EDİTÖRLÜK

-E-

  • Erkek görevini yaparsa, kadın hayli yapar. Erkek dikte eder sonra der ki; kadın görevini yapmıyor.
  • Ene’nin (انا) sonunda yazılı olup ama okunmayıp gizlenen elif gibi olduğumuzu hissettiğimizde, bizden fışkıran rahmet e şahit olacağız.
  • Şöyle ol böyle ol. Aşk, bilgi, ilim ve diğer kavramlar. Hepsi temennide kalıyor. Malesef… Peki, bu kavramlar bizde nasıl hayat bulacak? Tek çözüm ZİKİR’dir. ESMA zikirleri ve ESMA zikirlerine zemin hazırlayan Kur’andan ayet zikirleri. Resulullahtan sav dua ve Salâvatlar. Kendimiz için çalışmamız lâzım…
  • Bakın ecdada… Tarih boyunca tek baş ile yönetilmişlerdir. İki baş bir gövdeye ağır gelir. Bakın iki başlı doğan bebeklere ve ibret alın.
  • İnsanda her türlü inanç sistemi mevcuttur, her türlü inanç ta kişiyi Allaha götürür. Çünkü onun esma kuvvelerinin dışında bir şey yoktur. İnsanda o kuvvelerle oluşmuştur. Allaha giderken de nimete erenler gibi gitmek vardır. Külfete batan gibi gitmekte vardır. Fatiha okurken nimete erenlerin inanç sistemini isteriz.
  • Er’liğin dişilik veya erkeklikle alakası yoktur. Aklını kullanan er’dir. Diğerleri ise duygunun mahkûmudur. Akli dengeden uzak olan duygu ise, gerçekte olmayan birçok unsuru ürettikçe üretir ve kişiyi reel olmanın ötesine atar.
  • Allah hakkında bildiğimiz onun tüm esması karakuşi rastgele bırakılan bir harf yığını değildir. Her biri mikro âlem olan bizim şuur dünyamızla makro âlem olan Rahman’ın yaratımı arasında birer şifredir. Çünkü bizi oluşturan şuur dünyamız dahi Rahman’dan bir hüzmedir ve tam yansıtıcıdır. Ve salt bilinç ile senkronize aracıdır.
  • Herkes yapıyor bende yapayım mantığı çok kirli bir düşüncedir. Kişinin helakine sebep olur. Herkes yapıyor değil, er kişinin yaptığını kendime düstur edin. Öylece er ol ve orduyu ayakta tut.
  • Allah’ın isimleri kutsaldır ve dokunulamaz… Çünkü Her birimiz Allah esmaları diye bildiğimiz Esma-i Hüsna’nın manalarının bir tutam nur üzerinde oluşturdukları bileşim olarak şekillenip var olduk ve buna dokunulamaz. İşte insanı ilgilendiren mutlak kader budur. Muallâk kader ise, terkibiyetimizi değiştirme isteğimizdir. Ama isteğimize göre bizde yaratım oluşturan Allah’tır. Mesuliyet ise, isteğimizi Allah’ın razı olduğu yönde yapmaktır. Zira fıtratın tersine de istekte bulunma kabiliyetimiz mevcuttur ve bu kabiliyeti de yaratan, gene Allah’tır.
  • Dikkat edelim emareyi yenelim. İnsan iradesine göre, cinlerin iradesi ne ki? Oyunlarına kanmayalım.
  • Edebi yazılar edeble bakandan doğar. Okudukça hafızanda yeni manalar doğar. Edeble bakmayanın yazısı insanı boğar. Okudukça insanı daha fazla boğar.
  • Her fert kendine göre eğitim alırsa müthiş bir sıçrama olur. Bunun için ilkokul herkese eşit verilmelidir. Burada güzel bir edep yani eğitim ile çocuğun ruh âlemi kuşatılmalıdır. İlkokulda ikinci sırada ise okuma yazma gibi temel öğretim olmalıdır. Fertlerin kabiliyetleri ortaokulda tespit edilip bu tespite göre liseye atanmalıdır. Liseden sonra kişi işine atanmalıdır. Üniversite ise kendi meslek grubunda ihtisas için okunmalıdır. Sadece bilim ve ilime eriş.
  • Ene’nin (اَنَا) sonunda yazılı olup ama okunmayıp gizlenen elif gibi olduğumuzu hissettiğimizde, bizden fışkıran rahmete şahit olacağız. 
