İşte bürünme, nuri muhammedi olarak sunulan nurun bürünüşüdür.
Yoksa haşa Allahın bürünüşü değildir.
Allah, subhaneHU ve tealadır. Buradaki HU, tüm yaratılmışlara ve hatta nuri muhammediye bile racidir.
Yani Allah, mutlak vücut ve benlik sahibi olarak yaratım alanına koyduğu her bir yaratılmıştan münezzehtir.
Nuri Muhammedi ise, Allah nurundan alınmış bir tutam nurdur.
Bu bir tutam nurun yoğunluğu düşürülmüş ve kayıtlamıştır.
Allahın nuru ise, vechinden vechine yansır.
Bunun dışında hiçbir tabir yapılamaz.
Çünkü misli dengi benzeri yoktur.
İşte tekvin ile yaratım alanına giren her bir varlık, varlığını nuri muhammediden almıştır.
Bu nurun tüm varlıkları var etmesi anlamında bürünüm, sarınım veya başka isimler ile işaret edilebilir.
Bu nuru seyreden bazı kişiler, kendinden geçmiş ve bu nuru Allah zannetmişler.
Bu nuru seyreden biri, cübbemin içinde Allahtan başkası yok demiştir.
Başka başka kişiler, başka başka tabirler kullanmışlardır.
Oysa ki, yanılmışlardır.
Ama cezbe halinde dediklerinden, inşallah affedilirler.
Bu nur, Allah olmayıp, Allahın nurundan bir tutamıyla yarattığı veya var ettiği veya halk ettiği veya meydana getirdiği, yani hangi isimle anarsan an, daha önce mutlak nurunda yokken, kudretiyle sınırını belirlediği nuri muhammedi yani övülmüş nurdur.
Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimiz, nuri muhammediyeye tam aynalık veya tam mekanlık yaptığı için, adı MUHAMMED sav oldu.
Yaptıığımız salavatlar, HZ. MUHAMMED sav üzerinden kendimize, salavatın içeriğine göre, o narin nuru kendimize doğru kanalize etmek içindir.
Çünkü insanın her sözü mukaddestir.
Dolaysıyla şaka bile olsa, olumsuz veya yalan konuşmaması gerekir.
Zira kendisi için sonucu hasıl olur.
O halde ey nefsim…
Sözüne sahip çık ve Hz. Muhammed Mustafa sallelahu aleyhi ve sellem efendimizin yolunda kaim ol.
Öylece pak kal.