Yaşam alanımızda insana yoksun hiçsin denilerek ve bu zihnine kodlanarak kendisine zulüm edilir.
Bil ki yoktan var edilen herbir varlık asla yok olmaz ve yok değildir.
Çünkü her şey O’ndan gelmiş olup onunla kaim olarak O’na döner.
Her bir varlık gibi insan da yok değildir.
Varlıklar, Allah’ın mevcudiyetiyle değil, Allahın mevcudiyetinin gizli hazinesinden fiile çıkartarak yani yoktan var etmesiyle gölge vucütlar giydirilmiştir.
Yani vücudumuz asli değil arizidir. Asli vucud sadece Allaha aittir.
Zira kıdem ve beka Allahın
zati sıfatları iken, insan evvel ve ahir sıfatları ile muttasıftır.
İnsan da herbir şey gibi yoktan var edildi.
Mutlak zatın kendi zati ilminde seyir edilmek isteği sonucu efal alemini sıfat ve esma kuvvelerinin sonucu olarak seyir ediyordur.
Var edilenler Allahın zatıyla ve heyuladan olacak bir tarzda var değillerdir.
O sadece bir şeyin olmasını irade ederse, KÜN emriyle varlık aleminde istediği şeyi kuvveden fiile çıkarır.
Her varlık onun nurundan varlığını aldığı için de, hammade diyeceğimiz tarzda öz cevheri var olduğu halde, kendisi var edilmemişti. Sonradan yaratıldı.
Bir örnek vermek gerekirse, 10 yaşında olan bir ağacı düşünelim. Bu ağaç 10 yıl önce yoktu. Ama ağacın hammadesi olan mineral ve proteinler vs toprakta saklıydı.
Çiftçi istedi ki topraktaki o saklı mineralleri seyir etsin. Ağacın tohumunu toprağa ekti ve o saklı cevherler günyüzüne çıktı.
Ama o ağaç daha önce yoktu ve yaratılmamıştı. Ağacın seyrinin isteği ve gerekli tohumun ekilmesiyle o ağaç var edildi.
O ağacın mineralleri toprakta saklıydı diye de ağacın daha önce var olduğunu kimse iddia edemez.
Elbette hammadesi vardı ama kendi yoktu.
Şimdi örnek üzerinden alemleri düşünelim…
Tüm alemleri var eden nur ve ilim elbette vardı. Ama varlıkları var edecek şekilde bir araya cem edilmemişlerdi.
İşte bu nur ve ilim Allahın gizli hazinesiydi. Ol dedi, oluverdi.
Yani tüm varlıklar bir özden, bir kaynaktan var edildi. Ama var edilmeden önce de alemler yoktu.