Aşık ve maşuk birdir, sen ötesine geç ve Allah ile buluş. Aşkta ve maşukta kalanlar, daha geda bile olamamışlardır.
Aşık olan insan yok olur. Nerede yok olur?
Olay şu; insan esmalarla takdim edilen Allah’ın kuvvelerinden var olmuştur. Maşuk ise Allah’ın esma kuvvelerinin ta kendisi olduğu için, kendisini orada yok eder.
Asıldan gelen damlacıklar denize ulaşmak ister. İşte burası Allah’ın zatı değildir. Allah’ın zatının nurudur. Burayı iyice anlamak gerekir.
Burada aşık ve maşuk olayında sanal benlik devre dışıdır. Bu noktaya varmak için de benliğini yak demişlerdir.
Fenafillah hali de bu nokta itibarıyladır. oysa ki insan, beka yolcusudur.
Onun için de, olayın farkına varanlar; ya baki entel baki diyerek gözlerini zati seyre dikmişlerdir.
Zira insanın kendisinin öz cevheri de zaten esmalar ile isimlenen kuvvelerden var olmuştur.
İşte bunu görenler, aşık ve maşuk veya kul ile rab aynı demişlerdir.
Zaten ikisi açısından da bu seyir de esma boyutu itibarıyladır. Burası çok alt bir düzeydir. Bu seyir daha işin başı olup, buraya takılanlar ötesinden mahrum olurlar.
Çünkü insana lahuti alemden ruh üflenmiştir. Öylece zati seyir zevk haliyle donatılmıştır.
İşte aslında aşk ve maşuk olayı da, şeytanın insana bir sevdirmesinden öte bir şey değildir. yani bu iki kavram içeriği kişi için şeytan vesvesesi olup, kişiyi ötesinden mahrum etmek içindir.
Çünkü şeytan, kişinin yolu üzerinde oturur. Bir sonraki kademe ulaşmasını engellemek için uğraşıp durur.
İnsan bunların ötesine yani zati seyir zevk haline gitmelidir. Bana seni gerek seni demelidir.
işte bu noktadaki kul insandır, Rab Allah’tır. burada ise, aşık ve maşuk olayı mevzu bahis değildir.
Zira bu noktada kendisini içinde yok edeceği olamaz. Zaten öyle bir şey olsaydı, yaratım olmazdı.
Onun için kişi bakışını Allah’ın cemaliden ayırmamalıdır.
İşte bu noktada Allah uluhiyetiyle karşındadır. Sen de sanal benlik sahibi olarak ona secde edersin.
Gördün mü? secde eden ve secde edileni….
İşte en büyük tevhid budur.