Hadid suresi 27. Ayetine göz atalım. Mealen şöyle der; Sonra onların peşinden ve izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca yollayıverdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik; Ona İncil’i verdik ve Ona tâbi olanların kalplerinde şefkat ve merhamet duyguları yerleştirdik. Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık. Ancak Allah’ın rızasını aramak için kendileri uydurup türetmişlerdi, ama buna da gerektiği gibi riayet etmemişlerdi. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık kimselerdi.
Ruhbanlık, hiçlik yaşamının hissiyatının yaşam alanı edildiği haldir. Kişi artık hiç olduğunu hisseder. Bu hiçlikle yaşam, bedeninin baskısını devre dışı eder. Öylece ZEN denilen ruhsal zevkle yaşar.
Tasavvufta heplik yaşamı oluşur. Kişi Allah’ın kuvvet ve kudretine kendisini bırakır. BESMELE hakikatini benlik sahibi olarak ve bencillikten yani egodan soyutlanarak yaşar. Öylece gerçek birey olduğunu fark eder.
Ama ne yazık ki, birçok tasavvuf ekolu, ruhbanlığı tasavvuf nidasıyla sunar. Olayın ne olduğunu bilmeyen mübtedi ise, öylece sahiplenip gider.
Hadis suresinin 27. Ayetinin sonu çok önemli bir konuya da işaret eder. Der ki; ruhbanlık edip benliğini ortadan kaldıranlar, eğer imanlı iseler, ecirlerini gene de alacaklardir. Ama o işe soyunanların çoğu fasık oluyor diyerek ayeti bitiriyor. Demek ki ruhbanlıkla uğraşmak çok riskli bir iştir.
Olayı anlamayanlar burada çok büyük bir hata ederler. Dinde ruhbanlık yok derken şöyle anlarlar; sanki ruhbanlık yoktur derken, âlimler yoktur manasına alıyorlar.
İslamda âlimler yani din adamları vardır. Âlimler ruhban değildir. Ruhbanlık, benliğini ortadan kaldırma olayını yapanlar ve bunu insanlara ilka edenlerdir. Bu işlem Hristiyanlar’da çok yoğun olarak yer almıştı. Onlara bakıp aynı olayı sahiplenen Müslümanlar da vardır. Ama onun hakkını vermek çok zordur.
Bu ruhbanlık işi, Allah’ın insan için istemediği bir husustur. Ama her ne hikmetse, bu olay insana çok tatlı geliyor ve birçok insan da bu yola tevessül ediyor. Oysaki Allah’ın doksan dokuz ismi vardır ki, bunları ihsa eden cennete girer.
Yazdığımız ayetten anlaşıldığı gibi, dinde ruhbanlık emredilmemiştir. Bunu ayet açıkça söyler. Allah kulunu düşünerek ona orta yolu tut der. Allah kulunun dünya ve ahrette mutlu olmasını ister. Onun için de gelişip ergenleşmesini ve öylece huzura alınmasını ister. Ama nefsin aşırı istekleri kişiyi Allah’ın yaratılış fıtratından uzaklaştırır.