  • Resulullah’ın sav kadın erkek ayırımını kaldırıp peyderpey yerleştirmeye çalıştığı insani değerlerden olan kadın erkek eşitliğini, Resulullah’ın sav vefatından sonra tekrar erkekler, kadınlara İslam’ı yanlış yorumlayarak, İslam kisvesi altında ayrım yapmaya başladılar. Bazısı kesin yasak edilen mut’a nikâhı ile kadını alıp satmaya başladı. Bazısı kadın yazıp okuyamaz deyip okullardan uzak etmeye başladı. Bazısı kadın camiye gidemez deyip camiden uzaklaştırdı. Bazısı kadın stres atmak içindir deyip canı sıkılınca kadınını sövdü ve dövdü. Hâlâ da ben Müslüman’ım deyip kadını ikinci sınıf görenler hayli çoktur. Bu arada ipini koparıp kocasına zulüm eden kadınların da olduğunu duyarız ve üzülürüz. Ya hu bu iki günlük dünyayı kardeşçe yaşamak o kadarda mı zor?
  • Eliiiif laaaam-miiiimm… Bu gibi harflerden her birini öğrenmek için Hz Ali 40 yılını veriyor. Bir ufak yazıyla anlaşılsaydı, yazılmazdı onca eser… Söylenmezdi onca sözler… Dillenmezdi onca rehber… Tümü ufak ufak ilmi hatırlatmalar… İşte hepsi o…
  • Kâbe Allah ‘ın evidir. Kalb de Allahın evidir. İki kelimenin fark harfleri “e” “l” Birleştir “el”. Yani Allahın evine ulaşmak senin elinde…
  • Her duyduğunu hemen kabul etme, araştır… Eğer Kur’an ve sünnete ters ise bir kenara bırak… Eğer uyumlu ise al… Lakin fiiliyatta söylediğinin tersi olarak davranıp kendisini dokunulmaz sanandan da hızlıca uzaklaş. Çünkü o egosuna yenik düşmüştür. O iletişim alanı da ancak seni kendi gibi yapmak olacaktır.
  • Ermiş denilip halka hulkiyetini gizleyerek riyasını pazarlayan kişinin ayağına basılınca, öz hulkiyeti apaçık ortaya çıkar. İşte o anda kişi mırıldanır… Meğerki tüm kerameti ayağına basılana kadarmış. Pazarladığı ilmi kendi yaşamı sanıp kendisine aldananlara yazık oldu.
  • Ey kardeşim, dengini bulunca hiç uzatma, dünyalık hiçbir şey araya katma… Hemen evlen ki şeytan zihnini bulandırmasın. Uyan ve bak… Allah’ı en iyi tanıyan peygamberler bile evlenmişlerdir. Allaha ermek için bekârlık güzel olsaydı, hiç önerir miydi? Sonsuz mutluluğa ermek için evlilik büyük bir anahtardır. Evlilik ile gönüller bir olup hakka rücu eder. Ben bekâr kalayım da Allah’ım için daha çok çalışırım deme. Unutma ki tek elin nesi var, iki elin sesi var.
  • Esma-i Hüsna dan her bir ismin zikri, o isim manasının aslına duyulan özlemindendir. Sonu hiçliktir ki sonucu o mananın tüm dehşetiyle beka âleminde kişiliğini süslemesidir.
  • Kimse Ezazil kadar âlim değildi. Birçok ilme sahipti. Allahın emrine uymadığı için lanetlendi. Olay Neymiş? Emre itaat.
  • Ezeli sırlar ile ebedi sırları bilmek boynu aşar. Muammayı bilmek ise, muammayla muamma olana aittir.
  • Toprağın malı olan et kemik bedeni, toprak mahsulleri ile şımartıp mübarek ruhu peşine takarsak, emanete hıyanet etmiş oluruz. Kullandığımız et kemik beden bizim kendi malımız değildir. O emanettir ve toprağa verilecektir. Emanete hıyanet eden kınanmıştır.
