalım.
Öylece vesveseden uzak yaşayarak AĞIR VE VAKARLI iman ehli olalım…
Çünkü İslamiyet vesvese ile süren bir yaşam değil, bizzat hayat alanıdır.