TEFRİKAYA SON VER EY İMAN EHLİ

Kur’anı bile değiştirmeye kalkan insanlar, birçok sahte hadis uyduran insanlar, günümüze kadar gelen zatların kitaplarına eklemeler veya çıkarmalar yaparak İslam ümmetini bir birine düşürmüşlerdir.

Sen zannediyor musun ki, elimizdeki kitapların hepsi orijinal İslam erlerinin kitapları mı? Hadisler bile uydurup peygambere iftara atanlar, elimizde olup okuduğumuz o kitaplarda aralara sıkıştırıp o İslam erlerine iftira atmazlar mı sanırsın?

Bilmem sen sünnisin, bilmem sen alevisin, bilmem sen şiasın, bilmem sen vehabisin ve daha adını dahi duymadığımız birçok mezhep ve tarikat ve bunların yan dalları ile çoğaltıp iman ehlini bir birine düşürmek ve bir birlerini birbirlerinin eliyle kırdırtmak veya öldürtmek asıl gayeleri olmuştur.

Çünkü bildiler ki dışarıdan yapılan hiçbir saldırı ile Müslümanları yenmenin mümkün olmadığını. İşte onun için içerden Müslümanları fırkalara ayırarak, onları yok etmeyi düşündüler. Ve gayette başarılı bir halde işlerini yapmaktadırlar.

Müslümanlar da adeta kör ve sağır olmuşçasına Ali İmran süresinin 103. Ayetini görmeden olaya baktı. Oysaki Allah şöyle demişti bize… “Ey mü’minler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye, Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor.”

Muteber bir âlimden yazıldığı iddia edilen bir eser elimize ulaşmışsa, bu eserde Kur’an ve sünnete uymayan bir husus varsa veya tefrikaya götürücü bir metin varsa, kesinlikle bilelim ki o yazılar şaibelidir. Hiçbir muteber İslam büyüğü fırkalaşmaya dönük bir şey dememiştir. Bize kadar gelen, sahabeler arasında olumsuz bir hava varmış gibi sunum yapan kitaplardaki birçok yazılar yanlış şeylerdir. Ya değiştirilmiş veya İslam’dan gözüküp ama İslam düşmanı olan kişiler tarafından yazılmışlardır.

Olur mu öyle şey demeyin, Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin sofrasında olan ve sıkışık zaman olan Uhud savaşında onu yalnız bırakan 300 münafık/ajan vardı.

Daha Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz hayattayken 300 ajan/münafık onun sofrasına kadar inmişse, onun vefatından sonra hayli hayli ajanlar/münafıklar Müslümanlar arasına katılmışlardır.

Sahabelere lanet okumak kadar çirkin bir şey olamaz. Uydurulmuş sözlere kulak verip sıddıkı ekber olan Hz. Ebubekir radiyellahu anhuya adalet timsali olan Hz. Ömer radiyellahu anhuya lanet okumak veya diğer büyük sahabelere lanet okumak kadar sinsice bir yanlışlık olamaz.

Ayrıca mana âleminde veya rüyada, İslam’ın nişanı olan Hz. Ebubekir radiyellahu anhunun ve Hz. Ömer radiyellahu anhunun Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz ile oturup sohbet ettiğini gören birçok değerli zevat olmuştur.

İslam tarihi diye bize yutturulan çok şeyler yanlış olarak bize nakledildi. Öylece o kutlu insanların düşmanlığı, birçok insanın kalbine nakşedildi. Öyle bir hastalık oldu ki, o nakşa bürünenler, artık derin bir uykuya daldı kaldı. Ve etrafa düşmanca bakakaldı.

İslam düşmanlarının İslam’dan intikam almak için her türlü fitne ve fesadı güzellemeli ve duygulu cümlelerle, İslam halkına enjekte ettiler. İslam’ın o büyük şahsiyetleri kötülemek için ve Müslümanların direncini kırmak için her türlü oyunu oynadılar.

Daha Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz Medine’ye gider gitmez münafıklar mescidi dirarı inşa ederek fitne ve fesat çıkarmak istemişlerdi. Ama vahiyle desteklenen Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimiz, durumun vahametini ayetle alarak, o mescidi yıktırdı. Bakın işte, fitne için mescit bile inşa edilirse, o mescit yıkılmalıdır.

Hz. Ali’nin halifeliği sırasında, Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle sonuçlanan savaşta fitne, fesat daha da arttı. Bu duruma üzülen, yakınan bir mümin Hz. Ali’ye gelip sordu; “Ya Ali neden Hz. Ebu Bekir ve Ömer zamanında meydana gelmeyen bu olaylar senin zamanında oluyor, müminler birbirine düşüyor? Hz. Ali yanıt verdi; “Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık, ama bizim zamanımızda onlar yok.”

Ve savaşlar… Daha ilk günden bu güne, o ajanların/münafıkların oyunlarıyla birçok sahabe şehit edildi. Hz. Ali kv. Şahadetinden sonra, önüne geçilemedi fitnenin. Hz. Hasan radiyellahu anhu ve Hz. Hüseyin radiyellahu anhu şehit edildi.

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in şahadetleriyle artık mana akıntısı ile devlet yönetiminin yolları bir birinden ayrıldı. Mana yolu devlet yönetiminden ayrılarak Allah’a adanan kullar üzerinden devam edip bize kadar geldi.

İşte Müslümanların gönlünde derin yara bırakan bu şahadetlerden sonra sahabenin önde gelenleri, İslam yönetimi dağılmak üzereyken, bize göre hata olabilecek vaziyetler ama o günün şartlarında başka çare kalmadığı için, başvurdukları yollarla yönetimi ellerine alıp Müslümanların dağılması engellendi. Onların hesabı onlara, bizim hesabımız bizlere.

Çünkü şu ayet ile “Onlar birer ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazançları onlara, sizin kazancınız size. Onların yaptıkları sizden sorulmaz. Bakara 141” tüm zamanları delen Mukaddes uyarı ile uyarılmışız. Onlar hakkında konuşmadan, ama o zamanlarda oluşan hallerden ibret alarak, kendi amelimize odaklanmak zorundayız.

Çünkü fitne ve fesat hiç bitmedi. Çünkü bakın hele İslam diyarlarına, geçmişten ders almayıp ajanların/münafıkların oyunları aynen sürmektedir. Dökülen gene Müslüman kanıdır.

İşte onun için tek rehber olarak Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizi seçip önünde oturalım. İsim olarak sadece İslam’ı seçip yegâne kitabımız olan Kur’ana teslim yaşayalım.

Allah’ın sözünü çiğneyip kendine İslam dışında isim aramak, tefrika koyan ajanlara/münafıklara da itibar etmeyelim. Hatta hatta bize dayatılan tüm isimlerden arınalım. Sadece İslam ismiyle müşerref olalım.

Allah din olarak bize İslam’ı seçti. Sakın tefrikaya bölünmeyin dedi. Allah bize isim olarak İslam’ı seçtiyse kim kendisine hangi ismi takarsa taksın, biz takmayalım. Tefrikaya bölünüp Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin dizi dibinden ayrılmayalım. Onun yolu bize yeter. Gayrı yollara ihtiyaç yoktur.

Hz. Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin dizi dibinde oturan o büyük insanlara dil uzatanlara da derim ki, Allah feraset versin. Bunları iyi bilmemiz gerekir. Ayrıca uyanık olup ajanların/münafıkların oyunlarına kanmadan oynanan oyunlarına gelmemeyi temenni ederim.

Saygılarımla

Yorum yapın