  • Ecdad; örnek, misal, masal, hikâye vb. ile bir çok hayatın sırrını aktardı. Günümüzde TV tümünü yok etti. Manamız uçup gitti. Acaba bu masal ile ecdadın bize vermek istediği tema neymiş…
  • “Eûzü billâhî mineş Şeytanir râcim” deki (“Eûzu”, sığınırım “Billahi”, Allahın kuvvet ve kudretine) işte bu kısmı şöylece tarif edebiliriz… “Ey küllî kudret ki senin kudretinden başka bir kudret yoktur; Ben senin mutlak kudretinle ışıldayan nuruna sığınırım ki, orada hudud yoktur. Yani ben senin zatından gayri olan her bir şeyden sana sığınırım” Nur, mutlak olan tecelliyattır, dolayısıyla onda şer yok hayır vardır. Ona sığındığımızda, öylece ilk yaratımdan bize kadar uzanan nur, artık bizim için korunaklı olan bir yaratım tecellisi ile ulaşır. Çünkü hayr ve şer bizim boyutumuzda mutlak nurdan kıvam alıp halden hale değiştirerek bize kadar uzanır.
  • Edep olmadan konuşanın tüm ilmi boşa bir hevestir.
  • Enerji maddeyi kullanıp, yol yordam edinip, ısıtıp soğuttuğu halde, ağırlığı ve kütlesi yoktur.
  • Eskinin tekrarı kişiyi boğar. Zaten kişi eskiden aldığını almış ve eskiyi geldiği şana iade etmiştir. Onun için eskimeyen yazılar, kitaplarda cem olunur. Eskiyen yazılar ise, gazete yapraklarında günlük yazılıp ertesi gün geri dönüşüm kutusuna atılır. Artık bugün şunu öğrendim, şu konuda ufkumun açılmasına yardımcı olundu, diyebileceğimiz birileri delildir bize. Yepyeni algılamalarla yepyeni bir şeyler sunanlar olmalı. İşte esas deha olanlar onlar olup, onlar müceddidtirler. Yoksa dün dünde kaldı, bu gün yeni şeyler söylemek lazım denir miydi? Her an yeni şan, işte yeni şanı yakalayanı rahmetiyle kuşatır rahman.
  • Bu ev Allah’ın evi… Oradaki kullar Allahın misafiri… Tüm dilekleri hâsıl ola… Kalpleri hak yolunda bir ola…
  • Alfa beta gama vb. enerji takviyesi göndereceğiz ve sizi mutlu edeceğiz diyenlere gülümseyin selam verin ve geçin.
  • Enfüsi fetihte derinleşmek için danıştığın yol arkadaşları çok önemlidir. Enfüsi Fetih terk edildiğinde, afakî fetihte kaybedilir. Çünkü Fetih içerden dışarıya doğru yapılır.
  • Edep irfan bilmez hem büyük küçük tanımaz kişiden hiçbir hayır gelmez.
  • Evliyanın sukutundan istifade edemeyen; konuşmasından hiç istifade etmez.
  • Etraf ne der diye bir kaygı varsa, demek ki yaptığın eylemde bir sakatlık vardır. Zira hak ehli başköşededir.
  • Ehlibeytin mal mülkle elbette alakası yoktur. Hatta zekât dahi onlara verilemez. Onlar istediler ki mal mülk İslam için harcansın. Onlar istedi ki ekonomiden tüm insanlar eşin faydalansın. Nefsi emmarenin kölesi olarak mücadele verenler ise, o gün bugündür ortalığı karıştırmaya devam ediyorlar. Ve dünyanın dört bir yanında kan akmaya devam ediyor. Bu zulüm kıyamete dek süreceğe benziyordur. Ama kıyamette hesap ağır olacak ve hak en ince teferruatına kadar yerini bulacaktır.
  • Ezel her an ezeldir. Ebed her an ebedtir. Bunu anlamak için hakkıyla Allah demek gerek. Allah’ı tanımak için de, Allah’ın zati ve subuti sıfatlarını iyice anlamak gerekir. Yoksa hayalde ezel ve ebed arayarak günlerimizi tüketiriz.
  • Emaneti yüklenen insan cahildi olayı, bilmediği için yüklendi değil, yüklenilen oluşun farkında değildir anlamındadır.
  • Esma zikirleri ile letaifler çalışacağı için, zaten direk gerekli temizlik nurlandırma yaptığı için, nefsi emmarenin tutunacağı yer kalmaz. Direk ehilleşiyor.
  • Esma mana terkibi azaba yatkın olanlardan birini tefekkür etmen, seni onun mana burukluğuna hapseder. Öylece ona benzemeye başlarsın. Sen sadık olan hak kulları ile birlikte kal.
  • Et kemik bedenin sonu hazindir. Toprakta eriyip gidecektir. Lakin eriyen mumdan ibret al. Ondan bir nefes al. Kibriti çaktın mı fitiline, emirle dersin ki; fenaya yol al. Mum gibi erimeyen, doğasıyla bütünleşir mi? Suyu toprağa… Ateşi havaya karışır mı? Öz nuru mutlak olarak zuhur eder mi?
  • “Sen ilaha mı döndün” dedi ergen… “Hayır, ilah bana döndü”, öylece teşbihten kurtardı; dedi “gözlemlenen sergen”…
  • Et kemik bedene götürüp öze yönelmekten mahrum eden her şey senin düşmanındır. Dikkat et ve sakın…
  • Ete kemiğe büründüm bilmem kim olarak göründüm olayı; Allah’ın esma tecellisinin nakşının bireydeki dokumanın seyri itibarıyladır. Unutma ki; Allah münezzehtir.
  • El ver Muhammede (sav). Çünkü Muhammed (sav) lideridir âlemin. Yolu onunla tanıttı rabbul âlemin. Ona el ver ol emin. Onun elidir yed-ul emin. Başka arama bir el. Kaybedersin tutmaz seni bir el. Sıkı tutun onun elidir haktan uzanan el. Hakkın elidir onun elinin üstündeki el.
  • Fırından ekmek almak istediğinizde, kesinlikle orada ekmeğin pişirildiğini ve ekmeğin olduğunu, kalben ve aklen tespit ve tasdik ettiğiniz için, şüphesiz bir şekilde yönelip ekmeği alırsınız. İşte lazım olan şeye şüphesiz yöneldiğinizde, istediğinizi ekmek alır gibi alırsınız. İşte dua ve duaya ulaşım da bunun gibidir. Şeksiz ve şüphesiz olmalıdır.
  • Ehlibeytin mal mülkle elbette alakası yoktur. Hatta zekât dahi onlara verilemez. Onlar istediler ki mal mülk İslam için harcansın. Hak hukuk yerini bulup Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin çizgisi devam etsin. Ehlibeyt, Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin emaneti idi. Maalesef unutup o büyük nurdan mahrum kaldık.
  • Ef’al sonucu kesrette gözünü açan bizler… Her birimiz ayrı ayrı sanal benlik sahibi olan bireyleriz. Onun için de hak hukuk söz konusu olur.
  • Evliyalığı uçup kaçmakta arar garibim. Olmayınca da psikolojisi bozulur niye uçmadım der durur. Baksana 124 bin peygambere… Uçup kaçan var mı? Eşrefi mahlûk sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz bile, hicret ederken, bin bir zorlukla deve üzerinde hicret etti. Oysaki tek nefesle gidebilirdi….
  • Ecdadına gülüp gerici veya cahil diyen kadar eçhel biri olamaz.
  • Asıl eşiniz; yatağını değil düşüncesini paylaştığınızdır düşüncesi, kişiyi şeytanın yolunda yuvarlatan ana eksendir. Öyle düşünen veya yazan kişiden hızlıca uzaklaşın. Çünkü bu düşünce şeytana kapı açan en büyük anahtardır.
  • “Elif”, hu adıyla işaret ettiğimiz mutlak hüviyeti açıklar. “Lam”, Allah kelimesindeki birinci lamdır. Subuti sıfatlara işaret eder. “Mim” ise, sıfatların açılımı olan hakikati muhammediyi açıklar. “Zalike”, işte bu hakikati Muhammedi “elkitabu”, öyle bir kitaptır ki “la raybe fih”, içinde hiçbir şüphe ve kusur yoktur. Yani tıkır tıkır işliyor. “Hüden lil müttekin”, takva ehi için yani bu sistem ve düzene göre hareket eden için doğru yolu önüne koyar. Yani zahmet görmeden hedefine ulaşır. Çünkü bu sistem; kusursuz işleyen bir makine gibi çalışır. Uyarsan doğru yoldasın, uymazsan kaybedersin.
  • Bil ki, onun emri olmadan ağaçtan yaprak düşmez. Emrin saati gelince ise bir milim şaşmaz. Hiçbir şey O’nun emrinden kaçmaz. Duydum itaat ettim demekle huzurun kaçmaz.
  • Evrim vardır diyen hata eder. Allah her varlığı emsalsiz ve sıfırdan var etmiştir. Hiçbir balık hindiye dönüşmez.
  • Bedenen Evrim vardır diyen hata eder. Bedenen Evrim yoktur ama şuuren Evrim vardır vardır. Hiçbir kedi horoza dönüşmez.
  • Evrim yoktur. Çünkü tüm canlıları bir birinden mutasyonla var edildiğini düşünelim. Peki, ilk varlık hücresi gökten mi indi? İlk hücreyi sıfırdan yaratıp ilk canlıyı yaratan, sonra diğer canlıları ondan türeten olarak anlaşılan evrim, acaba ilk hücreyi nereden getirdiler. İnsan hücresi ile hayvan hücresi aynı mıdır ki birbirinden türemiş olsunlar. Velhasıl… Kimse kimseden türememiştir. Ver varlık sıfırdan ilk ve numunesiz olarak Allah tarafından sıfırdan var edilmiştir. Bu gericilik değil, en ilericiliktir…
  • Fikren yani insanlığını unutan ve sureten insan olup bilinç olarak hayvan gibi olan, tekrar insana yani insani şuura dönüşür ciddi bir çalışma ile… Onun için dikkat et! Şuursal olarak evrim vardır ama bedensel olarak evrim yoktur.,
  • Et kemik bedenin heveslerini kendisine ait zanneden nefis, İslam’ın çöpe attığını çöpten çıkarır da kemirir. Halbuki çöpü it karıştırır da kemik arar.
  • Sarardı yapraklar sonbahar geldi diyerek… İnsanlar ibret almadı nefsi ona direterek… Et kemik bedenle gözümü açtım diyerek… Bir yıl daha da ömürden gitti görmeyerek…
  • Kocam benim kölem olsun diyenlere denildi ki; sen eşinin cariyesi ol ki, eşin de sana köle olsun.
  • İmansız olan ezoterizm ustalarını sakın kimse okumasın… Sihir eder ve bilincine bilincini akseder… Şeytan ruhunda raks eder… Dergâhı ilahide huzuru kaybeder.
  • Emin olmayan zaten mü’min olamaz. Emin olup emniyet dağıtmak birinci özelliğimiz olmalıdır. Unutmayalım ki Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin ilk sıfatı EMİN sıfatıdır.
  • “Sen Resulullahın torunusun, Al malımı istediğin Fiyattan. İstersen Para verme” diyen Tüccara; “Ticaretime Dedem Muhammedi Karıştırmam. Malını da almıyorum” diyerek oradan ayrılmış Hz. Hasan. İşte ehli beytin İslam ahlakı budur. İslam nasıl yaşanılır dendiğinde, ehli beyti gösterin.
  • En ebleh olarak görülen kişinin bile bir hayat hikâyesi vardır. Onun için kimseyi dışlamadan her ferdi kendi açısından haklı görüp sende haklısın dersen Nasreddin Hoca misali, hiç kavga olmadan herkes yoluna devam eder. Çünkü her varlık öz cevherini ve varlığını rububiyet alanından alır ve kendi öz kuvvelerine göre her zaman haklıdır. Birine göre haksız olan başkasına göre haklı olduğuna çoğu defa hepimiz şahit olmuşuz. İşte bu önemli itikadı konuyu İslam âlemi terk etti edeli içindeki savaşlar bitmedi. Kimse kimseyle dost olmanın yolunu bulamadı. Aynı evi paylaşan kardeşler dahi dost olamadı. Oysa Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimiz, ayrı belde sakinleri olan Ensar ile Muhaciri bir etmişti. İşte ne acı ki karşısındakinin iki lafına tahammül edemeyenler kendilerini Muhammedi ilan ederler.
  • “Ezberlediğini tekrar ediyor” öyle mi? Gözüne dizine dursun.
  • Seni esir edenden uzaklaş. Sadece hakka yanaş. Rabbin yolunda yol arkadaşı olana kayıtsız ve şartsız yaklaş. Öylece hakka yüksel hakka yavaş yavaş…
  • Eşek o eşektir ki aynı bataklığa ikinci kez asla girmez. Demek giren eşekten daha çok eşektir.
  • Esareti sevmeyen onun içinde cepheden cepheye koşup zaferler kazanan tüm ecdada ve yollarındaki tüm vatandaşlara selam olsun.
  • Emir ve yasaklarını Allah, hem Kur’an ile hem de peygamberinin lisanıyla bildirir.
  • Erdiğini mi düşündün… Ya hu erişilecek bir yer yok. Bunu fark ettiğinde büyük bir kahkaha; ereceğim diye hayal kurduğun günlere atarsın.
  • Sakın ha sakın… esmaül hüsnadan isimleri EBCED hesabıyla hesaplanan sayıda zikirler yapmayın. Sakın ha sakın…
  • Sakın ha sakın… Esma-i Hüsna’dan isimleri veya her hangi bir duayı veya ayeti kendi adının karşılığı kadar olan EBCED hesabıyla hesaplanan sayıda zikredip tekrar etmeyesin…  Sakın ha sakın… Yoksa ruhani boyutunda açılan gedikler, tamir edilemez düzeyde, hayatını adeta felç eder.
  • Manevi enkazları oluşturan o kadar çok güruh türedi de her cinsten bulursun. Sahte peygamberinden sahte mehdisine kadar…
  • Enkazın altında kalanlara afad yardım eder. Ya manevi enkazın altında kalanlara kim acep yardım edecek.
  • Hani sen… “El Hamdu lillahi Rabbulalemin” Demiştin… Mutlak değerlendirmenin Bizzat Allah’a ait olduğunu hisseden, afakî varlık hakkında asla hüküm vermez. Yani suizan ve dedikodusu biter…
  • Kendi enfüsi çalışmasını unutup afakın avukatlığına veya savcılığına soyunanlar kral çıplak gibi varlık içinde mahrumiyeti yaşarlar.
  • Edep olmayan gönle hilm giremez.
  • Edep olmadan binlerce kitap oku, ne yazar… Kitap yüklü merkep gibi…
  • Ezmek isteyene takoz ol. Ama sakın ha onun gibi olup ezme. İslah et, çünkü Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz ezmedi islah etti.
  • Erkek dağdır. Kadın onun karıdır. Kar dağın bulunca, artık neye geveleyip dursun.
  • “elifllammim الم” ayetini anlamak için az derinleşelim… “ا elif” ile ayet bize der ki; karşımıza ayna gibi dikilen ve Allah ismi ile işaret edilen ve hatta HU ile işaret edilen zat ile tüm âlemlerde var olan tek irade ve tek güç ve tek ilim sahibi bir-tek olan zatın bizzat kendisidir. “أ ile ل” birbirlerinden tamamıyla ayrıdır. Asla birleşmez. Ama lam’ın elif misali dimdiktir ama alttan uzanan bir uzantısı vardır. “ ل Lam” lam’ın alt ucu uzanarak bize şunu bildiriliyor. “Mutlak zatın” seyr istediği manalarını seyretmek için, ilminin ve nurunun adeta genleşerek ve uzanarak “ ل Lam” misali lâhut âlemini oluşturuyor. “م mim” ile ise, aynı devam eden ve genleşerek açılım yapan seyr, melekût âlemini oluşturmak suretiyle koskoca bir kitap var etmiştir. Ceberut ise, arada geçiştir.
  • En iyi insan eşine en iyi davranandır. En kötü insan eşine şiddet uygulayandır. Kadın veya erkek…
  • Eşine hor bakan ve eşini döven kişi, yaşlandığında tek kalır. Bu ona verilen dünyevi cezadır. Uhrevi kayıpların ise haddi ve hesabı yoktur.
  • Her şey Allahın emriyle olur. Ama Allah derken gözümüz bir yerdeki kocaman yapıyı düşünmesin. Hata işte buradan başlıyor. Allah ismi insan için bir aynadır. Ayna ne işe yarar? Kişi oradan kendini seyir etsin diye. Allah’ın boyasıyla boyanın der ayet. Evet, işte aynada kendini seyre dalan Allah’ın boyasıyla boyanmıştır. Ya aynayı kaldıran? Bunu iyi düşün kardeşim. İki kelime duyuldu diyerek âlim olunmuyor.
  • Elbette ki, ecdadımızla ne kadar öğünsek azdır. Ama işte öğünmek yetmiyor. O muhabbet dolu yaşantıya Bismillah deyip bürünebilirsek, feyizlenmiş oluruz. Yoksa dünyanın girdiği hayali zevk alanı içinde boğulup gideriz.
  • Enbiya süresi 16. Ayete kulak verelim; “Biz o Göğü ve Yeri oyunculuk etmek üzere yaratmadık.” Ayete rağmen hala dünya hayatını oyunculuk sananlar vardır ki; buna binaen de okuma yeri olan kıraat hanelerimiz oyun haneler olmuştur.
  • Herkesin esma bileşimi aynı olsaydı, herkes aynı kişiliğe sahip olurdu. Herkesin esma bileşimi aynı olsaydı, herkesin meşrebi aynı olurdu. Herkesin esma bileşimi aynı olsaydı, kimse kimseyle savaşmazdı. Uzatmayayım ki; sadece her insanda değil, her birimde dahi esma terkibi ayrı ayrıdır. Saçının teline kadar bileşke ayrı ayrıdır. Yağmurun damlaları veya karın tanelerine kadar hatta hatta aynı görünen her buğday tanesine kadar şekilleri ayrı ayrıdır. Gözümüzü bileşke sahibine çevirirsek haşyetle dolar ihsan ile dopdolu oluruz. Gözümüzü bileşkeye çevirsek, şirkte boğularak hayatımızı cehenneme çeviririz.
  • Sanki bir gizli el bırakmıyor ki, kişi kendini adasın özüne ermeye. Hep bir çekingenlik var insanoğlunun bilinçaltında. Bu çekingenlik bize bulaşmışsa, orayı rahmetle yâd edelim ki belki o bulaşan hastalıktan kurtuluruz. Yani geriye doğru hayali bir yolculuk yapıp o manevi hastalıktan kurtulmaktır asıl marifet. Sonra kimse kişiyi tutamaz.
  • Edebiyat yaparak yazmak yerine, Gönülden yaşamayı yeğlerim. Burada da edebiyat yaptın diyenlere derim ki, hayatım edebiyat oldu.
  • Zerre kadar bireysel değerlendirmesi kalan, Hakkıyla “El hamdu lillahi Rabbil âlemin” dememiştir. Değerlendirmenin katı şekline, büyük günah olan karşılıklı yapılan gıybet denir. Affı ise, Özür dileme ve tövbe etmekle gerçekleşir. Değerlendirmenin sıvı şekli, kişinin düşünsel olarak birisini değerlendirmesidir. Bu küçük günahtır. İki namaz arası yapılan bu günah, sonraki namazın edasıyla af olur. Örneğin, öğle namazını eda eden kişinin sabah namazından o ana kadar ki tüm küçük günahı af olur. Değerlendirmenin gaz şekli ise, tüm dışsal değerlendirmeyi imanıyla bertaraf etmesidir. Tövbesi ilme-l yakin hale adım atmasıyla olur. Yakine ulaşan ise, “El hamdu lillahi Rabbil âlemin” demeye adım atar.
  • Tam hür olanın hiçbir değerlendirmesi kalmaz. Ve der ki; “El hamdu lillahi Rabbil alemin”… Dedikodusu kalanın hürriyeti yoktur.
  • Bol bol edebiyat yapılıyor. Ama hayatın gerçekleri ortada… Ben, sen, o; apaçık piyasada dolaşıyor. Hala yok diyor. Ben, sen, o; bal gibi de varız. Aslında işin mahiyetini bilmeyenlere büyük ihanettir bu bilgileri yazmak. İşte asıl mesele şudur ki; varlığımızın mahiyeti derk edilsin. Varlığımız nereye kadar, yokluktan gaye nedir? Meselesini idraklere sunmaktır asıl marifet. Ki kişi gerekli yönelimini gerçekleştirsin.
  • Erimedikçe eremezsin. Eriyeni göremezsin. Görürsen tanıyamazsın. Tanırsan kavuşamazsın. Kavuşursan kaybedersin. İşte işin acı tarafı da tam da bu…
  • Ehlibeytin mal mülkle elbette alakası yoktur. Hatta zekât dahi onlara verilemez. Onlar istediler ki mal mülk İslam için harcansın. Nefsanî mücadele verenler ise, o gün bugündür ortalığı karıştırmaya devam ediyorlar. Bu ahval kıyamete dek sürecektir.
  • Er’liğin dişilik veya erkeklikle alakası yoktur. Aklını kullanan er’dir. Diğerleri duygunun mahkûmudur.
  •  

Yorum yapın